Geçen hafta sizden Uruguay’da görüşmek üzere diye ayrılmıştım,fakat bu hafta sizi daha çok ilgilendireceğini düşündüğüm gelişmelerden

Geçen hafta sizden Uruguay’da görüşmek üzere diye ayrılmıştım,fakat bu hafta sizi daha çok ilgilendireceğini düşündüğüm gelişmelerden bahsedeceğim. Uruguay gezisini anlatmaksa artık başka bir sefere kalsın.
Son mektubumda sözetmiştim, buradaki solun gündemine, Ankara’da sürmekte olan TEKEL direnişinin bir biçimde aksetiğinden. Ben de bu konudaki duyarlılığın yaygınlaşması için yardımcı olmaya çalışıyordum. Geçen hafta biraz da tesadüf eseri sayılabilecek bir durumun ürünü olarak, San Miguel kentinde yapılan bir toplantıya konuk oldum. Toplantı FOS (Frente Obrero Socialista) tarafından, Haiti depremi sonrası toplanan yardımları artırmak için bölgedeki işçilere yönelik düzenlenmişti. Toplantının mekanı San Miguel belediye çalışanları sendikasının binasıydı. Toplantıya değişik kesimlerden çalışanlar katılmıştı, arada çocuklar da vardı.
Benim  varlığım (toplantıya katılanların hemen hemen hepsi ilk defa hakiki bir “el Turco” görüyordu) ilgiyle karşılandı, toplantıya harici bir gündem eklenmesini sağladı. İlk sözü bana verdiler. Ben de dilim döndüğünce (ben ki topluluk karşısında Türkçe bile konuşmayı doğru dürüst beceremeyen biri olarak, İspanyolca ilk tecrübemde, bir-iki yılbaşı çamı devirmeme rağmen iyi bir sınav verdim, sanıyorum) bugüne kadar TEKEL işçilerinin ve onlara destek olan solun yürüttüğü mücadeleyi naklettim. Daha sonra, sorular kısmına geçildi, en çok merak ettikleri şeylerden biri soğukta işçilerin direnişi nasıl sürdürdüğüydü. Ayrıca toplumun ilgisi nasıldı? Doğal olarak kendi yaşadıklarıyla bir paralellik kurma arayışına giriştiler. Toplantıda, San Miguel kentinde bulunan, Larcade Hastanesi’nde özelleştirmeye karşı üç aydır direniş yapan çalışanlar da vardı. Kendileri gibi başka ülkelerde de olsa işçilerin benzer savaşımlar verdiklerini duymak, sanırım onlara güç verdi. Buradakilerin önünde bir de güzel örnekler var. Daha önce bahsettiğim patronsuz işyerleri, fabrikalar. Piyasanın acımasız kurallarına rağmen bu işletmeler hâlâ ayakta ve işçiler bu işletmelerin ortakları. Aynı zamanda işyerinde doğrudan demokrasiyi yaşıyorlar. Anlayacağınız amaç-araç gibi bir ikilemi barındırmayan devrimci bir yönelimdeler.
Sorulardan sonra, TEKEL işçilerinin yürüttüğü mücadeleyi işyerlerinde anlatacaklarını ve bu direnişin takipçisi olacaklarını ilettiler. Sizin orada "Hepimiz TEKEL'iz" sloganınıza binaen başlıkta dile getirdiğim Somos TEKEL (Biz TEKEL'iz) sözleriyle, alkışlarını gönderdiler.
HAİTİ’YE İŞGAL DEĞİL YARDIM!
Benden sonra ise asıl gündeme geçildi. Direnişteki hastane doktorlarından Eduardo Barragán, Haiti'nin tarihsel gecmişi ve bu günü üzerine bir konuşma yaptı. Haiti, Güney Amerika’da ilklerin ülkesiydi. En önce bağımsızlığını kazanan (1804) ve gerçekten bunu devrimci bir mücadeleyle gerçekleştiren öncü ülke olduğunun altı çizildi. Ayrıca, Simon Bolivar ve yoldaşlarının kendi mücadelelerine Haiti’yi örnek aldığı belirttildi.
Bu günkü önemine gelince özellikle deprem sonrası ABD’nin bir oldu bittiye getirerek, gerçekleştirdiği işgale dikkat çekti, E.Barragan. Çünkü depremin yardımıyla, bir süredir ABD Güney'de sürdürdüğü harekatın bir yeni hamlesine geçiş yapmıştı. (ABD işgalinin ana gerekçesi olan asayişi, 16.000 askerin hâlâ 2 aydır orada sağlayayamaması(!) ise hayli ilginç) Ayrıca Haiti’ye yapılan yardımları kendi keyfine göre dağıtıyor, yardım için gelen kimi insanları geri çeviriyorlardı. Bunca asayiş tantanasına rağmen çocukların kaçırılıyor olmasına özellikle dikkat çekildi. Latinleri kontrol için halihazırda bir tehdit unsuru olan 4. filonun varlığının yanı sıra, Kolombiya’da ve Panama’da açılan yeni üsler bu sinsi planın parçalarıydı. Nitekim Honduras’taki oldu bitti karşısında, dünyanın egemenlerinin sessiz kalışı, atılan demokrasi nutuklarının bir kere daha iki yüzlülüğünü belgeliyordu.
Daha sonra ise bu gün Haiti’ye yardım için neler yapabileceğimiz konusuna geçildi. Bu güne kadar yapılan yardımlar özetlendi. Gelişmiş ülkelerin bu arada görünürde yaptıkları yardımın, ancak devede kulak diye nitelebilecek boyutta olduğu gözüküyordu. Arjantin’den, Haiti’ye yardım için kırk kadar örgüt halihazırda bir araya gelmiş bulunuyor. Bileşenler çok çeşitli, insan hakları örgütleri, kiliseler, feministler, Filistin’in özgürlüğü için mücadele edenler, sendikalar ve tabi sol gruplar vb. Temsil komitesinde ise Nobel ödüllü Adolfo Perez Esquivel ve Plaza De Mayo annelerinden Nora Cortinas gibi tanınmış isimler yer alıyor. Yardımlarını ise bir devrimci işçi hareketi sendikası olan Batay Ouvriye’ye ulaştırıyorlar. Böylelikle toplanan yardımların boşa gitmeyeceğine dair olan inançlari tam. Burada yardım için bono tabir edilen makbuzlar bastırmışlar. Yiyecek, içecek, ilaç vb şeyleri de yardım kampanyası çerçevesinde topluyorlar.
Belki oralardan da yardım göndermek isteyen insanlar çıkar. Ben adreslerini ve banka hesap numaralarını  yazayım.
Batay Ouvriye,
Delmas 16,13 bis,
Puerto-Principe, Haiti
Batay Ouvriye hesap no:01 000 98 45 City National Bank of New Jersey
Sağlıcakla kalın…