Geçen hafta dananın kuyruğunun koptuğu yerde kalmıştık.Sri Lanka’dan.

Geçen hafta dananın kuyruğunun koptuğu yerde kalmıştık.Sri Lanka’dan. İlkokulu bitirir bitirmez çalışmaya başlamış olan Krishanthiden bahsetmiştik. Ayda 49.15 Euro kazanan. Çalışmaya başladığından beri de ailesine bakmak için gece vardiyalarında geçirmiş olan yıllarını. Fazla mesai yapıp 74 Euro’ya yükseltebilen(!) aylığını “Son altı yılda tüm yaptığım parayı eve göndermek. 12-14 saat çalışıyoruz, pazarları ve tatillerde çalışıyoruz. Ama temel ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir ücret alamıyoruz.”diyen kadın. Guangzhou’da  Liuxia sonra, 17 yaşında çalışmaya başlamış hani. Şimdi otuz yaşında, evli bir oğlu var. Ayda 1200 Yuan/126 Euro kazanıyor. Bunun 400 Yuan’ı kiraya gidiyor. Hindistan dan Neelam sonra. Kocası güvenlikçi. Dört kızı ve bir oğlu var. Banyo ve tuvaletlerini 20 aile ile paylaşıyorlar.

Demiştik ki bu minicik kadınlar ve adamlar işverenlerin “bak kapatırım fabrikayı, ya da gider bilmem nerede açarım siz işsiz kalırsınız” tehdidiyle kendilerine köle muamelesi yapılmasına bir “yeter!” çekmişlerdi en son. Hindistan’dan, Bangladeş’ten Kamboçya, Endonezya, Sri Lanka, Tayland, Çin ve Hong Kong’dan işçiler, işçilerin örgütleri sendikalar dernekler, STK’lar, Avrupa’dan ve ABD’den benzer kurumlarla bir araya gelip “şu parmak sallama işine bir son verebilir miyiz?” diye uzun süre kafa yormuşlardı.Temel ihtiyaçlarını karşılayacak , ülke bazında değil ama bölgesel taban ücretinin hayata geçirilmesi yolunda ilk adımları atmaya çalışmışlardı. Öncelikle tekstil ve hazır giyim sektörünün ilk halkasında bulunan fabrikalarda bu taban ücretinin sağlanmasını talep etmişler, kampanyalarının hedefine de muhatap olarak, Avrupa’nın “ucuzcuları” Lidl, Aldi gibi büyük perakendecileri, süpermarket zincirlerini koymuşlardı. Bu zincirler Asya ülkelerinde hem çok büyük miktarlarda, hem de oldukça düşük fiyatlarla üretim yaptırıyorlar. Üzerine bir de doğru düzgün koşullarda üretim yaptıklarını iddia ediyorlar. Diğer yandan bu “ucuzcu”ların müşterileri senin benim gibi insanlar. Yani parası az, ama gönlü geniş olanlar.

Postacı Kapıyı Çalınca

Şüphesiz bu işçiler kadınlar ve adamlar sadece fabrikalarının önünde kalsalardı bunları talep ederek pek fazla sorun olmazdı bu devler için. Ama o da ne? Postacı evlerinin-Avrupa’daki genel merkezlerinin kapısını çalıyor. 10 adet postacı, on bin adet kartpostal getiriyor kendilerine Avrupa’daki tüketicilerinden. Hani şu parası az, gönlü geniş olan “müşteriler”den. Kartpostalların üzerinde ne mi var? “lütfen mallarınızı ürettirdiğiniz işçilere hayatları insanca sürdürebilecekleri gerçekçi bir ücret ödeyiniz!” STOP!. 9.853 dilekçe-vari kartı ulaştıranlar, postacı kılığına girmiş Temiz Giysi Kampanyası’nın aktivistleri. Bu aktivistler Carrefour, Cora and Lidl Belçika’nın temsilcilerini Asya’dan gelerek Belçika’yı ziyaret edecek olan sendika ve işçi temsilcileri ile buluşmaya davet etmeyi de unutmuyorlar bu arada.

Giysiler ucuz, Pabuç Pahalı!

Bununla kalmıyor üstelik. Almanya’daki temiz giysi kampanyası Lidl’in Asya’da üretim yaptırdığı fabrikalardaki çalışma koşullarının düzeltilmesi için kampanyaya başladığında Lidl kamuoyu önünde çalışma koşullarının “adil” ve “düzgün” olduğunu iddia etmiş bu iddiasını da kendisinin BSCI(Avrupa Dış Ticaret Derneğinin kurduğu sosyal sorumluluk inisiyatifi) üyesi olmasına bağlamıştı. “Kendim yaparı, kendim denetlerim” bir çeşit.  Ancak Hamburg Tüketici Ajansı ve Avrupa Anayasal ve insan hakları merkezi’nin((ECCHR). Temiz Giysi Kampanyası (CCC) ile birlikte bir dava açtılar Lidl’e karşı Hamburg’da. Lidl’in broşürlerinde çalışma koşullarının adil ve düzgün olduğuna dair iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirttiler. Bu iddialarının da CCC ve ECCHR raporuna dayandırdılar. Sonuç ne mi oldu?. Koskoca Lidl, baktı ki pabuç pahalı mahkeme sürecini durdurup kampanya ile masayı oturmayı seçti. Yani hem BSCI süreçlerinin çalışma koşullarının düzgün ve adil olmasını denetleme konusundaki yetersizliğini hem de kendi adaletsizliğini ve çalışma koşullarının kötülüğünü kabullenmiş oldu.

Devlerin Gözleri

Bu, ilk adımlardan biri, bir mevzi savaşında küçük bir zafer. Ama kuşatma sürüyor. Yalnız fabrikalardan değil şüphesiz. Öyle olduğunda devasa maddi güçleri ile bu dünya devleri biz minik kadın ve adamları kolayca göz ardı edebiliyorlar. Bu devlerin de canının yanabileceği bir yer var ve o yerden de dürtmeli. O fabrikalarda üretilen malların ulaştığı son noktadan. O pek kıymetli pazar paylarından, milyonlar harcadıkları, milyonlarla alıp sattıkları “marka değerlerinden”. Lidl  ve Aldi gibi süpermarketlerin mallarını üreten Bangladeşli işçiler kalkmışlar Almanya’ya gelmişler bu günlerde.  Çalışma koşullarını anlatıyorlar onların müşterilerine. Ödenmemiş fazla mesailerini, açlık ücretlerini, canı burnunda işçi sağlığı iş güvenliğinden yoksun çalışmayı. Duyan kulaklar, gören gözler için. Ve devlerin gözlerinden vurmak için. Bu arada, bu vesile ile 10 Kasım “İnsanlar İçin Haklar, Şirketler ve Ticaret İçin Kurallar Günü” nüz kutlu olsun!