30 yıl önce benim de öğrenci olduğum sınıflarda okuyan biri, o yıllarda da aynı kapıdan girip çıkan pek çok öğrencinin kurduğu hayalleri kurarken

30 yıl önce benim de öğrenci olduğum sınıflarda okuyan biri, o yıllarda da aynı kapıdan girip çıkan pek çok öğrencinin kurduğu hayalleri kurarken, aynen o yıllardaki gibi müthiş bir hayal kırıklığı yaşıyor. Dipsiz bir boşluğa düşer gibi… Tutunabileceği bir dal yok.

Bir yıldır tutuklu, o cezaevi senin bu cezaevi benim dolaştırılan ve şimdilerde Edirne F-Tipi Cezaevi’nde yatan ODTÜ Sosyoloji yüksek lisans öğrencisi Hüseyin Erdemir’den söz ediyorum. “Terör örgütü üyesi olmak” iddiasıyla yargılandığı davada 4. duruşmasına çıktı geçen gün. Savcı; “örgütle bağlantısını ortaya koyan inandırıcı delil, tanık ya da eylemi yok, dava zaman aşımını da doldurdu” diyerek, tahliye talebiyle yetinmeyip “beraat”ini istedi.

Hüseyin’in ve aylardır onun için çırpınan arkadaşlarının gözlerinde bir umut kıvılcımı çaktı önce. Ve kararını okudu yargıç: “Savcının beraat talebinin reddine...  sanığın tutukluluğunun devamına...”

İşte, tutukluluğun böyle bir hal aldığı günlerdeyiz. Tutuklulukları çoktan “tedbir” olmaktan çıkıp “ceza”ya dönüşmüş sanıklar ülkesi olduk. Türkiye’nin geleceğini kurtaracak, darbelerle, yargısız infazlarla, toplu mezarlarla hesaplaşacak diye sarıldığımız Ergenekon davası, Nedim Şener’in ve Ahmet Şık’ın da üye olduğu bir örgüt davasına dönüştü.

Medya bir Ergenekon pornografisi yapıyor şimdi. Sızdırılan “belge” ve “bilgi”lerden cımbızlananlara odaklanıyor. Kişilere ve seks soslu olaylara “zoom” yaparak, bütünlükten yoksun o zoom noktalarında kendimizden geçiyoruz. Nedense, hiç faili meçhul, toplu mezar “bilgisi ve belgesi” sızmıyor.

Sızanlar ve onların tartışılma biçimi bir panik havasına yol açıyor. Yarın beni de alırlar mı? Sıra kimde? Yazan çizen insanların aklında bu sorular var en çok. Birer birer de azalıyor yazıp çizenler.

Memleket seçime gidiyor. Gün sayılıyor. Ana muhalefet partisi sızan/sızdırılan Ergenekon “bilgileri” yüzünden kendi kendisiyle uğraşıyor. “Seks komploları”na cevap yetiştirmekten derdini/yapacaklarını anlatmasına vakit kalmıyor.

Muhalifler oflayıp pufluyor, bir karabasandan söz ederek. Sosyalist partiler de epey karanlık bir tablo çizmekteler memleket ve geleceğe dair. Seçimden sonra bir anayasa değişikliği, başkanlık sistemi, tek adam yönetimi… Ağızlarda bu sözler. Durumun adını “faşizm” diye koyanlar, yaşananları 12 Eylül’le kıyaslayanlar bile var.

Bunlar ölçüsüz nitelemeler gibi görünse de, gidişat vahim ve bu tespitleri yapıp bu denli güçlü bir tehdit algılamasına sahip olanların, seçim bağlamında ne yapacakları hala net değil.

Önümüzdeki seçimleri “son derece kritik” diye tanımlayanlar, sosyalist solda, o seçimde anlamlı olacak ortak bir tavrı toplumun önüne koyup dikkat çekebilmiş değiller. Tartışıyorlar. Şöyle bir seçim işbirliği, böyle bir ittifak dendiğinde; öyle yaparsak ne denir, böyle yaparsak ne söylenir, sosyalist namusa helal gelir mi endişeleri öne çıkıyor.

Eh, zaman da daralıyor! Geçen gün, toprağı bol olsun, Evrim Alataş’ın “Biz Bu Dağın Çiçeğiydik…” kitabını okurken, gözümü karartıp anlattığı bir Dersim hikayesini not ettim. “Gözümü karartıp” diyorum, çünkü gazetecinin not tutup saklamasının belalı olduğu günler…

Dersim hayvancılığın ve de sosyalist solun kalesiyken, tüccarın kafadan bir fiyat söyleyip, her yerde peyniri farklı fiyattan almasına el koymuş örgütler. Bir taban fiyat belirleyip, onun altında satılmasına son vermişler. Köylü memnun. Ancak, bir peynir mevsimi işler karışmış. Örgütlerin belirlediği fiyatlar birbirini tutmayınca, toplantılar, tartışmalar başlamış. Günlerce, saatlerce, üç dünya teorisinden girip oligarşiden çıkarak fiyatta anlaşılmaya çalışılmış.

Yine saatlerce süren sonuçsuz bir toplantının ardından yaşlı bir köylü; “Oğlum, ne yaptınız?” diye sormuş, tüm köyün merakına tercüman olup. “Yoldaş, biraz daha direnin” diye yanıtlamış genç örgütçü. Yaşlı köylü; “Ero oğlum” demiş, “biz direniriz direnmesine de, bu pohyiyen peynir direnmiyor. Hepsi kurtlandı ha!”

 Seçimlere az kaldı ve kurtlanacak olan memleket bu kez!