Tümör!

Vatan manşet atmış: “Cep telefonu beyin tümörü yapıyor mu?” Cevabı iki hafta içinde öğrenecekmişiz. Dünya Sağlık Örgütü’nün 13 ülkede yaptırdığı tarihin en kapsamlı araştırması bittiğinde. The Times’da yayınlanan ilk bilgilere bakarsanız durum hiç de iç açıcı değilmiş!
İki hafta bekleyemeyecek kadar sabırsız ve The Times arayıp okumayacak kadar da üşengeç olanlar için buradan ilan edeyim: Evet, cep telefonları tümör yapar. Sadece cep telefonları değil, telefonların tümü tümör yapar. Kesin! Türkiye’de yapılacak sıradan bir araştırma bunu bütün çıplaklığı ile ortaya koyacaktır.
Yasadışı Telefon Dinlemelerini Araştırma Komisyonu eski üyesi Bilgisayar Mühendisi CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın iddiasına göre 300 milletvekili, 3 bin hakim ve 613 gazeteci dinleniyormuş. Sayılar ne kadar doğrudur, ne kadar yanlıştır; bu meslek gruplarının dışındakileri de katarsanız dinlenenlerin sayısı kaça çıkar, bunu da bilmiyorum. Yalnız, biliyorum ki, askerler de polisler de dinleniyor. Dinleme, geçmişteki gibi, solcu “devlet zararlıları”na dönük kanıksanmış yasadışı bir fiil olmaktan çıktı. Devlet, güvenliğini emanet ettiği bürokratlarını da dinliyor şimdi. Haber dilimizin ürettiği klişeyi kullanırsak; 70 milyonun dinlendiği bir yer Türkiye!
Bu da tümördür işte! Belki beyin tümörü değil ama, vatandaşların içine akıtılan kuşku zehri ile bir süre sonra beyin tümörüne de dönüşecek bir “demokrasi tümörü”.
Cumhurbaşkanı Gül, Adalet Bakanı ve Yargıtay Başkanı ile, günlerdir memleket gündemini belirleyen, “yargının dinlenmesi” olayını konuşup “dikkatli olun” diye uyardı dün! Yargı, dinlemeler üzerinden yürür oldu epeydir. Dünün işkence ürünü polis ifadelerini kanıt sayan yargılamalarının yanına, dinleme ürünü “belgeler”i kanıt sayan bir yargı geldi. O belgelerle insanlar tutuklanıyor, içerde tutuluyor. Yargı, artık yargıçları da vurmaya başlayınca gördük ki, yargıç dinleme kararlarının altında da yargıç imzaları var. Bu da, “hukuk tümörü” olsa gerek.
Hani, Allahtan medyamız var şimdi, demek istiyor insan; demokrasiden, özgürlüklerden yana taraf olan. O medya, tavizsiz bir şekilde üzerine gidiyor halkın başına çorak örmeye kalkanların, diye düşünmek istiyor. Düşünüyor da… Sonra, bakıyorsunuz en genç, en sivil, en militan kalemi özgürlük savunusunun, röportajcısının “Chanel” marka çizmelerine çiğneterek bir yerlerini, ve de göğüs kıllarını saydırarak röportajcısına, arzı endam ediyor gazetelerde. Ne ad verilir buna şimdi; “medya tümörü”nden başka?
Memleketin en can alıcı konusu, hani yalnızca önemli anlamında kullanmıyorum “can alıcı”yı, gerçek anlamda da en can alıcı konusu konuşulurken Meclis’te, ana muhalefet lideri de sözcüsü de çok canların alındığı dönemlerden örnekler getiriyorlar. Biri, “Kürtlere siz de masum değilsiniz ha” iması da içerecek bir 1915 örneği veriyor, ecnebinin Kürdü de Türk saydığını kanıtlamak için. Diğeri, Dersim’i anımsatıyor, “terör sorununu çözecekseniz böyle çözün” dercesine. Sonra, kem küm etmelerin, kem kümü bırakıp söylenenlerin ardında durmaların da bir anlamı yok artık. Ağızdan çıkan söz, insanların ondan anladıklarıyla, yaydan çıkan oktan daha fena vuruyor on yıllardır sadakatle CHP’ye oy verenleri. Bu, “muhalefet tümörü” değilse nedir?
Her yanını tümör sarmış bir bünyesi var güzelim memleketin. Ne yazık ki, öyle bünyenin bütününe iyi gelecek bir ilaç öneren de yok. Varlarsa da esamileri okunmuyor!
Memleketin kör topal “demokrasi”sini bile fazla bulanlar, darbe planları yapmakta. Adil düzen sloganlarıyla onca yol yürüdükten sonra iktidar olanlar, zenginliklerimizin eşitsiz paylaşımını eşitlemeye çoktan boş vermiş, ekonomiyi satıp savurarak “idare” ederken yığınağı kendi tarafına yapma peşinde. Vatandaşın başına zam üstüne zam yağmakta. Zaten aç olan emekliler, hükümetin alay edercesine yaptığı zamla onurlarından da olmamak için açlık grevinde…
Şimdi aslında, tam şimdi, sol gibi bir sol aranmakta. Özgürlüğü de, eşitliği de aynı derecede önemseyen. Bulunamıyorsa, bu da “solun tümörü” olmalı!