Gazetelerde bir fotoğraf... Göğsünde üç minik kalp bulunan pembe mayolu bir küçük yüzücü kız... Başında beyaz bonesi, sol elini havaya kaldırmış, el sallıyor. Selam veriyor. Belli ki derece yapmış, ama gözlerinde pembeli beyazlı küçücük ...

Gazetelerde bir fotoğraf... Göğsünde üç minik kalp bulunan pembe mayolu bir küçük yüzücü kız... Başında beyaz bonesi, sol elini havaya kaldırmış, el sallıyor. Selam veriyor. Belli ki derece yapmış, ama gözlerinde pembeli beyazlı küçücük kızlara yakışmayacak bir hüzün var: Boşluğa bakıyor. Resimaltını okuyorum: "Esin'in ilik naklinin yurt dışında yapılabilmesi çabaları hüsranla sonuçlandı."

Esin'miş küçük kız. Esin Köse. Yedi yaşındaki lösemili Esin.

Basında yeralan ilk fotoğraflarına göre bir hayli zayıflamış küçük kız. Ufalmış.

Oysa biz Esin'i iyişeşecek sanmıştık. Kan kanseri olan küçük kızın ilik nakli için yurtdışına gitmesi gerektiği ortaya çıkınca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu basına açıklama yapmış, "Esin'in yurtdışına gitmesi için ne gerekiyorsa yapılacağını" söylemişti. Katıldığı bir televizyon programında duruma iyice açıklık getirmiş, kaynağı bile belirtmişti. Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı karşılayacaktı masrafları...

İçimiz rahat etmişti. Öyle ya, "okula başlamak istediğini" söyleyen küçük kızı devlete emanet etmiş, unutmuştuk. Bir süre sonra Esin, kucağında ayısı, uzamaya başlayan saçlarına iliştirilen çiçekli tokaları ve pembeleşmiş yanaklarıyla dönecekti. Havalanında çiçeklerle karşılanacaktı. O zaman hatırlayacaktık.

Ne yazık ki yanılmışız. Bakan Başesgioğlu, yanlış bilgiyle söz vermiş. Meğerse, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Esin'i yurtdışına gönderemezmiş. Bu fon, sadece hiçbir sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayanlar için geçerliymiş. Başesgioğlu böyle bilmiyormuş. Çok üzülüyormuş ama çözüm üretemiyormuş...

Murat Başesgioğlu'nun gerçekten üzüldüğüne dair en ufak bir kuşkum yok. Ama kendisinden bir talebim var: Sözünü tutmasını istiyorum. Devlet yönetimine talip olmanın "ciddiyet isteyen bir iş" olduğundan, devlet adamının verdiği sözün sorumluluğunu taşıması gerektiğinden filan söz etmeyeceğim. "Herhangi" bir insanın, küçük bir kıza verdiği sözü tutması gerektiğini söyleyeceğim sadece. Küçücük bir yürekte serçe kanatları çırptırıp "pardon" denemeyeceğinden bahsedeceğim. Geri alınabilecek, zaman içinde telafisi mümkün 'söz'ler vardır. Alınmayacak sözler de vardır. Zamanı olmayan küçük kızlara verilen sözler geri alınmaz.

Küçük Esin'in hayalleri mevzuata takılırsa, Türkiye bu fotoğrafı unutmayacak. Küçük Esin'in, küçücük, çelimsiz sol eli, büyük adamların küçük çocuklara verdiği ve tutmadığı bütün büyük sözler adına aklımızda kalacak.