Kuvvet komutanları, bu satırlar yazılırken adliyeye sevk edilmişti. 7 denizci de tutuklanmıştı. Basına yansıyan

Kuvvet komutanları, bu satırlar yazılırken adliyeye sevk edilmişti. 7 denizci de tutuklanmıştı.
Basına yansıyan bilgilerde “sorulan sorular” son derece ciddi.
Ülke kapısının önünde, sessizliğini bozmak üzere olan ciddi bir fırtına esmeye başlıyor...
•••
15 orgeneralin Genelkurmay Başkanlığı’nda yaptığı toplantı bu gelişmelerin neresinde?
Galiba Ankara’yı ilgilendiren tek konu bu.
Aslında Türkiye de bu toplantıdan bir şeyler bekliyor.
Tabii herkes kendi meşrebine göre!..
•••
Sanıldığının aksine o toplantıdan “darbe kararı ya da müdahale etme” hakkı çıkacağını sanmam!..
Son 8 aydır yoğun baskılar altında olan bir kurumun kendini koruma refleksi olmaktan öte geçmediğini düşünüyorum.
Bu toplantı, her kötü sonuçla karşı karşıya kalanların yaptığı gibi, “sıkıntıdan kurtulma tartışması” olarak değerlendirmeli.
•••
Nasıl Fenerbahçe son 5 maçta aldığı “kötü” sonuçlar sonrasında yönetim kurulunu toplayıp kötü gidişata “dur” diyecek önlemleri almak zorunda kalmışsa,
TSK de bu yöntemi takip ediyor!..
Nasıl Fenerbahçe yönetimi kötü gidişten kurtulmak için bazı hedef belirlemek zorunda kalmışsa TSK’de durumu analiz eden ve bundan ders çıkaran çalışma yapmıştır...
Zaten, demokrasiye bağlı ve iyi niyetli olanlar başka türlü düşünemez!.. İşte bu normalleşmedir.
•••
Bu çalışmanın sonunda “darbe” kararı olmadığını gösteren başka bir karine daha var!..
Büyükanıt’ın 27 Nisan “e-muhtırası” için “o muhtıra değildir!..” sözü.
3 yıla yakın süredir “ben yazdım” diye övünen.
Yeri geldiğinde “külhan bey” gibi davranan caka satan!..
Başbakanla “mezara götürecek sırlar” taşıyan.
Toplumda düştüğü duruma bakmadan konuşan bir paşa,
Şimdi “muhtıra” vermedim diyorsa;
Ya TSK’nin “darbe ve müdahale” yapmayacağını anlamış olmasından,
Ya da demokrasinin ne demek olduğunu öğrenmesinden olacak!
Anlaşılıyor ki; şimdi “sivillerle” ilişkilerini düzenleme korkusu geçmişten daha ağır basıyor!
•••
İşin latifesi,
Türkiye’de “darbe” olmaz derken, bazı önemli değerleri kaybetmemek gerektiğini unutmayalım.
Demokrasiye, hukuka ve yasalara bağlı kalmak,
Birey hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak,
Yargının siyasallaşmasını,
Yasaların magazinleşmesini önlemek,
Topluma “korku” salmayı bırakmak zorunlu bir davranış olmalı!
Çağdaş bir yaşama, laik bir düzene alışmış olan toplumun, “yaşama biçimini” kaybetmek düşüncesinden uzaklaşmasını sağlamak siyasi yöneticilerin öncelikli görevidir.
Bu bilinç halka kabul ettirilmeli!
Erkler ayrımına sonuna kadar özen gösterileceğine olan inanç kuvvetlendirilmeli.
•••
Bu durumda iktidara büyük görev düşüyor.
Hukuk, adalet, yargı vazgeçilmez ve dokunulmaz değerlerdir!..
Siyaset yargıyı yönlendirmemeli…
Nasıl bürokrasinin yargıyı kendi çıkarına kullanmasına izin verilmezse, siyasetin de yargıyı yanlı hale getirme gayreti olmamalı!..
Bunların aksi, “demokrasi” adına  kabul edilmeyen bir tavırdır!..
•••
Hoş,  benim de kanım,
Türkiye’de “göreceli” bir demokrasi var.
Daha doğrusu “demokrasi oyunu” oynanıyor.
Bugüne kadar yapılan mücadele, “gerçek ve çağdaş” demokrasinin kurum ve kurallarının tam olarak oluşmasıydı!..
Demokrasi vardır diyebilmek için “egemenlik mülkiyeti”nin halkta olması lazım!..
Dün “asker/bürokrat vesayeti,”
Bugün “demokratik tüm kurumları” bir tek zihniyetin ele geçirdiği “sivil vesayetin” altında yaşayan yurttaşlar, “demokrasi içinde” yaşıyoruz diyebilirler mi?..
Yargıyı kendi adına kullanmak için “yırtınan” bir iktidar, demokratik haklardan yana olduğunu topluma anlatabilir mi?
•••
Bugün, “yandaşların yaygarasına” rağmen siyasi iktidarca demokrasi oluşturulamıyor!..
Belki oluşması da istenmiyor!..
Bu “niyetin” kamuoyunca anlaşılması büyük bir tehlikeyi beraberinde getirecektir!..
•••
Uzun zamandır ABD, Türkiye üzerinde “kısa ve uzun vadeli planlar” yapmaktadır.
50’li yıllardan itibaren “milliyetçilik temelinde” uyguladığı yönetim şekillendirmesini, “kutuplar dağıldıktan” sonra “din motifli siyasi yönetim” yöntemine döndürmüştür.
Yeşil Kuşak Projesi’ni, BOP, YODP, vs gibi adlar altında her defasında “revize” etmiş, ama aynen uygulamayı sürdürmüştür.
Bugüne dek bu bazda uygulanan proje, Türkiye’deki katmanları “gevşetmiştir!..”
Bilinmeli ki bu gidişat, sonunda, Türkiye Cumhuriyeti’ni dağıtır!..
Yeniden kurulması “beklenen çıkarlara uygun” olması ile mümkündür..
Bu evirilmenin inandırıcı olmadığı, siyasi iktidarın buna izin vermeyeceği halka, özellikle de asker/bürokrat güce anlatılmalıdır.
Dış güçlerin oynadığı oyunlara karşı uyanık durulduğu ispat edilmelidir!..
•••
Ancak bu davranış, değişimlerin demokratikleşmeye doğru götürdüğüne olan inancı kuvvetlendirir.
Aksi halde ne olur!
Asker/bürokrat güç egemenliğini devam ettirmek adına;
“Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerini yok sayan ‘Karşıdevrim’ gerçekleşmiştir. Şimdi savaş halidir. Bu nedenle yapılan her şey doğrudur!” der ve tehlike başlar.
Bu anlayışın dillendirilmesi “kötü sonuç” verir!
Dilerim ve umarım ki toplantılar bu kararlılıkla yapılmamıştır!..
Aksini düşünmek, Türkiye’nin değiştiğini değil başkalaştığını gösterir.