29 Mayıs 2008 Perşembe günü, Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararını duyunca, böyle bağırmak istedim. ABD’de, ama özellikle İngiltere’de ve diğer İngilizce konuşulan ülkelerde....

29 Mayıs 2008 Perşembe günü, Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararını duyunca, böyle bağırmak istedim. ABD’de, ama özellikle İngiltere’de ve diğer İngilizce konuşulan ülkelerde mahkemeler aklın, mantığın ve yüreğin kabul edemiyeceği bir karara imza atınca, bu çığlık sık duyulur. Kararın haksızlığını vurgulamak ve kararın aptallığı anlatılmak istenir. Ben eşekleri severim ve Charles Dickens’ın, bu biraz kaba ama şahane hayvanlara biraz haksızlık yaptığını hep düşünmüşümdür, ama neyse bu noktaya yazımın sonunda döneceğim.

1800’lü yıllarda, İngiliz ve ABD kanunları evli kadınların haklarını, kocalarının haklarıyla birleştiriyordu. Bekâr kadınlar mal mülk sahibi olup kendi adına kontratlar imzalayabilirken, evli kadınlar kocalarından bağımsız birer hukuki varlık olarak tanınmıyorlardı. Kadın ve erkek kanun önünde bir varlıktı ve kanununun muhatap aldığı varlık, bu beraberlikteki erkekti! Evli kadın, kendi adına mal sahibi olamayacağı gibi, kontrat imzalayamaz, kocasının rızası olmadan eğitim alamaz veya kazancını kendisine saklayamazdı. Eğer evli kadına çalışma izni verilirse, kazancını kocasına verme mecburiyeti vardı. Modern kadın hakları mücadelesinin köklerini, bu kölelik sistemine baş kaldırışta aramak gerekir. İnsan olmaya, birey olmaya en büyük katkılardan birini yapan bu kadın hakları arayışını, Charles Dickens 1838’deki ikinci romanı olan Oliver Twist’te, şöyle dillendirmiş: Romandaki Mr. Bumble karakterine, “Kanun, karının senin yönlendirmelerine göre davranmasını bekler” denir. Mr. Bumble’ın cevabı ise, “Kanun bunu bekliyorsa... kanun bir eşek-bir aptal. Eğer kanunun gördüğü buysa, kanun bekâr olmalı. Umarım kanunun gözü tecrübeyle açılır, tecrübeyle” der. İşte Dickens bu satırları yazdı yazalı, İngilizce konuşulan dünyada, kabul edilemeyen, hazmedilemeyen, haksız kanunlar hep eşektir!

29 Mayıs’taki, Lambda’nın dernekleşmesine karşı karar çıkaran Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gidemedim. Meşguldüm, ama biraz da sonucun makul ve Lambda’nın haklı talebi lehine çıkacağını bekliyordum. Bir önceki celseyi takip etmiş, hakim ve savcının nasıl sıkıldıklarını görmüş, biraz da utandıklarını sanmıştım. Bilirkişi raporunu okumuş ve İstanbul Valiliği’nin itirazlarının ne kadar çağdışı olduğunu görmüştüm. Kaldı ki, burası bir hukuk devletiydi. Türk hükümetleri, ne zaman kendilerine, ‘LGBTT için Türkiye’de ne yapıyorsunuz’ sorusu sorulunca, “Bizde kanunlarda eşcinsellik kanunlara aykırı değil, hiçbir zamanda olamadı diye” cevap veriyorlardı. İçtihat kabul edilmesi gereken Bursa Cumhuriyet Savcısı Nazmi Güven’in, Bursa Gökkuşağı hakkındaki mütalaası vardı. KAOS davasında, Ankara Savcısı Kürşat Kağral’ın mütalaası vardı. ’İnsaf artık’ demiştim. Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi, başka bir hukuk sisteminde mi çalışıyordu? Hukuk, hakikaten o gözü bağlı ve terazisine güvenmemiz gereken kadınsa, bu mücadelenin eninde sonunda Lambda’nın lehine sonuçlanacağından hiç şüphe yok. Yanlış, Türkiye’nin Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi"nin üst mahkemelerinden dönmezse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden dönecek.

Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Necati Öğmen, hukuk kurallarına uygun olarak dernekleşmek isteyen Lambda’nın bu kararını feshetmiştir. Bunu, bütün hukuk teamül ve içtihatlarına ve yeni, güya daha demokratlaştırılan Dernekler Kanunu’na rağmen yapabilmiştir. Yapabilmiştir, çünkü kendisi mahkeme kararıyla kapatılma tehdidi altında olan AKP, hükümet kanalıyla bütün dünyaya, Türkiye’deki hukukçuların ciddiyetsizliğinden şikayet ederken, AKP’nin Valisi, AKP İçişleri Bakanlığı Dernekler Daire Başkanlığı ile işbirliği içinde; savcının “Dava açılmasına gerek yoktur” mütalaasını, İstanbul 5. Ceza Mahkemesi Başkanı Hakim Mustafa Akın’a reddettirmiştir. Dava açılmış ve Türkiye’nin her konuda söyleyecek bol lafı olan, ADAD’ın (Aydın Doğan’ın Aydın Dilleri) birkaç şerefli istisnası dışında, köşelerinde sesleri yine çıkmamıştır. Taraflı Gazete dahil birçok demokrasi, sosyalizm, insan hakları, hukukun üstünlüğü konularında mangalda kül bırakmayan gazeteler de davayı sadece haber olarak verdiler. CHP ise, bu konuları ancak kendi başına bir şey gelince hatırlıyor. İşte bu atmosfer içinde Hakim Necati Öğmen, bilirkişi raporunu yok sayıp Lambada’nın dernekleşme kararını feshedebilmiştir.

Lambda KAPATILMADI! Sadece çağının epeyce gerisinde yaşayan İstanbul Valiliği, İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın yönlendirmesiyle, başı dosyalarla kalabalık, iki de bir değişen savcısı ve biraz da dünyamızdan habersiz bir hâkimi olan bir alt mahkemeden, Lambda’nın dernekleşmesini geçici olarak erteleyen bir karar çıkarttı. Lambda dimdik ayakta ve her zamankinden daha bilenmiş bir şekilde mücadelesine her zamanki yerinde, her zamankinden daha kararlı olarak devam ediyor. Lambda’yı Lambda yapan, resmen dernek olmak veya İstanbul Valiliği onayı veya İçişleri Bakanlığı Dernekler Masası veya Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi kararları değil. Lambda"yı Lambda yapan, bir avuç haklılıklarına inanmış aktivist ve onlara destek veren insan haklarına inanmış binlerce insan.

Olmayan kanuna, “eşek” diye bağırmanın bir anlamı yok. Yüzüne eşek diye bağırmak istediklerim var, ama söyledim ya eşekleri severim, alınmalarını istemem! Türkiye’deki hukuk mesleği üyeleri, insan hakları konularında eğitilmeli. Ama herşeyin üzerinde, bizim kamuoyu yaratıcılarımızın ve politikacılarımızın insan hakları ve hukukun üstünlüğünün ne olduğunu anlamaları, yazmaları ve bu konuda tutarlı olmalarına ihtiyacımız var.