Nisan ve Mayıs ayları ülkemiz çalışma hayatında “ILO mevsimi” olarak da bilinir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün

Nisan ve Mayıs ayları ülkemiz çalışma hayatında “ILO mevsimi” olarak da bilinir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Haziran ayında toplanan yıllık konferansı öncesinde ILO normlarına aykırı sendikal yasaları değiştirme manevralarına başlanır, makyajlar yapılır. 20-25 yıldır devam eden geleneksel  “ILO oyalama” etkinliklerinin bir yenisi sahnelenir. Yine bunlardan biri ile karşı karşıyayız. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, sendikal yasalarda “ILO ve AB normlarına uygun değişiklikler” için muhalefet partilerinin desteğini istemiş. Bu gelişmeler “sıra sendika reformunda” değerlendirmelerine yol açtı. Dahası basındaki haberlere göre ILO Türkiye Temsilcisi de “Bakan bu konuda çok kararlı, yeter ki Hükümet, Sayın Bakan’a destek çıksın” demiş.
Hükümet Makyaj Peşinde
Oysa ne reform ne de ILO standartlarına uygun bir girişim söz konusu. Bakanlığın reform ve ILO normlarına uyum diye ısıtıp önümüze koyduğu taslak, geçen yıl bir eski sendikacı AKP’li vekil tarafından verilen yasa teklifi. Bu teklifin bir makyaj ve ILO manevrası olduğunu geçen yıl bu aylarda yazdığım yazılarda belirtmiştim. şimdi o teklif allanıp pullanıp önümüze konuyor. Bu teklif ne sendikalaşma hakkı, ne toplu pazarlık ve ne de grev hakları açısından ILO normlarına uygundur. Alelacele yapılmış kötü bir makyaj girişimi ile yüz yüzeyiz. Bakanlık kimseye kandırmaya kalkmasın. Hazırladıkları teklif ILO normları ile ciddi uyumsuzluklar taşıyor.
O halde nedir bu ILO normlarına uyum, ölçüsü nedir bu uyumun? Biraz bunun üzerinde duralım. ILO normlarına uyum her şeyden önce ILO Anayasasına, ILO sözleşme ve tavsiye kararlarına uyum demektir. Sendikalaşmayla ilgili üç önemli ILO sözleşmesi var; 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmeler. Ancak bunlar çerçeve metinlerdir. Bunların nasıl yorumlanması ve uygulanması gerektiği ILO denetim organlarının kararıyla ortaya çıkmaktadır. Bu noktada bakmamız gereken en önemli kaynak ILO Sendika Özgürlüğü Komitesi (SÖK) kararlarıdır. Sendikal yasa değişikliklerinin ILO standartlarına uyumu ancak bu ölçütlere göre anlaşılabilir.
SÖK kararlarının ve ilkelerin kapsamlı özetleri 1972 yılından bu yana ILO tarafından yayınlanıyor. Bu kararların beşinci ve gözden geçirilmiş baskısı 2006 yılında yapıldı. 1100’den fazla ilke kararını içeren bu yayın ILO ilkelerine uyumun el kitabıdır. Bu kararları Yargıtay içtihatlarına benzetmek mümkündür. ILO’ya uyumlu yasa teklif ve taslakları hazırlamak isteyenler için söz konusu yayının tam adını vereyim: (“Freedom of Association-Digest of decisions and principles of the Freedom of Association Committee of the Governing Body of the ILO, Fifth (revised) Edition, International Labour Office, Geneva, 2006.) Halep oradaysa arşın buradadır. Kim ki ILO’ya uyumdan söz ediyorsa bu kitaba ve kararlara baksın.
Türk-İş Taslağı da ILO’ya Uyumsuz
Türk-İş haklı olarak bakanlığın yasa taslağının ILO normlarına uygun olmadığı söylüyor, karşı çıkıyor ve beş iş hukukçusundan oluşan bir bilim kuruluna hazırlattığı kendi Toplu İş İlişkileri Kanunu taslağının dikkate alınmasını istiyor. Türk-İş’in bilim insanlarına bir taslak hazırlatması çok önemli ancak bu durum taslağı ILO normlarına uygun hale getirmiyor. (Bu arada, ömrünü uluslararası çalışma hukukuna vermiş ve bu alanda kapsamlı ve ciddi eserlerin sahibi Prof. Dr. Mesut Gülmez’in Türk-İş bilim kurulunda olmamasının çok ciddi bir eksiklik olduğunun altını çizmek gerek)
Türk-İş, bilim kurulu taslağını “Her şeyden önce, hükümler, taraf olduğumuz Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması Hakkında 87 sayılı ve Örgütlenme ve Toplu Görüşme Hakkı Prensiplerinin Uygulanması Hakkında 98 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmelerine uygun bir biçimde düzenlenmiştir” iddiasıyla kamuoyuna sunmuştur. Oysa Türk-İş taslağı pek çok yönüyle sözü geçen sözleşmelere aykırıdır.
Bu pilav daha çok su kaldırır. Türk-İş taslağının ILO normlarına aykırılıkları üzerinde daha sonra ayrıntılı olarak duracağım. Sadece tek bir örnek vereyim: Türk-İş taslağı grev ertelemesine ilişkin bugünkü sistemi küçük bazı değişiklikler korumaktadır. Taslağa göre hükümet bir grevi 30 gün süreyle erteleyebilecek, ikinci 30 günlük erteleme öncesinde Danıştay’dan istişari görüş alacaktır. Bu hüküm SÖK kararlarına açıkça aykırıdır. SÖK erteleme kararının hükümete bırakılamayacağını, tarafların güveneceği bağımsız bir organ tarafından verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır (Freedom of Association, paragraf 571).
Türk-İş, bakanlık tasarısına yönelttiği eleştirilerde tamamen haklıdır ancak kendi metni de ILO normlarına ciddi ayrılıklar içermektedir. Hükümet taslağını ILO normlarına aykırı bulanlar kendi hazırladıkları metinde çifte standartlı olmamalı ve ILO normlarına uyumdan taviz vermemelidir.