“….Biz mağdur bir aileyiz!. Oğlum son derece üzüntülü!.

“….Biz mağdur bir aileyiz!.
Oğlum son derece üzüntülü!.
Aile olarak ne yapacağımızı bilmez durumdayız!…
Evde huzur yok!..
Gelecek sıkıntısı her zaman vardı ama bu kadar belirsiz olduğu bir anı hiç yaşamadık!..
Kızımda mağdur olmuştu. Mesleği öğretmendi.
Mezuniyetine çok sevinmiştik.
Kutsal bir meslek olarak görürüz öğretmenliği..
Bende öğretmen olmak çok istemiştim..
KPSS sınavını iptal ettiler.
Bizim kız ortada kaldı!..
Torpili olan kendini kurtardı.
Şimdi karın tokluğuna sekreterlik yapıyor.
Emekli maaşı ile geçiniyoruz.
Umudumuz oğlumuzdu! Bu umutla yaşıyorduk!.
Ama her şey altüst oldu.
Oğlumun 27 martta girdiği YGS sınavı şimdi bir kaosa dönüştü..
Aylardır Şifre, kopya, istifa, iptal sözleriyle yatıp kalkıyoruz!
Oğlan perişan, biz perişan!..
Her gün annesi ağlar..
Oğlan dershaneye gidip gelir..
Stres evde aldı başını gitti!
Ne olacak bu durum?..
Biz belli bir yaşa geldik.
Karnımızı doyurmak için peynir ekmek yetiyor..
Ama oğlan kız öyle değil..
Tüketici yaptılar onları..
Tüketmek için para lazım..
Nereye verelim. Dershane, kitap, ilaç…
Sanki bizimle dalga geçer gibi emekliler tatil yapıyor diye bağırıyor AKP’liler..
Kanarya adalarına gitmeyi nasıl düşünebiliriz?
Öyle diyorlarmış…
Biz her şeyden vazgeçtik! Peki Oğlumuz ne olacak!..
Onun geleceği nasıl güvenceye alınacak!..
Bir üniversiteye girip meslek sahibi olmasını çok istiyorduk.
Kendi kendine yetsin, iş bulsun, aç kalmasın! diyorduk.
Mürüvvetini görelim diye bekliyorduk!..
Heyhat!..
Tüm umutlarımız söndü..
Bekliyoruz ama neyi.. Umut tekrara gelir mi?
Oğlan her şeyi içine atıyor. Korkuyorum başına bir şey gelecek diye..
****
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz!…
Her gün ve her vasıtayla TV’lerde karşımıza çıkan Başbakanın yalanlarından değil, pişkinliğinden bıktık!..
Sanki bir “işportacı!” Bağırıyor çağırıyor, malını pazarlıyor!..
“Mal” da galiba bizleriz!
34 gündür bir açıklama yapmayan ÖSYM Başkanı'nın ne söyleyeceğini beklemekten kahrolduk!
YGS sınavlarında şifre var dediler..
Eyvah dedik..
Şifre varsa kopyada vardır…
Oğlum “baba filanca dershanedeki arkadaşım şu konulara da bakın!” dedi.
Baktık!.. 30 yıldır sorulmayan bu konudan 3 soru geldi..
Demek ki birileri bir şeyi önceden öğrenmiş!
İstanbul’da kızları bir okula topladılar…
Herkesin ismine soru kitapçığı ve de cevap anahtarı bastılar..
Yani herkesi ayrı ayrı bilgisayara yüklediler..
İstedikleri kişiler için ayrı “komut” verebilirler ve istedikleri sonucu alabilirler..
ÖSYM Başkanı önce şifre yok dedi.
Sonra “sehven var!”dedi..
Hatta tüm öğrencilere mektup yazarak hatasını kabul etti…
Önce, Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan ve Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısı daha incelemeden ve de ne olduğunu anlamadan “şifre yok” diyen ÖSYM Başkanı Ali Demir’in açıklamasından “tatmin olduklarını” belirttiler…
Sonra, şifrenin varlığı ortaya çıktı. Bu kez de “krizi iyi yönetemedi” diye çelişkiye düştüler!.
Böyle bir ülke dünyada.var mı?.. Böyle bir Hukuk Devleti kabul edilebilir mi?
Bir milyon yedi yüz bin öğrenci ile adeta dalga geçen bir hükümet, devlet, yargı olabilir mi?...
Nerede yaşıyoruz? Böyle bir muameleyi hak ediyor muyuz?
****
Neyse ki araştıran, soruşturan bir avuç gazeteci var!...
Basında peşi sıra çıkan ve bu rezaleti açıklayan haberler okumaya başladık!
Kâğıdı boş olan öğrenci itiraz edince 430 puan aldı.
120 puan alan öğrenciye yeni puanı geldi. Sınav sonucu 340 puana çıkarıldı.
Gece yarısı bazı öğrencilere “kusura bakmayın yanlışlık yaptık” diye telefon edildi.
Konu Yargıya intikal etti.
Savcı sonuca vardı; takipsizlik dedi. Bu da ayrı bir sorun.
ÖSYM rapor verdi. ‘Şifre yok’ dedi.
Dava uzuyor!.
Kılıçdaroğlu,  ÖSYM’ye verilen bakan talimatlarından bahsediyor!.
Anlaşılan hükümet bu işi savsaklayarak seçime gitmeyi planlıyor..
Ne diyelim!..
****
Kendimizi boşlukta ve yalnız hissediyoruz!..
Kime güveneceğimizi bilmiyoruz!..
Ama bir şeyi çok iyi anladık ki bu adamların yönettiği devlete ve her şeye ilgisiz bu halka güvenilmez!..
Bizde sade vatandaşız!..
Ama çektiğimiz bu çileyi görmeyen, sadece kendi çıkarına sıkışmış kalmış bu insanlardan ne bekleyebiliriz ki… Cahillik mi? Vurdumduymazlık mı? Bencillik mi?
Yalnızca aldığı makarnayı düşünen, ya da  belediyenin kömürünü kullanmaktan başka bir şey düşünmeyenlerden ortak akıl beklemek saflık oluyor!
Daha ilerisi; devletin malını yemek için sıra bekleyen, partili belediyesini sömüren, kentin rantından pay almaya çalışan siyasetçiden de bir şey yapmasını istemek kör olmak demektir!
AKP kendi adamlarını yerleştirdi.Kendi gençlerine bu devletin bütün değerlerini dağıtmak istiyor..
Kendi gibi olmayanları da yok etmeye hazırlanıyor..
Bunu görmeyen toplum var oldukça istediklerini de rahatça yapacaklar!..
****
Yandaşların kollandığı,ödüllendirildiği bu ortamda insanların bizim bu sorunumuzu anlaması mümkün mü?..
Zaten dinlemeyen ve etrafınla ilgilenmeyen bu insanlardan bir şey beklemekte de doğru değil..
“Her koyun kendi bacağından asılır “diyen bir öz değiş bencilliği de öne çıkarıyor..
Peki biz şimdi ne yapacağız!..
Oğlum eline silah alsın dağa mı çıksın!..
Kızım meydanlarda direnişe mi geçsin!..
****
Telefonlarımız dinleniyor..
Polis her konuda baskı yapıyor..
AKP’li Belediyelerde  kadınların türbanına göre iş yapıyorlar..
Vakıflara bağış yapmadan talebiniz gerçekleşmiyor..
Korku her tarafı sarmış..
Daha önce de söylemiştim.Ben emekliyim!.
“Kahvede bunları açıkça konuşuyor, “bu hükümetten kurtulmak gerekir” diyordum.
Bir akşam bir kamu dairesinde memur olduğunu söyleyen biri bana “amca böyle konuşma senide takibe alırlar ha!” dedi…”
Bu sözden korkamadım. Kızdım ve sana geldim!...
****
Bu konuşmayı Mersin de Soğucak Beldesi'nde oturan Ali Bey yaptı!..
Ve sordu; ”Ne olacak bu halimiz!” Kim bizi kurtaracak?..
Sonra döndü devam etti.
Bizi bizden başka kimse kurtaramaz!
Demokrasiye ve hakka  inananlar AKP’ye oy vermezlerse kurtuluş umudu doğar!..
Galiba en net çözüm bu!..