12 Eylül Darbesi’nin unutulmaz işkencehanelerinden Gayrettepe’deki Emniyet Müdürlüğü yıkıldı. Bu merkezin devrimcilerin hafızasında özel bir yeri var. 68’lerden 78’lere ve 90’lara üç kuşağın işkence tezgahından geçirildiği ‘Siyasi Şube’nin tozlu molozları, acıları ve anıları bir kez daha hatırlattı.

Molozlar arasında kalan işkencehane
"1. Şube" olarak da bilinen Gayrettepe’deki Emniyet Müdürlüğü binası geçen günlerde yıkıldı. (Fotoğraflar: BirGün)

Gökay BAŞCAN

‘Birinci şube’ olarak bilinen 12 Eylül Darbesi’nin en ünlü işkencehanelerinden İstanbul Gayrettepe’deki Emniyet Müdürlüğü binası yıkıldı. Binlerce devrimcinin sorguya çekildiği, işkenceye maruz bırakıldığı, hatta kaybedildiği moloz yığınına dönüşen nam-ı diğer "siyasi şube"nin devrimci hareketin hafızasında "özel" bir yeri var.

Binlerce insanın gözaltına alınmasına, tutuklanmasına, işkencelere maruz bırakılmasına, kaybedilmesine, öldürülmesine sebep olan 12 Eylül 1980 Darbesi onarılmaz acılara yol açarken birçok mekan, sokak, bina da insanlık dışı muamelenin ve de direnişin simgesi haline geldi.

İŞKENCE TEZGAHIYDI

İstanbul’da da yolu mücadeleden, direnişten geçmiş herkesin bildiği bir yer Gayrettepe’deki siyasi büro. Hemen hemen herkesin bir acı anısının olduğu, yakınlarını kaybettiği; ‘en iyi ihtimalle’ ‘ayakları bir numara büyüyen’ on binlerce insanın ‘misafir’ edildiği askı, elektrik, kaba kuvvet gibi birçok işkencenin uygulandığı bir yer. 90 gün kalan da var burada, 60 gün, 45 gün, 15 gün kalan da.

Ne zaman inşa edildiğine dair net bir bilgi yok, 10 katlı binanın 50 yıllık bir mazisi var. 68 kuşağından 78’lere ve 90’lara üç kuşağın işkence tezgahlarından geçirildiği "Siyasi Şube"nin tozlu molozları geçmiş acıları ve anıları bir kez daha hatırlattı.

Emniyet birimlerinin Hasdal’a taşınacağı gerekçesiyle yıkılan binayı 80’lerde haftalarca orada kalan Şakir Sinan Güngör ve Musa Karataş ile beraber gezdik.

Bir dönem yolu o utanç abidesinden geçmiş olan Sinan Güngör (solda) ve Musa Karataş (sağda) ile molozların arasında sohbet ettik.

ANILAR DÜN GİBİ

Şakir Sinan Güngör gözaltında kaldığı 1981 yılından sonra ikinci defa gelmiş yıkılan binanın oraya. İlki 90’larda yanında bulunan emniyet müdürlüğünde bir işini halletmek için. Aradan geçen onca yıla rağmen her gün gezdiği, dolaştığı yerler gibi götürdü bizi. Musa Karataş direkt bulmuş binayı önünde bekliyor bizi.

Uzun bir sohbet ettik ikisiyle de. Hafızalar taze, ne zaman alındıklarını, ne kadar kaldıklarını, neler yaşadıklarını tek tek hatırlıyorlar. Hatta işkencecilerin isimlerini de, sorguda sorulan soruları da…

“Abi gülerek anlatıyorsunuz yaşananları” dediğimde ise “İnsanlar burada ciddi travmalar yaşadı. Normalde anlatmayız, konuşmayız pek. Arkadaşlarla bir araya geldiğimizde sadece gülmek için sohbet ederiz, gülerek anlatırız” diyorlar. Musa Karataş “İşkence anlatmayalım şimdi, ayıp olur” diyor ayrıca.

81 HÜCRELİ İŞKENCEHANE

81 hücresi bulunduğunu bazılarının büyük olduğunu ancak genelde 1,20’ye 2 metrelik hücreler olduğunu hatırlatıyor Sinan Güngör ve ekliyor: “Yeri geliyor 6-7 kişi kalıyorsun hücrede, bir tane yatak var zaten yatılacak halde değil.”

Kaçabilen de olmuş binadan. Bir ekmek, küçük peynir, iki zeytinden oluşan kahvaltıyı götüren ekmekçinin yanından yol almış birisi. 45 dakika sonra yakalanıp geri getirilmiş.

Kaldıkları dönemde bir işkencecinin hayatını kaybettiğini de anlatıyor Sinan Güngör. Aralarındaki en gaddarı olduğunu, bir arkadaşının ‘artık dayanamıyorum’ dediği kişinin kamyonun altında kaldığını hatırlatıyor: “Birçok arkadaşımız dayanamayacak noktaya gelmişti, sonra bir öğrendik kamyonun altında kalmış o kişi.”

İSİMLER ANONS EDİLİYORDU

"Kimlerin gözaltında olduğunu, arkadaşlarından haber alabiliyor musunuz?" diye sorduğumda ilginç bir cevap veriyor Sinan Güngör: “Cumartesi günleri iç çamaşırı dağıtılıyordu. İsimler anons ediliyordu, oradan duyuyorduk.”

Musa Karataş’ı ise 80’de almışlar. 15 gün kalmış siyasi şubede. Hemen hemen her ayrıntıyı hatırlıyor. Oradaki polisleri de hangi arkadaşlarının gözaltına alındığını da.

Yapılan insanlık dışı muameleden dolayı şanslı olan sadece ayağı bir numara büyümüş çıkıyor. Bir de o utanç anıtına girip de çıkamayanlar var. Hayrettin Eren, 21 Kasım 1980’de babasına ait otomobille Haşim İşcan geçidine geldi. Burada gözaltına alınarak Karagümrük Karakolu’na götürüldü. Karakol yetkilileri Hayri ve aynı operasyonda yakalanan 8 kişinin Gayrettepe’deki Siyasi Şube’ye götürüldüğünü söyledi. Annesi Elmas Eren, Gayrettepe’deki polis binasına gittiğinde kapıdaki polisler ona “Burada Hayrettin Eren diye biri yok, gözaltına alınmadı" dedi. Hayrettin Eren böylece gözaltında kaybedildi.

CAMDAN ATILANLAR

Bir diğer isim iki çocuk babası öğretmen Süleyman Cihan. Partizan hareketinin lideri Cihan 1981’de Gayrettepe’deki işkencede öldürüldü, ölü bedeni bir eve götürüldü, “camdan atladı” diye rapor düzenlendi. Sahte raporda Mehmet Ağar’ın imzası vardı.

Bu hafta Cumartesi Anneleri 43 yıl önce gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu. Yedigöl de Gayrettepe siyasi şubeden kaybedilen ve bir daha haber alınamayan isimlerden biri. İnsanların kaybedildiği, ağır işkencelere maruz kaldığı, devrimcilerin hafızası o utanç binası şimdi yıkıldı. Bina tarihiyle birlikte yıkıldı, ne yapılması lazımdı dediğim de ise Sinan Güngör, “Gayrettepe’nin en değerli yerlerinden. Otel vs bir şey yaparlar muhtemelen” diyor. Musa Karataş ise “Müze yapılabilirdi” diyor.