Yaşlı Don Antonio, yarın denilen ekmeği yapmak için gereken malzemenin çok fazla olduğunun söyler durur....

Yaşlı Don Antonio, yarın denilen ekmeği yapmak için gereken malzemenin çok fazla olduğunun söyler durur.

Yakacakları, fırının yanına dizerken “Bunlardan biri acı “ diye ekledi.”

Subcomandante Marcos “Sözümüz silahımızdır.”

Bir yılı daha geride bırakırken gelecek yılın geçeni aratacağı yönündeki öngörülerin iç karatıcı atmosferi içindeyiz. Başbakan ve diğer Bakanlarının sıkça dile getirdiği krizi fırsata dönüştürmek söylemini ilk değerlendiren de yine işveren örgütleri oldu. Öyle anlaşılıyor ki İlk icraat asgari ücretin krizi neden göstererek düşük tutulması olacak. Yani açlık sınırı altında bir asgari ücret devletin onayı ile resmileşecek. Bunun yanında gelenek haline gelen sigortasız, iş güvencesiz çalıştırma da sürecek.

İşi olan bu şartlarda çalışmaya şükür ederek işsiz kalma korkusu içinde her sabah güne merhaba diyecek.

Yıl boyu aldığım çeşitli e-postalarda işsizliğin yanı sıra işi olanların iş koşullarına yönelik şikayetleri ve düşük ücretler en çok dile getirilen konulardı.

Zaten 12 Eylül Anayasası’nın getirdiği bin bir kısıtlama içeren, örgütlenmenin önünü tıkayan yasalar ortada iken buna birde sendikalaşma girişimlerine karşı işverenlerin işten çıkarma zorbalıkları eklendi. İşlerinden olan, tersanelerde, madenlerde ve kot taşlama işliklerinde yaşam savaşı veren işçiler, okul yerine çok kötü koşullarda çalışmaya zorlanan çocuk işçiler, ürünlerinin karşılığını alamayan çiftçiler ile elektronik ortamda yıl boyu yazıştım, dertleştim, söyleştim. Zaman zaman sorunlarını genel çerçeve içerisinde yazılarımda dile getirdim.

Son zamanlarda gelen e-postalar içerisinde yoğunlaşma ise eğitimcilerin e-postalarında olmakta.

İlköğretim müfettişleri hem ücretlerinin düşük olmasından hem de eşit iş yaptıkları diğer bakanlık müfettişlerinden hatta denetledikleri meslek mensuplarından daha az mali ve özlük haklara sahip olmaktan dert yanıyorlar.

Dershane öğretmenleri – özellikle genç öğretmenler- son derece düşük ücret almalarının yanı sıra ücreti ödenmeyen fazla mesailerden, ücret karşılığı olmayan yayın – soru hazırlamalardan, etüt, ek ders vb angaryalardan, geç ödenen ya da ödenmeyen ücretlerden, sigortasız çalıştırılmaktan ve tabi ki en ufak bir bahane ile kapı önüne konmaktan son derece rahatsızlar. Benzeri sorunları özel okul öğretmenleri de yaşamakta. Bütün bu sorunları yaratan ise bizatihi neoliberal yıkım politikalarını ve entegrasyonu görev olarak önüne koyan siyasi irade ve arkasındaki güçler. Zira eğitimin özelleştirilmesi ile özel okullara ve dershanelere yönlendirilen milyonlarca öğrenci ve devlet okullarında öğretmen açığı ortada iken atama bekleyen 200.000’in üzerinde öğretmen bulunmakta. Harp okulundan, polis kolejinden mezun olanlar hemen işe yerleştirilirken eğitim gibi en temel, olmazsa olmaz bir alanda mezun edilen öğretmenin okul ile, eğitim-öğretim ile, öğrenci ile buluşturulmaması bilinçli bir tercih olup mevcut devletin ne tür bir devlet olduğunun en açık göstergesi değil de nedir?

Sub Comandante Marcos’un Yaşlı Don Antonnio’su yarının ekmeğinin malzemelerinden birinin acı olduğunu söylüyor. Bir diğeri de ayrılıktır örneğin. Özellikle Başbakanlık bünyesinde Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nü barındıran, üç çocuk önerisini diline pelesenk eden bir Başbakanı olan, her fırsatta aile bağının ve kutsallığının önemine vurgu yapan bir hükümet’in Eğitim Bakanı’nın kendi bünyesinde öğretmen ailelerini parçalaması sonucu oluşan ayrılıklar. Bir öğretmen ailesi düşünün eşlerden biri Bartın’da iken diğeri, Hakkari’de olsun. 16 Aylık evli bir öğretmenin bir yıldır Erzincan’ın bir ilçesinde ya da Diyarbakır’da eşi olan bir öğretmenin İstanbul’da eşinden ayrı eğitim vermeye çalıştığını düşünün. Bu öğretmenler eşlerinden, çocuklarından ayrı ne kadar verimli olabilirler? Yeni yılda yüzlerce parçalanmış –özür grubunda yer alan- eğitimci ailesi sorunlarına çözüm bekliyor. Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ne yapıyor? Anayasa’da yer alan “ailenin bütünlüğünün korunması “ hakkını ihlal ediyor. Tıpkı AKP Hükümetinin pek çok hakkı ihlal ettiği gibi.

Geçenlerde,internette fıkıh ve hadisler ile günlük yaşama ilişkin sorulara yanıtlar veren bir sitede bir soru ve verilen yanıt dikkatimi çekti. Soru şu; “ Dünyada evli olan çiftler cennette bir araya gelebilirler mi?”

Yanıt ise şöyle; “ Dünyadaki mümin eşlerin cennette beraber olmaları mümkündür. Çünkü cennet nimetlerinden biriside aile hayatıdır.” Eğer Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik , aile hayatının cennet nimetlerinden olduğunu düşünerek parçaladığı eğitimci ailelerini cennette bir araya getirmeyi düşünüyorsa diyecek bir şey yok. Fakat aksi düşüncede ise 2009 yılının şubatında yani ikinci eğitim yarı yılına girmeden bu parçalanmış eğitimci ailelerini birleştirmesi yapıcı bir tutum olacaktır.