Yüz milyon yıllık bir aşka davet çağrısıyla gittik Antalya/Belek'e; "1. Ulusl

Yüz milyon yıllık bir aşka davet çağrısıyla gittik Antalya/Belek'e; "1. Uluslararası TURÇEV Deniz Kablumbağaları Festivali" çerçevesinde "Çevre bilincinin oluşumunda medyanın rolü"nü tartışmaya! "Çevre bilinci" için gittiğimiz yerde golf sahaları için kesilmiş ağaçlar karşılardı bizi. Bir daha yerine konulması olanaksız ağaçlar; "Belek'e turist gelecek, Belek golf turizminden çok para kazanacak" diye kesilmiş Akdeniz sedirleri!

"Ya gelmezse" diyor Ali Bey, "Ya 5 yıl sonra, bu ağaçlar böyle gittikten sonra, turist gelmezse." Ali Bey 40'h yaşlarında. Öyle parada pulda fazla gözü yok. Tek çocuğunu okutabilsin, hani bir de geçinebilsinler, yetecek ona.

Doğma büyüme Belekti Ali Bey. Şimdi esnaflık yapıyor ve 1986'dan beri turizmin içinde. Otellerde bulaşıkçılıkla başlamış işe, "bellboy"luk yapmış, bugünlere gelmiş. "2 yıl önce kazandığımın yarısını kazandım geçen yıl, 12 milyar gibi yıllık net kazancım vardı" diyor. "Bu yıl bu belki de 6 milyara düşecek. Her sene iş biraz daha geriye gidiyor. Turist gelecek diye Belek ormanlarının yüzde 50'sini 6o'ını kestiler, golf sahaları yaptılar. Yüzde 15-20 diyorlar ama, bence yüzde 50'den fazlası kesildi ağaçların. Halkın piknik yapacağı, gezeceği yer kalmadı. Kıyılara sürekli otel yapılıyor. Bu yıl Belekli'nin denize girebileceği bir tek plaj bile yoktu."

Turizmden geçinen biri ve geliri her geçen yıl biraz daha düşmüş, ama "Golf sahaları yapılacak, turistler gelecek" diyenler Ali Bey'i pek ikna edememişler. O tam bir çevreci gibi konuşuyor:

"Bu kesilen ormanlarda o kadar hayvan yaşıyordu ki. Yılanlar, kablumbağalar... Başka hayvanlar da vardı. Tavşanlar vardı. Çoğu öldü bunların. Mutlaka doğal dengeye katkıları vardı herbirinin. Ama öldürüldüler."

"Doğal denge", "bio-çeşitlilik"... Çoğumuz farkında değiliz ama, turizmden geçinen Belekli esnaf Ali farkında bu önemli kavramların. Biz, "medya ile nasıl 'çevre bilinci' yaratırız"! tartışaduralım, Ali Bey çoktan bio-çeşitli-liği, besin zincirini ve doğal dengeyi "insanlar zengin olacak" diye kırmanın nelere mal olabileceğini kavramış.

Yıllar önce, tam da Ali Bey'in bulaşıkçılık yaptığı günlerde, Fethiye körfezlerinde karşılaştığım bir balıkçı kayığına konuk olmuştum, tam iki gün bir gece boyunca. Balıkçı Erdal'ın kayığına. Birlikte olta attık denize, ağ atıp ağ topladık. Rakı şişelerini kırıp denizin dibine gönderen Balıkçı Erdal, bir tek sigara izmariti bile atmadı denize. Denizde çözülüp gitmeyecek her çöpünü özenle kayıkta biriktirdi Erdal. Filozofça açıkladı; sigara filtrelerinin doğada asla yok olmayacağını ama denizin dibindeki cam parçalarının bilmem kaç yıl sonra tekrar kum olacaklarını. Denize gözü gibi bakıyor, lüks yatların attığı plastikleri de topluyordu.

Deniz ekmek teknesiydi Erdal'ın, onu kirlettiğinde besin zincirini bir yerlerden koparmış olacağını ve bedelini yine kendi ödeyeceğini biliyordu. Çevre bilinci benimkinden kat kat üstündü o deniz adamının ve 20 yıl önce ondan öğrendiklerimi anlattım geçen günkü panelde.

Bizi dinleyenler de "sarhoş kedinin öykü-sü"nü anlattılar. Belki gazetelerdeki fotoğrafı görmüşsünüzdür; bir adam, balıkçıydı sanırım, masanın üzerine kediyi uzatmış, yanına koyduğu rakı bardağıyla poz vermişti. Havyan dostları ayağa kalktılar haklı olarak, kedisini alkol bağımlısı yapan adama kızarak.

"İnanın o konuyla günlerce uğraştık" dedi Çevre ve Orman Bakanlığı'nın bir görevlisi.

"Kediyi alkol testine soktuk. Sıfır alkol çıktı. Bir gazeteci arkadaşınız, adama 'kedinin yanına rakı bardağını koyun da fotoğraf çekeyim' demiş. Sonra o haberi yapmış. Böyle şeylerle uğraşmasak belki çevre için daha fazla şeyler yapabileceğiz."

Medya ile de çevre bilinci yaratılır tabii, ama "sarhoş kedi" haberlerinden sıra gelirse!