İstanbul’da 1987 kışı çok ağır geçmişti. Kar alçak semtlerde bile 1 metreye ulaşmış, insanlar evlerinde mahsur kalmışlardı...

İstanbul’da 1987 kışı çok ağır geçmişti. Kar alçak semtlerde bile 1 metreye ulaşmış, insanlar evlerinde mahsur kalmışlardı.

Böylesi dönemlerde sokaklardaki hayvanlar için ölümcül günler kapıya dayanır. Kar her şeyi öyle bir örter ki, bir lokma ekmeği bırakın kırıntısını bile bulmak mesele olur.

İşte o zorlu kış günlerinde minik bir köpek, gazeteci Ümit Sinan Topçuoğlu’nun yaşadığı apartmanın bahçesine sığınır. Kızıltoprak’taki apartman sakinleri sığınmacı kış köpeğini evlat edinircesine bağırlarına basarlar. En fazla da Ümit Sinan’ın 7 yaşındaki kızı Nazlı sahiplenir onu...

Kış geçer bahar gelir. Küçük sığınmacı da serpilip gelişir. Artık Nazlı’nın oyun arkadaşı bile olmuştur. Bir gün evin neredeyse içinde bir tüfek sesi kulakları yırtar. Herkes camlara koşar.

Ne görsünler?

Apartmanın kış sığınmacısı, Nazlı’nın yakın arkadaşı kanlar içinde yerde yatıyor:

Belediye, hizmet olarak köpek cinayeti servis ediyordu!

Zaten itiraz nedeni de kalmamıştı ama yetkililer “şikâyet vardı” deyip çekip gittiler.

Yasal olarak bir işlem yapılması mümkün değildi. Sadece insani olarak karşı çıkılabilirdi. İnsanlık da büyük kentlerde devamlı olarak “mazeret izni” kullanıyordu.

Ümit Sinan kızının acısını hafiletmek ve sokakta boylu boyuca yatan sığınmacı kış köpeğinin tarihsel köklerini ortaya çıkartmak için kolları sıvadı.

Sokak Köpeklerinin Tarihi adını alacak çalışmasına başladı.

İstanbul ile sokak köpeklerinin tarihsel ve kültürel bağları vardı. Bizans döneminde İstanbul sokaklarında hemen hiç köpek yaşamazmış.

Topçuoğlu’nun bulgularına göre köpeklerin İstanbul’a Türklerle geldiği kabul ediliyor. Bizans"ta kedi hâkimiyeti varmış. Eski çağlarda İstanbullular’ın kafasında şöyle bir inanış yer ediyor:

“Köpekler bu şehirden giderse, Türkler de gider!”

19. yüzyıl sonuna kadar köpekler İstanbul"un yaşayan simgeleri olarak kabul ediliyor. Eski İstanbul kartpostallarındaki köpekli fotoğrafların fazlalığı bunun kanıtı olarak gösteriliyor.

Köpek katliamları Batılılaşma hareketleriyle birlikte başlıyor.

İstanbul’da büyük köpek toplama harekatı Sultan Abdülaziz devrinde yaşanıyor. Köpekler toplanıyor, teknelere konulup Hayırsız Ada’ya bırakılıyor. Bu operasyonla eş zamanlı olarak 1865 eylülünde büyük İstanbul yangınlarından biri başlamasın mı? Beyazıt’tan Gedikpaşa’ya kadar evler konaklar kömür oluyor. Halk anında bu felaketin gerekçesini buluyor:

-Köpekleri topladınız, Allah da cezanızı verdi! Köpekler olsaydı önceden haber verirlerdi.

Tekneler yeniden Hayırsız Ada’ya gidiyor, köpekleri yükleyip İstanbul’a geri getiriyor.

Ümit Sinan Topçuoğlu, kitabını bitirdi ama bastırmak kısmet olmadı. Yayınevlerin yayın sıralamasında beklerken, Ümit’in kalbi tekledi. Hemen operasyon yapıldı. Kalp kapakçığı başarıyla değiştirildi.

Ama..?

Türkiye’ye özgü kronik kadersizlik kendini gösterdi. Topçuoğlu enfeksiyon kaptı. Bu yüzden de geçen hafta perşembe günü hayata veda etti.

Ümit Sinan Topçuoğlu, bu ülkenin sessiz kahramanlarından biriydi. Patırdı gürültü yapmayan bir hayvansever olarak Türkiye’de sokak köpekleri için kitap yazan ilk insan oldu.

Sessizce geçip gitti aramızdan...