Türkiye akan kanı durdurabilecek mi? Türkiye...

Türkiye akan kanı durdurabilecek mi?
Türkiye son 30 yıldır ihtiyaç duyduğu barışı yakalayabilecek mi?
Türkiye DTP’nin, siyasallaşmış Kürt politikacısının, büyük işlevini anlayabilecek mi?
Türkiye “artık analar” ağlamasın diyebilecek mi?
Türkiye büyük düşünebilecek mi?
•••
Kürt sorununun çözülmesi için önemli bir kavşağa geldik.
MHP haricinde, çözümle ilgili ters sözler eskisi kadar çok edilmiyor.
Daha önce de böylesine “gelişmiş anları” yaşamıştık
Ama o fırsatlar, “gizli eller” sayesinde hep heba edildi.
•••
Şahinlerin “ırkçı yaklaşımları,” çoğulcu demokrasinin önünü hep kapattı...
“Derin Güçler,”
Önceleri, tarihsel yanılgıları, Kürtlere olan eski bakışları ve milliyetçi duruşları,
Sonraları, bireysel çıkarları ve yönetsel egemenliklerinin devamı için Kürtlerle olan “kirli savaşı” kullandı.
Köyler boşaltıldı. Köylülere tezek yedirildi…
Gençler öldürüldü.
Askere alma yöntemi, Türk’e Kürt’ü boğdurma, Kürt’e Türk’ü bombalatma politikası, ülkenin batısını doğusuna, kuzeyini güneydoğusuna düşman etti…
Cenaze törenleri, her iki taraf için de vazgeçilmez “kışkırtma yöntemi” olarak kullanıldı.
•••
Terör, hak alma yöntemi olarak kullanılamaz!
Silahla sorun çözülemez!..
Karşılıklı diyalog, kurşun ve bombalar altında kurulamaz…
Şiddet şiddeti getirir,
Ölen çocukları için ağıt yakanların sayısı arttıkça, barış değil savaş körüklenir.
Güvenin yerini kin alırsa, sevgi yerine nefret çoğalır, gerçekler unutulur!
Kısaca son 25 yıl, sorunu çözmek değil, çözmemek için uğraşıldı!..
•••
1991’de SHP’nin; “sorunun çözüm yeri TBMM’dir. Yani siyasettir!..” anlayışı, bugün yine gündemde.
DTP, “Kürt sorunun” çözülmesinde önemli bir yer tutuyor.
İlk kez “Hükümet ve Cumhurbaşkanının temsil ettiği devlet kurumları” da sorunu çözmede olumlu yaklaşıyor.
Her ne kadar eski raporlarının gerisinde duruyorsa da CHP’nin bakışını Türkiye’nin “çıkarı” yönüne çevirmesi, önemli bir gelişim. Ancak sonuna kadar karalı durabilirse!
•••
Şimdi önümüzde  ciddi bir fırsat belirdi!..
Yine bu fırsatı “kaçırtmak” isteyenler ortaya çıktı.
Bir yandan bombalar patlatılıyor... Şehit cenazeleri sıralanıyor…
Diğer yandan ülkemizin en büyük demokratik kitle örgütü olan KESK üzerinde “faşizan” baskılar yoğunlaşıyor...
 KESK, Türkiye’nin en önemli kamu emekçileri kuruluşudur ve Kürt sorununu çözmek doğrultusunda yoğun mücadele vermektedir...
•••
DTP ve KESK operasyonu altında yatan “kötü niyettir.” Kürt sorununun çözümüne “çomak sokmak” amaçlıdır.
Hedef, korku salmanın yanı sıra, “acılı” kitlelerle demokrasi isteyen örgütleri karşı karşıya getirmektir. Toplumsal çatışmaları hızlandırmaktır.
Ülkeyi sakinleştirmek yerine karıştırmak, Kürt sorununu daha da çözümsüz hale getirmektir..
Demokrasiye darbe vurmaktır.
•••
Bunlara rağmen;
Şimdi öncelikle yapılması gereken bir şey var!.
Sakince “birbirimizi dinlemek.”
Karşılıklı “samimi” olmak!..
Güven duymak ve güven vermek, çözümün sihirli anahtarı olacaktır.
•••
Söylenenlerin arkasında art niyet aramadan,
Önerilen çözümleri zorsunmadan, çözüm için herşeyi “ciddiye” almak en önemli gelişmedir.
Mutlaka “anlaşacağız” anlayışıyla yola çıkma zamanı gelmiştir!..
•••
Kürt sorunu, Kürt kimliğinin varlığını kabul etmekle çözülecektir.
Kürt dili eğitimi verilmeli, araştırılmalı ve geliştirilmeli.
Sürdürülebilir gelişme için ilk, orta ve yüksek öğrenimde altyapı oluşturmalı.
Lisansüstü çalışmalara önem verilmeli.
Kürt edebiyatının örnekleri tüm ders kitaplarında yer almalı.
Tiyatro ve sinemada Kürtçe kullanılması teşvik edilmeli.
Devlet Tiyatroları bu konuda öncü olmalı.
Kürtçe, iletişim araçları ve medyada kullanılmalı.
Gazete, dergi ve TV programları devlet tarafından desteklenmelidir.
•••
Türkiye’nin bölgesel idari haritası yeniden oluşturulmalı, yönetsel yapısı geliştirilmelidir.
 Böylece yerel yönetimlere idari ve mali özerklik ve örgütlenme hakkı verilmiş olacaktır.
•••
Türkiye’de artık,  koşul koymadan “genel bir siyasi affın” çıkarılma zamanı gelmiştir.
40 bin kişinin öldüğü bir ülkede bu lafı telaffuz etmek bazıları için zordur.
Ancak, af çıkmaz, sorun çözülmezse ölümler azalmayacak, aksine, artacaktır.
Bu gerçek, artık kafalara kazınmalıdır.
Abdullah Öcalan da affa dâhil edilmeli, hatta “legal bir partinin başında siyaset” yapma fırsat verilmelidir.
Görülecektir ki; “özgür, meşru ve açık siyaset;” elinde silah tutanları ve şiddete başvurarak bir şeyler talep edenleri ağır yenilgilere uğratacaktır.
Türkiye için “cesur ve kararlı olma” zamanı gelmiştir!
Radikal değişim önce, kanın akmasını durduracak, sonra da ülkenin gelişmesini sağlayacaktır.
 İnsanca yaşam standardının yükseltilmesi için gerekli olan tüm enerjimizi kullanabilmemiz, toplumsal barış sayesinde olacaktır.
•••
Türkiye çokkültürlü bir ülkedir.
Türkiye Cumhuriyeti, değişik ırk, dil, din, inanç ve mezhebe sahip insanlarca kurulmuştur.
Herkesin “kendini özgürce ifade etme hakkı” vardır. Türkiye, yurttaşlarının temel hak ve özgürlüklerinin tam olduğu, yaşamlarında korku bulunmadığı, kimlikleriyle övündüğü, barış içinde yaşadıkları güvenli bir ülke olmalı.
Tüm bu nitelikler, “Yeni Anayasa’da” güvence altına alınmalı…
Demokratik devlet, ceberut anlayışı kovacak,
Demokrasi, kültürel gelişme ve ekonomik kalkınmayla yerleşik hale gelecektir.
Büyük düşünüp bu fırsatı kaçırmamalıyız!