Gazete okuyup, televizyon izlemeden

Gazete okuyup, televizyon izlemeden; tatilde ve “gündem” den kopuk yazı yazanın imdadı na okurlar yetişiyor. Onlardan gelen tepkiler yeni yazılar doğuruyor. Karadeniz’de turizm yazısına epeyce tebrik mesajı geldi. Tahmin edeceğiniz gibi, tebrik mesajlarını gönderenler Karadeniz’de yolda belde, yaylalarda karşılaştığım lokanta, otel, motel sahipleri. “Elinize sağlık. Sorunlarımızı bir bir yazmışsınız” diyorlar. Hemen belirteyim; ben öyle eline sağlık denecek bir iş yapmadım. Yalnızca sizin söylediklerinizi, yakınmalarınızı alt alta sıralayıp yazdım.

 Akdeniz’den, Fethiye’den, yazan Mehmet Polat’a ise teşekkür borçluyum. “27 Ağustos tarihli ‘Karadeniz’de turizm’ yazınızı, köşe yazarları mız bu konulara pek eğilmediğ i için ilgiyle okudum. Okurken, tamamen iyi niyetle ve yöredeki insanlara destek olsun diye dile getirdikleriniz gülümsememe neden oldu. Hele Karadeniz’le Güney Sahilleri’ni karşılaştıran şu cümleniz, içinde bulunduğumuz durumu çok iyi anlatıyordu: ‘Güney sahillerinde dolaşmış olanlar, bu cana yakı nlığın ‘bir şeyler satmak için insanları kollarından çekiştirme’ hallerine hiç benzemediğini hemen farkediyorlar.’” demiş mesajında. Ekte, okuyup “dinlenmemi” tavsiye ettiği 21 sayfalık harika “Fethiye Turizm Raporu”nu göndermiş.

Polat’ın, akademik derinliği olan, yerel gözlemlerden ve yüz yüze görüşmelerden süzülerek yazılıp ÖDP’ye sunulmuş raporunu yararlanmaları için Karadenizli turizmcilere de ilettim. Turizmin canlanmaya başladığı ilk yıllarda, Güney sahillerimizin durumu da Karadeniz’in bugünkü durumuyla aynı ymış. Bu yüzden Karadenizliler’in orada yaşananların farkında olmasında yarar var.

“...ilk yıllarda buralara gelen turistler, bizim davranışlarımızı yıllardı r turizmle uğraşan Yunanlılar’ınkiyle karşılaştırır, aşağı yukarı sizinle aynı şeyleri söylerlerdi. ‘Türkler çok sıcak kanlı, misafirperver, vs..’ Güney’de turizm geliştikçe biz de değiştik... Yazınızda, Karadeniz’de de turizmin canlanması için yörenin tanıtılması, eğitime önem verilmesi, altyapı eksiklerinin giderilmesi ve finansman ihtiyacının karşılanması gerektiğini belirtmişsiniz. Tüm Ege ve Akdeniz kıyılarında turizmin geliştiği yerlerde hikâye aynıdır. Karadeniz’de de farklı olacağı düşünülemez. Doğal, tarihi, kültürel zenginlikleri turizm için kullanmaya çalışan yöre insanları, yaşadıkları yerlerde yıllarca yazınızda belirttiğiniz eksiklerin giderilmesini talep etmişlerdir. Bunun sonucunda yörede amatörce, çoğu zaman gönüllü çabalarla turizm gelişir. Küçük bir yerleşim merkezinin adı markalaşır. Turist gelmeye başlar. Sonra büyük sermaye tepemize çöreklenir ve yıllar yılı turizme emek veren yerli halk bir kenara itilir” diyor Polat.

“Yatçılık Türkiye’de yeni yeni gelişiyor. Büyük sermayenin yakından ilgilendiği bir konu. Programları nda, Karadeniz’deki balıkçı barı naklarının küçük yatırımlarla yat limanlarına dönüştürülmesi var. Karadeniz yaylaları turizme çok elverişli. Eğer, turist çekecek hale gelirse, şundan emin olun ki her şey dahil çalışan birkaç büyük tatil köyü mantar gibi biter ve yöredeki insanlar onlardan arta kalanlarla yetinmek zorunda kalır. Planlı, turizmi diğer sektörlerle dengeleyen, elde edilen gelirin bir kısmını yörenin korunmasına harcayan, yöre halkını oluşturulacak politikalara katan bir turizm anlayışı olmazsa, iyi niyetle dile getirdiğiniz düşünceler, hiç aklınızdan geçmeyen sonuçlara yol açabilir” diye uyarıyor.

 Karadeniz’de kendi olanaklarıyla turizmin gelişmesi için çırpınan küçük yerel girişimcilerin bu uyarılara kulak vermelerinde yarar var. Aksi halde, Güney’in hatalarından ders alıp onları tekrarlamama ve Güney’in doğrularından yararlanma gibi bir olanağı tepmiş olurlar.

Güney’de de Kuzey’de de turizm alanında yerel inisiyatişer, Mehmet Polat gibi konuya ciddi olarak kafa yoran insanlar var. Öyle görünüyor ki, Güney’in ve Kuzey’in küçük yerel turizmcilerinin ortak platformlarda buluşmasında büyük yarar var. Bu işe birilerinin ön ayak olması gerekiyor. Neden ÖDP olmasın?