Burası benim caddem, evet. Bir yıl önce, senin ölüm haberin geldiğinde yazdığım gibi: Orası benim caddem.Hâlâ...

Burası benim caddem, evet. Bir yıl önce, senin ölüm haberin geldiğinde yazdığım gibi: Orası benim caddem.
Hâlâ.
Ve hâlâ her gün geçerken oradan...
Senin her sabah yeni bir hakikatin heyecanı, güveni ve umuduyla...
Bir hakikatle heyecanlanmış...
Bir hakikate güvenerek...
Bir hakikatle umutlanmış...
Geldiğin o caddede,
Hakikatli evladı bu coğrafyanın...
Birçok başkasından daha fazla azap duyuyorum.
Sık sık rastlaştığımız bu caddede...
Seni uyarmadım diye, dostum:
"Bu ülkede hakikate güvenme, hakikatin gücüne güvenme."
"Bu ülkede hakikatten umutlanma, bu ülkede hakikati vurur, umudu söndürürler."

Diye...
Ama nasıl yapacaktım bunu?
Nasıl derdim bunu?
O akşam o caddeye, benim caddeme, senin caddene akan o insanlar da hakikatle hüzünlü, hakikatle güçlü, hakikatle umutlu, değil miydi?
Hâlâ...
Hakikate güveniyor, hakikatle umutlanıyordu, hem hakikatle hüzünleniyor hem de hakikatle güçleniyordu, değil mi?

Hâlâ da öyle, öyleyiz, kardeşim...
Ve hâlâ rastlaştığımızda bu caddede...
Birbirini başka başka yerlerden...
Ya da o geceden...
Ya da seninle o son veda gününden tanıyanlar...
Asla uyarmıyoruz birbirimizi...
Uyarmak yok birbirimizi.
Çünkü bize gereken uyarmak hakikati...
Hakikati uyandırmak gerek bize...
En çok...
Bu ülkede.
Yalanla...
Korkuyla...

İrinli bir kabukla... Her katmanında bu üç örtüden biriyle... Gizlenmiş... Gömülmüş hakikati çıkarmak ortaya. Üç utançtan kurtulmak için... Üç utancın azabından... Seni uyarmamış olmanın, koruyamamış, o katilleri durduramamış olmanın utancından önce...

(En acili buydu.)

Geçmişten bir utançtan sonra... Sen öldüğünde hiç kesintiye uğramadığı bir kez daha anlaşılan bir tarihten yani... Ve böyle giderse... Tarih... Böyle giderse geleceğe... Bizim de geleceğe bırakacağımız o mirastan utancımızdan nihayet... Şimdiden duyduğumuz... Her geçen gün daha çok duyduğumuz... Kurtulmak için.

Biz de çünkü hakikate... Hakikatin bize verdiği o üç şeye, Heyecana, güvene ve umuda öyle çok ihtiyaç duyuyoruz ki... O yüzden işte yoldaşım, dediğim gibi, hiçbir caddede birbirimizi uyarmıyoruz... Rastlaştığımızda... Biz, Hrant'ın arkadaşları...