Öncelikle belirteyim ki, kim olursa olsun, büyük değişiklikler olacağını düşünmüyorum.  Kongre sonucunda, Yıldırım Demirören’in

Öncelikle belirteyim ki, kim olursa olsun, büyük değişiklikler olacağını düşünmüyorum.  Kongre sonucunda, Yıldırım Demirören’in başkan olarak devam etmesi veya Murat Aksu’nun –son dakika sürpriz yaşanmaması durumunda– başkanlığı gerçekleşecek. İçişleri Eski Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğlu olan Murat Aksu her ne kadar siyaseti futbola bulaştırmayacağını söylese de, aşiret ortamından gelmiş birisi olduğunu unutmamalıyız. Ayrıca babasının, İçişleri Bakanlığı döneminde gerçekleşen olaylardaki vurdumduymaz tutumu, birçok faili meçhulün aynı bakanın dönemine denk gelmesi, en sonunda Hrant Dink’in katlinin de Abdülkadir Aksu’nun bakanlığı döneminde gerçekleşmesi de büyük tesadüf!   Bel altı vurmuyorum. Hemen “ne alakası var” demeyin. Sadece oğlan da biraz babaya çeker sözü aklıma geliyor sadece. Babası üzerinden Murat Aksu’yu yere vurmak hiç adil olmasa da, ekip arkadaşlarından ilk olarak duyurduğu isim bıyıklarına ‘hasta’ olduğum Ali Baransel. Kenan Evren ile ‘kanka’ olduğu, iktidarın üst kademeleriyle devamlı haşrı neşri bol tuttuğu söylenen Baransel, Murat Aksu seçilirse herhalde ikinci başkan olacak. Ekip, görülüyor ki ‘sağdan sağdan’ yola devam etmeye devam edecek.  * * * Şimdi üstteki satırları okuyanlar, Yıldırım Demirören’in başkanlığı için bir şeyler yazdığımı düşünüyorlardır ki, tamamen yanılıyorlar. Üzgünüm ki en azılı sevmeyenlerden birisi de benim. Seveniyle karşılaşmadım. Sevenleri ya adam dövüyorlar maç esnasında, ya avcılık yapıyorlar kim protesto ediyor diye. Şöyle tebessümü gözlerinin içinde, adam gibi gülüşlü, dili temiz, eli sıkılası bir adam da gelsin “Yıldırım’ı seviyorum” desin!  Demirören yanıltmaya çalışıyor. Hâlâ başarıyı kupa sayısı ile ölçüp, “futbol takımıyla 5 kupa aldık” diyor. 6 yılda ortaya konulan kupaların dörtte birini alıp sonra da bunu başarı sayan Demirören sayılarla oynuyor. Barcelona’nın neredeyse bir sezonda aldığı kupayı 6 yılda alacaksın, ardından matah bir şeymiş gibi göze sokacaksın. Buna lise kurnazlığı diyoruz maalesef.   Kaldı ki ‘duruş’un kupadan yeğ olduğunu söyleyenlerdeniz. Altınsay gibi “başkanın olsun, müzende kupan olmasın” diyenlerdeniz. Formaya, çoraba, külota, atlete; tribünlerin altına, üstüne, ışıklı, ışıksız, içeriden, dışarıdan her yerine reklam alıp, hatta basketbol takımının adının önüne gazlı içecek reklamı ekleyip, sonra da enseye Kızılay reklamını yapıştırmak, “sosyal meselelere duyarlıyız” demek, “100 yıllık çınarız” demek lise zekâsının kurnazlığından öteye gitmez. Beşiktaş JK başkanının duruşunun, ettiği sözün, davranışların omurgası olması gerekir.   “Tribünleri temizleyeceğiz” deyip, yandaşlarına bedava bilet verip stada salmak, “Mehmet Topuz’u elimizden kimse alamaz” deyip, sonra kös kös oturmak, canlı yayınlarda bıçkın delikanlıyı oynamak taraftarı yerin dibine sokar. Utancından!   Şimdiki vaat ise yeni stad! “Hay stadına” demek geliyor içimden. Dünyanın konumu en güzel stadını sırf birilerinin stadına benzetmek adına, semt kültüründen uzaklaşıp paraya alet etmek adına, daha çok ‘taraftar’ değil ‘seyirci’ elde etmek adına, ha bir de gözleri ‘avro avro’ bakan kongre üyelerini etkilemek adına ‘modernize’ etmek, yerine cilalı statlar yapmak akil gelmiyor. Tribün kültürünü öldürmeye meyilli olan bu anlayıştakiler, birkaç yıl sonra dillere destan Beşiktaş tribünü yerine, sıradan bir tribünü düşlüyorlar. Parasını ödeyen, biletini alıp numaralı koltuğuna veya VIP’e oturan, oturarak maçını izleyen, sadece önemli pozisyonlara “uh, hah” çeken bir yavan tribün…  Geçen yıl gerçekleşen seçimlerde sırf şimdiki iktidar partisi kazanamasın diye, muhalefet partisine oy veren, kendini sosyalist diye tanımlayan arkadaşlarım geliyor aklıma sık sık. Bazıları hâlâ o kararlarının arkasında duruyor o muhalefet partisinin reflekslerini görmelerine rağmen. Minik göz kırpmalarını umudun en büyüğü gibi algılıyorlar. İki kötüden, iki beceriksizden, iki ne idüğü ‘belirli’den, daha az olanını seçmek, kötünün iyisini, az becerikliyi denemek istemek de bir yol elbette.  “Başka bir dünya mümkün” şiarını besleyenler bile, Beşiktaş JK başkanlığı için üçüncü yolu, o başka yolu düşünmüyor, dile getirmiyorlar. Bizlerse, Eski Açık’ta ıslanırken yine beceriksizlere veya kötünün iyilerine mahkûm edilecek gibi duruyoruz karakış akşamlarında.