Profesyonel futbol sezonunun açılmasına sayılı günler kala, sınır ötesinde kazanılan bir şampiyonluğun haberiyle keyiflendim yine.

Profesyonel futbol sezonunun açılmasına sayılı günler kala, sınır ötesinde kazanılan bir şampiyonluğun haberiyle keyiflendim yine. Keyiflendim, çünkü bu başarının mimarı, hepinizin yazılarına aşına olduğu, sevgili dostum Müslüm Kemal Gülhan’dan başkası değil.
Takip edenler bilir, Gülhan’ın Spor Bölüm Başkanlığı ve Teknik Direktörlüğü’nü yaptığı Haliç Üniversitesi Futbol Takımı, daha öncede harika başarılara imza atmıştı. Gülhan yönetiminde birer kez Dünya ve Avrupa şampiyonluğu kazanmış olan takım, bu kazanımlarla yetinmeyip bir kez daha Üniversiteler arası Avrupa Şampiyonu olarak göğsümüzü kabarttı. Hem de namaglûp bir şekilde.
Kadrosunu kamuoyunun yakından tanıdığı genç yeteneklerin yanı sıra alt liglerde mücadele eden, isimsiz ama yetenekli öğrencileriyle bezeyen Haliç Üniversitesi, ardı ardına kazandığı başarılarla, bilimsel ve sistemli çalışmanın ne demek olduğunu tekrar ispat etmiş oldu herkese.
Keşke benzer cümleleri kamu üniversitelerimiz için de kurabilseydik. Bir vakıf üniversitesi olan Haliç Üniversitesi’nin sorumluluk bilinciyle ve ısrarla spora, dolayısıyla insana yaptığı bu yatırımı, tüm eğitim kurumlarının örnek almasını diliyorum.
Bu arada, teknik adam, eğitmen ve yazar olarak başarılarına alıştığımız Müslüm hocama da yürekten teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki; ekibiyle birlikte bizleri sevindirmeye devam edecektir.
DELOİTTE BİLE DAĞILDI
Türkiye futbol tüccarlarının kimleri nasıl harcadığına yıllar boyu şahit olduk. Oyuncusundan, yöneticisine, kulübünden, medya organlarına dek kalabalık bir liste yazabilirim buraya. Ancak endüstriyelleşme derdinde olan ülke futbolu, iyiden iyiye kirlenerek görülmemiş bir saldırganlığa büründü.
Bu oyunu yöneten futbol egemenleri, elbette mevcut durumun baş sorumlularıdır. Ama gelinen nokta öyle vahim ki; kendileri bile yarattıkları bu canavara yem olmaktan kurtulamayacaklar gibi.
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün açıkladığı 2009 Faaliyet Raporu’nun ardından kopan tartışmalar bunun en güzel örneği oldu. Bilindiği gibi Fenerbahçe Kulübü, bu faaliyet raporunu kongre üyelerine sunarken uluslararası saygınlığa sahip denetleme kurumlarından Deloitte’nin kulübün mali bilançolarını denetlediğini ve imza altına aldığını ilan etmişti. Ancak kulübün eski yöneticilerinden Hakan Bilal Kutlualp’in “Aziz Yıldırım, kongre üyelerini kandırıyor” şeklindeki açıklamaları camia içinde resmen bomba etkisi yarattı. Özellikle faaliyet raporundaki Deloitte imzasının sahte olduğuna dair iddia, bir anda herkesin gözünü bu kuruma çevirmesine neden oldu.
Tartışmaların ardından basın toplantı düzenleyen Murat Özaydınlı, özellikle Deloitte firmasının Türkiye temsilcisini de yanına alarak, durumun hiçte Kutlualp’in anlattığı şekilde olmadığını ve kendisinin bu tavrının çok düşündürücü olduğunu söyledi.
Elbette salt Fenerbahçe ve futbol sevgisiyle konuyu takip edenler, bu yaşananlara çok fazla anlam yüklemeyeceklerdir. Özellikle de Hakan Bilal Kutlualp’in Özaydınlı’nın açıklamalarına ithafen, “Deloitte tepe yöneticisi erkek gibi konuşsun” şeklindeki tacizkar cevabına…
Şimdi herkes bu firmanın en tepesinden gelecek açıklamayı bekliyor. Ancak gözden kaçan bir noktayı hatırlatmakta yarar var. Hırslarını akıllarının önüne koyan bu insanların ne Fenerbahçe’yi ne de futbolu düşündüklerine ben inanmıyorum. Hatta tek dertlerinin bu güzel oyunu kirleten paranın peşinde olduklarını söylememe bilmem gerek var mı?
Bakalım futbol ağalarının rezil kepaze ettiği saygın kurum Deloitte(!), bu durumdan kendini nasıl aklayacak?