Basınımızın sadece ‘İngiltere Kraliçesi’ diye adlandırdığı, ama aslında bütün Birleşik Krallığın (BK) hükümdarı olan ve hatta yine bizde...

Basınımızın sadece ‘İngiltere Kraliçesi’ diye adlandırdığı, ama aslında bütün Birleşik Krallığın (BK) hükümdarı olan ve hatta yine bizde, sadece “İngiliz Milletler Topluluğu” diye bahsedilen “Commonealth” milletler topluluğunun da başı olan ikinci Elizabeth; İngiliz Kilisesinin Başı, Normandi Dükü, Mann’ın Lordu ve Fiji’nin Mutlak Şefi; Emine Erdoğan’dan yüzük, Bursalı esnaftan ipek kumaşlar, daha bilmem kimden ne hediyeler alıp ülkelerine (kendilerinin birden fazla ülkeleri var da– tamtamına 16 tane!) döndü.

Biz garibanlar, 82 yaşındaki hakiki bir kraliçenin sunduğu bir haftalık pırıltılı şovu, abidik gubidik televizyon kanallarımızdan, bir peri masalı dizisi seyreder gibi seyredip dert ve sorunlarımızı biraz olsun unuttuk!

Birleşik Krallığı biraz bilen ve takip eden insanlar ise, Kraliçe’nin bu ziyaretini pek anlayamadılar. Çünkü, Britanya’daki yerleşik demokrasi düzeni, kraliyet müessesini sistemle çok iyi bağdaştırmıştır. Kraliçe, hele de kraliyet mekanizmasının bütün gösterişini böyle kullanarak, faturası Birleşik Krallık vergi mükelleflerine milyonlarca sterline mal olan bir operasyonu boşa yapmaz. Hele hele, Kraliçe’nin ‘canı Türkiye’yi görmek istedi’ veya ‘sırası gelmişti’ gibi sudan sebeplerden dolayı böyle bir ziyaret asla gerçekleşmez. BK Hükümetinin, kapatılma davası ile uğraşan AKP’ye destek çıkmak için, böyle bir operasyon yaptığı da doğru olamaz. Brown Hükümeti’nin, AKP’nin kapatılmasını fazla umursadığını zannetmem.

Ciddi analiz yapmak isteyenlerin kafa karışıklılığı anlaşılır. Çünkü Kraliçe’nin geçmiş birçok gezilerinin İngiliz menfaatlerini gözetmek için, özellikle de ticari, askeri, politik ve diplomatik çıkarları bakımından dikkatlice organize edilmiş geziler olduğu bilinir. Bu gezilerin birçoğunda Kraliçe’ye, çok sayıda işadamı ve kadınları refakat eder. Ve genellikle de gezi sonucu, BK sermayesinin veya BK enerji ihtiyaçlarının veya BK stratejilerinin yararına anlaşmalar ve kontratlar imzalanır. Kraliçe’nin son Türkiye ziyaretinde yanındaki en yüksek BK politikacısı, dışişleri bakanı David Miliband idi. Benim görüşüm, geçtiğimiz haftaki ziyaretin esas nedeninin, BK’nin son altı senedir ABD’ye Irak işgali için verdiği kayıtsız şartsız desteğin, dünyada ve özellikle Müslüman ülkelerde yarattığı olumsuz imajın silinmesi için yapılagelen diplomatik çabaların bir parçası olduğu. 

Tony Blair hükümeti, sadece ABD’ye Irak işgali için kayıtsız şartsız destek vermekle kalmamış, bizzat işgalci güç olarak Güney Irak’ı işgal etmiştir. BK halkları da, bundan son derecede rahatsız. İngiltere’de son yapılan yerel seçimlerde, halkın, İşçi Partisi’ne son 40 yılın en büyük yenilgisini tattırmasının ana nedenini de, bunda aramak gerekir. Tahminim odur ki, önümüzdeki ilk genel seçimde İşçi Partisi, iktidarı elinden kaybedecek ve hiç şüphe yok ki bunun ana nedenlerinin başında da, BK ordularının, ABD politikaları doğrultusunda Irak’ı işgal etmiş olması gelecek.

Çoğunluğu Müslüman olan Meclis’i  ABD’ye Irak’ı işgal için topraklarını açmamış olan Türkiye halklarının, Irak’taki işgal ve zulümden hoşnut olmadığı açık. Milyarlarca dolara, yüz binlerce hayata mal olan Irak işgali, bu ülkeye istikrar, demokrasi, insan hakları getirmediği gibi, bölgede huzur ve barışı da sağlamadı. Bu kör ABD destekçiliği, BK’ye ne kazandırdı bilinmez ama, BK’liğin imaj ve diplomatik duruşunu sarstığına hiç şüphe yok.  Avrupa ülkelerinin, Müslüman ülkelerinin ve BK’ye halklarının büyük bir çoğunluğu dahil milyonlarca insan, Blair hükümetlerinin Irak konusunda yanlış yaptığı konusunda hemfikir. İşte, bence Kraliçe Türkiye’ye bu yüzden geldi; çünkü Kraliçe’nin Türkiye ziyareti, bozulan BK imajını düzeltmek için yapılmış tam bir ‘mavi boncuk dağıtma operasyonunun’ bir parçası.

Tabii AKP hükümeti, ziyareti bu yönüyle de değerlendirip gerekli diplomatik kazançları sağladılar mı, Irak işgalinin sona ermesi için gerekli söylemleri dillendirdiler mi bilinmez? Basından takip ettiğimiz kadarıyla, böyle bir işaret yok. Ne yapsın garipler, kapatılma davası ile boğuşuyorlar!