Akşam yemeği sonrası bir keyif kahvesi genellikle iyi gider. Bende Yunanlıların kaymaki biz Türklerin ise köpüklü dediği türden akşam kahvesini televizyonun karşısında...

Akşam yemeği sonrası bir keyif kahvesi genellikle iyi gider. Bende Yunanlıların kaymaki biz Türklerin ise köpüklü dediği türden akşam kahvesini televizyonun karşısında yudumlamaktayım. Günün haberleri kanallarda magazin soslu olarak verilmekte. Magazin sosunun üzerine bir de spikerlerin acayip, yayvan, abartılı vurguları da eklenince izlenmesi iç bunaltıcı hale geliyor. Zaten yaşananlar iç sıkıcı ve boğucu. Bir yandan Ergenekon ve faili meçhuller, diğer yandan Gazze’de ölen binden fazla Filistinli. Ateşkes haberi bir parça olsun iç rahatlatıcı oldu. Sevgili Hran Dink’in anma töreninden görüntüler geliyor şimdi de. İçim bir kez daha burkuluyor. Susurluk’un üzerine gidilseydi Hrant dink öldürülmezdi saptamaları. Televizyonu izledikçe kahve her yudumda daha da acı gelmeye başladı.

Gerek Türkiye’de gerekse Ortadoğu’da yaşananlarda emperyalizm ve kapitalizmin rolü tartışılmaz bir gerçeklik. Finans-kapital zorbanın dünya halklarına yönelik sömürü ve yıkım politikaları karakteri gereği. Fakat anlaşılması bir hayli zor olan duyarsızlık. İnsanların bu kadar vurdum duymaz, duyarsız hale gelmeleri, küresel merada koyuna dönmeleri gerçekten acı verici. İsrail Halkı’nın Gazze’de yaşananlara onay vermesi, desteklemesi nasıl anlatılır.

Televizyonda Barak Obama’nın yemin töreni görüntüleri.. Yaklaşık yüz elli milyon dolar harcanarak gerçekleştirilen bir tören. Gazze’de üç hafta içinde binden fazla insan ( birçoğu çocuk) öldürülürken ve hala kaldırılamamış ölülerin üzerinde dumanlar tüterken, üstelik ülke olarak sorumlu olduğu bir katliam ortada iken belli ki  fosfor bombalarının yanık kokusu  epeyce büyük bir kısım dünyalının  olumlu açılımlar beklediği Obama’nın burnuna gelmiyor olacak ki adına verilen konserde büyük bir mutlulukla ritim tutuyor. Başkan ve ailesi ile birlikte yüz binlerce ABD’li vicdanları gayet rahat Bruce Springsteen ve Peter Seger ile birlikte mutluluk şarkıları söylemekte, dans etmekteler. Konserin  sloganı “We are one” yani “hepimiz biriz”. Dünya sokaklarında “hepimiz Filistinliyiz” sloganları atılırken vicdanı rahat ABD vatandaşları dans edip “hepimiz biriz”  sloganı ile dünyadan ne kadar uzaktalar.

Bir başka haber televizyon ekranlarında; Nükleer Santral için teklif veren Rus Atomstroyexport – JSC İnter Raoues ile Park Teknik Ortak girişim Grubu’nun fiyat zarfı açıldı, verilen teklif; 21,76 cent/kwh. Ve ilaveten bir ikinci teklif mektubu; bu da kriz nedeni ile revize teklif içermekte imiş. Bakan Güler bu revize teklif mektubunun akşam üzeri iade edildiğini bildiriyor. Nükleer Güç Santrallerine yönelik bu yaşananlar ne anlama geliyor?

Gelinen noktada bir yılan hikâyesinin, bu brezilya dizisinin bir bölümü daha sona erdi diyebiliriz. Bu anlamsız, beyhude macera bir kez daha belli çevrelerde hüsranla sonuçlandı diyebiliriz. Diyebiliriz diyorum zira bu çılgın, ne yapacağı belli olmayan AKP hükümeti bu fahiş fiyata rağmen imza atabilir. Bu ihtimal hala mevcuttur.

Peki, aynı firma’nın (İran’ı bilmiyoruz ama) Bulgaristan’da Belene için 3,7 eurocent/kwh fiyat verirken Türkiye’de bu fiyatı vermesi ne anlama geliyor? Denebilir ki küresel kriz ortamında, içinde riskler barındıran bir iş bu. Acaba öylemi?

Rusların İran ile hangi şartlarda anlaşma imzalandığını bilmiyoruz. Fakat zenginleştirme ve teknoloji transferi konularında İran’a yardımcı olunduğu söylemleri es geçilemeyecek bir söylemdir.

Kuruluş maliyeti 10-15 milyar doları bulacak bu yatırım karşılığında Firma 15 yıllık alım garantisi ile 86,3 milyar dolar kazanç talep etmektedir. Eğer bu talep kabul görür de ihale Rus-Türk ortak girişimine verilirse bu ikinci ihanet olacaktır. Biliyorsunuz ilki Ruslarla doğalgaz için yapılan fahiş fiyatlı al yada öde anlaşmasına imza atanların ihanetidir. Ve o ihanetin hesabı sorulamamıştır. Bu gün bu anlaşma imzalanırsa sanılmasın ki bunun da hesabı sorulmayacaktır. Hep söylene gelen - Elektrik Mühendisleri Odası’nın aksini dile getirdiği- ucuzluk ve şeffaflık palavrası bir kez daha su yüzüne çıkmıştır.

Her şeye rağmen bu anlaşma imzalanırsa karşılığında ne alındığı ve bu bedelin ne için ödendiği mutlak açıklanmalıdır. Zira bu bedel asla üretilecek elektrik bedeli olamaz.

ABD ile imzalanan ve geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren adı ikili ama tek taraflı yapılan “nükleer enerjinin barışçıl kullanılması ikili işbirliği anlaşması” ortada iken – yani ABD faktörü ve teslimiyet mevcut iken- bu anlaşmanın imzalanamayacağı kanısındayım. Fakat komplo teorisi üreterek olası bir Rus-ABD anlaşması ile Türkiye’nin bir denetimli zenginleştirme ve nükleer atık deposu haline getirileceği de düşünülebilir.

İşte o zaman önümüzde sıcak mücadele ve direniş günleri var demektir. Buna da her zaman hazır olduğumuz bilinmelidir.