İş dünyasında ortalık, hızı, riski ve belirsizliği meşrulaştıran simülasyon, sinerji gibi bilimsel kavramlarından geçilmiyor...

İş dünyasında ortalık, hızı, riski ve belirsizliği meşrulaştıran simülasyon, sinerji gibi bilimsel kavramlarından geçilmiyor. Sonuç Ferrariyi satmaya ya da Nepal’e sığınmaya gitse de
AnlamIyorsan İnan
Belki rastlamışsınızdır televizyon kanallarından birinde ‘Hayata Evet’ adında ve ‘Rüyalar Gerçektir’ adında yayınlanan iki program var. R. Şanal ve Işık Elçi’nin sunduğu programlar, yeni bir teknikle çıkmaza girmiş, hayatın ritmini yakalayamayan, başarısız insanlara yeni bir teknikle yeni bir dünyanın kapısını açıyorlar. Bol telefonlu, itiraflı ve samimiyet buhranlarının eşlik ettiği yapımın önerdiği yöntemle, fakirlik, korku, yalnızlık, öfke ve suçluluk asla kaderiniz değil. Bütün bunları değiştirmekse sadece sizin elinizde. Hayatınızdaki hiçbir şey istediğiniz gibi gitmiyor. İşinizden, ilişkilerinizden, yaşamınızdan sürekli uğraşmak zorunda kaldığınız dertlerden artık çok sıkıldınız ama bir çıkış yolu da bulamıyorsunuz. Nasıl mı? Elbette Kuantum Düşünce Tekniği ile. Hakkınız olan mutluluğu elde etmek artık ‘Kuantum Düşünce Tekniği’ile mümkün... Sizi engelleyen, sınırlayan düşünce ve inançlarınızdan kurtulup,başarı,bolluk ve sevgiyle dolu bir hayata yelken açmak için şimdi tam zamanı…
Kuantum sen neler yaparsIn?
Anlıyoruz ki, Kuantum Düşünce derin düzeyde, atom altı alanda etkili olabilecek tarzda bir yaratıcı düşünme biçimidir. Yine sunucular bütün bunları aslında tamamen bir uzmanlık bilgisi gerektiren bir yöntem. Sunucular fizikteki kuantum teorisiyle bağını tamamen anlamasak da şöyle kuruyorlar: Kuantum fiziği, klasik anlamdaki fiziksel maddenin enerjiye dönüştüğü bir alana sokar bizi. O alanda artık atom altı parçacıklar, hızla hareket eden enerji parçacıklarından başka bir şey değildir. Daha da ötesi bu parçacıklar insan düşüncesinin yaydığı enerjiye yanıt verirler. Bu alanı gözlemleyen kişi ile gözlemlediği parçanın birbirinden bağımsız, kopuk şeyler olmadığı çıkar meydana. Düşünceyle enerji, gözlemleyenle gözlenen, iç ile dış, burası ve ötesi arasındaki ayırımlar kalkar. Heisenberg’in belirsizlik alanı dediği bu alanı, gönderdiğimiz düşünce paketçikleri varlık katar. Kuantum Fiziği, fizikle fizikötesinin birbirine karıştığı bir noktanın adıdır. Siz, sınırlayıcı, engelleyici düşünce kalıplarınızı fark edip bunların yerine güçlendirici inançlarınızı koyduğunuzda hayatınız bu yeni inançlarınız doğrultusunda değişmeye başlayacaktır. Sizin için en uygun kişi, en uygun imkan,en uygun zamanda karşınıza çıkacaktır. Yapmanız gereken şey uzanıp onu almaktır. Doğuştan doğal olarak hakkınız olan mutluluğu, bereketi, bolluğu ve sevinci yaşamanıza imkân tanımış olursunuz.
İstismar edilen bilim
Özetlersek; başta zenginliği meşrulaştıran yukarıdaki ağdalı bir dille anlatılmak istenen, fizikte 20. yüzyıl fiziğini değiştirmiş, bilimde ilgiyi maddede madde altına ve enerjiye çevrilmiş çok özgül bir yöntem ve kuram  el çabukluğuyla bir ‘kişisel  gelişim’ sektörüne tahvil edilmiş. Sadece atom altı dünya için ve çok özel koşullarda gerçekleştirilen kesin bir ölçü olamayacağı, ölçmenin ölçenden ve araçtan bağımsız olamayacağı, yani ışığın hem dalgacık hem de parçacık olarak ikisinin de doğru olabileceği bir ‘belirsizlik’ teorisi ve görelilik anlayışı açıkça somut dünyaya tahvil edilmektedir. Bu istismar sadece bu programla sınırlı değil elbette, son yirmi yıldır başta kişisel gelişim sektörü olmak üzere, sosyal bilimlere belirsizliği, göreceliği, kesin olamayanı vurgulayan söylemlerin yoğunluğuyla karşılaşıyoruz. Bu söylemler ve kuramlar neoliberal dönemim farklılık, görelilik vurgulu ve sınıfı gizleyen kültürelciliği ile de büyük uyum sağlıyor. En önemlisi de, iş dünyasında esnekliği ve belirsizliği meşrulaştıran, çalışanlar arasında ruhani, iyimser bir New Age (Yeni Çağ) dini oluşturarak çiçekli-böcekli bir bireyciliği, akıldışılığı ve inançları pekiştirerek. Bu söylemler bilimsel kavramların güvenirliliğini ve anlaşılmazlığını(çünkü özgül bir uzmanlık gerektirir ve bundan da gocunmamak gerekir) kullanarak otoritelerini ustaca kurabiliyorlar. İş dünyasında ortalık, riski ve belirsizliği meşrulaştıran frasktal, simulasyon, sinerji, gradivasyon gibi bilimsel kavramlarından geçilmiyor.  Sonuç Ferrariyi satmaya ya da Nepal’e sığınmaya gitse de.  Bu tür istismara elbette sessiz kalmayan bilim adamları da var. Bunlardan en bilineni, politik olarak sol görüşlü olan  ve Nikaragua’daki solcu Sandinist yönetimi sırasında Nikaragua Ulusal Üniversitesi’nde matematik öğretmenliği yapan, kuantum alanı teorisi, matematiksel fizik ve sayısal fizik alanlarında olan Alan Sokal’dı; 1996 yılında Sokal bilim dünyasını sarsan büyük bir skandala imza attı.
Sokal KapanI
Özellikle sosyal bilimler dünyasında “Sokal Vakası” olarak anılan skandal özetle şöyle gelişti. Sokal sol duyulu bir bilim adamı olarak 90’lı yıllarda felsefe, edebiyat ve sosyoloji, kuram gibi alanlarda yaygınlaşan bilimsel kavramların yersiz hatta yanlış kullanılmasından rahatsız oluyor; üstelik bu yanlış kullanımların akıl dışını, belirsizliği, göreceliği ya da “politik doğruculuğu” ve “ne olsa gider “anlayışını artırdığı için bu tür söylemleri sol politika içinde çok zararlı görüyordu. Özellikle hedefi Kuzey Amerika üniversiteleri dahil bütün dünya akademilerinde etkisi yüksek olan, bizde de bütün kitapları yayınlanan düşünür Jean Baudrillard’dı. Sokal, prestijli bir yayın olan Social Text dergisine ‘Transgressing the Boundaries: Towards a Transformative Hermeneutics of Quantum Gravity’ (‘Aşılan Sınırlar: Kuantum Gravitesinin Transformatik bir Hermenötik’ine Doğru’) başlıklı postmodern jargonu ve düşünceleri bolca kullanan ve gönderme yapan ama  tamamen anlamsız ve bilimsel bakımdan uydurma temeller üzerine kurulu bir makale yolladı. Dergi makalenin sahteliğinden hiç şüphelenmeksizin olduğu gibi yayınladı. Makaleyle ilgili çeşitli postmodern yayınlarda övgüler yer aldı. Sokal kısa bir süre sonra Lingua Franca dergisinde makalenin içeriğini ortaya koydu ve skandal patlamış oldu. Örneğin makalede Batı dışı kültürel ‘siyah’ bir matematiğin neden olmadığına dair bol gerekçeli bölümler vardı. Aşırı görececi tezler o dönemin havası açısından fazlasıyla çekiciydi. Örneğin neden feminist bir matematik, ya da Afrikalı bir geometri yok gibi... Evet, Sokal yöntemini şimdi iş dünyasına ve TV programlarına uygulamak kalıyor geriye.