Başlık bir filme gönderme değil. Kastettiğim toplumsal, kültürel, siyasal iklimi memleketin. Bir memlekette yeşertilecek olan fikir ya da proje ne olursa olsun....

Başlık bir filme gönderme değil. Kastettiğim toplumsal, kültürel, siyasal iklimi memleketin. Bir memlekette yeşertilecek olan fikir ya da proje ne olursa olsun, kendisine uygun iklimi bulmadan gelişemiyor. Bir siyasal projenin başarısı da büyük ölçüde memleketin o projeye uygun bir ikliminin olmasına bağlı. Bu, asla, toplumsal-siyasal projenizin hayata geçirilmesi için ona uygun iklimi "beklemek" gerek anlamına gelmiyor. Tersine, derhal harekete geçip var gücünüzle o iklimin yaratılması için çabalamak, bir proje için çalışmanın da ilk adımı oluyor.

Sıcaktan hoşlanabilir, sıcak olsun isteyebilirsiniz... Ama sadece sizin istediğiniz, yani sıcak hâkim olunca havalara, o iklim sizin de kavrulup kurumanıza yol açıyor. Her düşüncenin özgürce kendini ifade edebileceği; serpilip gelişeceği bir iklimi hedeflemeden; en rakip fikirlerin bile, çatışarak ama birbirlerini boğazlamadan bir arada yaşadığı radikal bir demokrasi olmadan, sizin projenizin de başarı şansı olmuyor.

Gül'ün cumhurbaşkanlığının memleketin iklimine bir etkisi olacağı kesin. Bu etki onun nasıl cumhurbaşkanlığı yapacağı ile doğrudan ilgili olacak. Ancak, Çankaya'ya "Müslüman bir cumhurbaşkanı" çıkarmış olmayı, siyasal islamcı bir projenin zaferi olarak görecek ve bu zaferi projelerini bir adım daha ileri taşımanın aracı kılmaya çalışacak çevreler var Türkiye'de. Gül'ün, Erdoğan'ın ya da AKP'nin böyle düşünüp düşünmediğinden bağımsız olarak böyle düşünecek ve Gül'lü bir Çankaya'dan gündelik hayatı daha da İslamcılaştırmaya dönük enerji alacak çevreler var.

Öte yandan, istikrar adına Gül'ü aday olmamaya çağırıp ondan "şövalyece" bir tavır bekleyenlerin 27 Nisan'da e-muhtıra veren orduyu ve bir sonraki adımı düşündükleri kesin. Gül'e "aday olma" çağrısı yapanlar, orduya "darbeyi asla düşünme" çağrısını aynı güçte yapamıyorlar.

80 yıllık cumhuriyet laiklik ilkesi etrafında onca toplumsal güç biriktirmişken, hâlâ şeriat tehlikesi algılayanları, "80 yıllık laik Cumhuriyet, İslami Cumhuriyete dönüşebilir" diyenleri anlamak belki mümkün olabilir. Ancak, laik cumhuriyetin savunusu için darbeye bel bağlamak, bunca deneyimden sonra askeri müdahalenin dertlere deva olacağını sanmak zavallılıktır. Dinciliğin en önemli atılımlarını 12 Eylül rejiminde yaptığını, 12 Eylül'ün diğer yaptıklarını unuttuğumuz gibi, unutmaktır.

Gül'ün cumhurbaşkanlığını, başta TÜSİAD olmak üzere, sermaye çevreleri destekliyor. Adaylığıyla birlikte, pek alışık olmadığımız tarzda turlara çıkarak, sendikalar dahil, farklı toplumsal kesimlerin desteğini almaya çabalayan Gül'ün yöntemi etkili oluyor. Bu yöntem DSP'yi CHP'den farklı bir pozisyona iterken, TÜRK-İŞ gibi sendikaların da desteğini kazanabiliyor.

Sermayenin farklı siyasal iklimlere uyum kabiliyeti yüksektir. Bu konuda başı çeken de, asli görevi iktidarları denetlemek olduğu halde her dönem iktidarla ilişkilerden nemalanan medya sermayesidir. Gül'ün Çankaya'ya çıkışı ile birlikte memleketin ikliminin AKP'ye keseceğinin görülmesinin ilk ve en çarpıcı sonucu medyada yaşandı.

Hürriyet "en çok okunan" yazarı Emin Çö-laşan'ın işine son verdi. Doğan Grubu'nun, AKP'ye batan yazarını, memleketin iklimi AKP'ye kesmişken "kovması" anlamlı. Medya patronluğunun, kraldan çok kralcı kesilip iktidarı rahatsız eden yönlerini nasıl törpülediği-nin işareti. Çölaşan'ın İslamcı dergiden yaptığı alıntıların "küfürbaz dili" yüzünden "kovulması", üstelik o derginin yazdıklarının veha-meti ortada dururken, yeni iklimin pek özgürlükçü olmayacağının ve medyada "en güçlü" kalemlerin bile "iktidara embedded (iliştirilmiş) patronlar" karşısında nasıl da güçsüz kaldığının kanıtı.

İklimler böyle bir şey işte; çevre böyle tek renge boyandığında ancak ona uyum sağlayabilenler ayakta kalabiliyor. 0 yüzden, önce kendi etrafımızdan başlayıp, memleketin tümüne ılıman, özgürlükçü, dayanışmacı ve herkesin soluk alıp verebildiği bir iklimi hâkim kılabilmek gerek. Yoksa, en kıskançlıkla savunduklarımızın bile kuruyup gideceği iklimlere mahkûm olacağız!