PKK’nin “aktif savunma” dediği yeni stratejisiyle birlikte saldırıların artması, karakolların hedef olması, günde 10 askerin öldüğü bir

PKK’nin “aktif savunma” dediği yeni stratejisiyle birlikte saldırıların artması, karakolların hedef olması, günde 10 askerin öldüğü bir döneme girilmesi bizi 90’lara döndürmekle kalmaz. “Düşük yoğunluklu savaş”ın da ötesinde, vahim bir dönemin işaretleridir görünen. Çok daha derin bir toplumsal yarılmaya, yarılmanın taraflarında tehlikeli bir şekilde patlayabilecek öfke birikimine ve en korkulan şey olan sivil toplumsal çatışmalara yol açabilecek bir sıcak yaz var önümüzde.
Klişe laflar dışında söz bulmakta zorlanıyor ve kendimizi tekrar edip duruyoruz. Tekrar da klişe de olsa, şunu söylemek zorundayız: Şimdi, sakin olmak gerek. Öfkeye teslim olmamak gerek. Öfkenin aklı esir aldığı yerde kimse kazanamaz.
Çekilen her tetiğin, dökülen her damla kanın, ölen her insanın çözümü biraz daha olanaksızlaştırdığını, bizi birbirimizden biraz daha uzaklaştırdığını görmemek için yalnızca gözlerimiz değil akıllarımız da kör olmalı.
Ne istiyoruz biz? Başkalarını bilmem, ama kendi istediğimi tekrarlayayım: Bu ülkenin her bireyinin eşit özgür vatandaşlar olarak bir arada ve kardeşçe yaşadığı demokratik bir Türkiye istiyorum. Ne duygusal ne de fiziksel olarak bölünmüş bir ülke! Benim için amaç; bir arada ve özgürce yaşayabilmek.
“Bunun için ne yapmak gerek?” sorusunun yanıtını arayanların, son çeyrek yüzyıldır yaşadıklarımıza bakarak; “ne yapılmaması gerektiğini” görmüş olmaları gerek.
25 yıldır her türlü askeri yöntemi denedi bu ülke. Özel timleri dağlara gönderdi, koruculardan ordular kurdu, köyler boşaltıldı, binlerce köyden boşalanlar ülkenin değişik yörelerine göç etmek zorunda kaldı, faili meçhuller yaşandı, basılan köylerde dışkı bile yedirildi insanlara, OHAL’de denendi bu hal de… Sonuç ortada.
Akıl, bu yapılanların bir daha yapılmaması gerektiğini gösteriyor; OHAL’lerden uzak durulması gerektiğini.
Haydi, yapılanlar az geldi, daha fazlasını yaparsak çözülür diye düşünüyorsunuz diyelim. O zaman dönün bakın Gazze’ye. Çok daha az bir nüfusun, çok daha dar ve kolay bir coğrafyada abluka altında tutulduğu, tanklarla toplarla girilerek evlerinin barklarının yerle bir edildiği Gazze’ye.
Bütün bunlar ne kazandırıyor İsrail’e; şu malum uluslararası ünü ve tecrit durumundan başka. Ne kadar geriletebiliyor Hamas’ı?
Asker ölümlerinin yol açtığı öfkeyle daha fazla şiddet, daha sıkı OHAL isteyenler bunu bir düşünsün!
Amaç, ne ruhen ne fiziken bölünüp parçalanmadan bir arada birlikte yaşamaksa, tam tersi bir yoldan ilerlenecek, bu kesin. Bir tek tetiğe daha basılmaması için, bir damla daha kan dökülmemesi için, bir tek insanın daha ölmemesi için yapılması gerekenler düşünülecek. “Taşeron” falan denilip, arkası da getirilmeyerek, işin özünden uzaklaşılmayacak.
Herhalde, ne olduğu anlaşılmayan açılımlardan ne olduğu herkesçe çok iyi bilinen açılımlara yönelinecek. Bunun için herkesle konuşulacak. En geniş katılımla en demokratik anayasanın yapılabilmesi için harekete geçilecek. İktidarı muhalefeti, solcusu sağcısı, şu seçim döneminde önümüze bir şey koyacaklarsa, nasıl bir ülke istediklerinin göstergesi anayasa taslaklarını koyacaklar. Somut bir demokratikleşme projesi koyacaklar önümüze. Ayrılmayı isteyenlerin bunu da açıkça savunabildikleri bir demokratik Türkiye projesi.
PKK ile de konuşulmalı, konuşulabilmeli. Konuşabilenler, hemen şimdi, “stratejik savunma” diye saldırılarını yoğunlaştıranlara da iki çift laf etmeli. Amaç, bir arada yaşamaksa eğer, bu saldırıların onun koşullarını yok etmekten başka hiçbir şeye yaramayacağını anlatmalı.
Bugünkü Türkiye, kabul edelim ki, 84’lerin Türkiyesi değil ve şiddet onu tırmandıran herkesin dünden farklı lanetlenmesine yol açacak şimdi.
Kimsenin testi tokuşturma lüksü yok. Hele de parlamenter siyaset yapmaya soyunanların. “Kürtlerde meşhur bir deyim vardır. ‘Biz boş testiyi dolu testiye çarparız’, bizim kaybedecek bir şeyimiz yok. Varsın testisi dolu olanlar düşünsün” demeyeceksiniz.
Durdurmaya niyetliysek kanamamızı, asla testi tokuşturmaktan söz etmeyeceğiz. Hiç birimiz!