Penguen Dergisi 24 Şubat 2005 tarihli sayısında kapağını Başbakan'a tahsis etmişti. Penguenciler, Tayyip Erdoğan kafalı kurbağa, deve, maymun, ördek, zürafa, boğa, fil ve yılan çizmişler altına da "Tayyip Alemi" bandı koymuşlardı...

Penguen Dergisi 24 Şubat 2005 tarihli sayısında kapağını Başbakan'a tahsis etmişti. Penguenciler, Tayyip Erdoğan kafalı kurbağa, deve, maymun, ördek, zürafa, boğa, fil ve yılan çizmişler altına da "Tayyip Alemi" bandı koymuşlardı.

Bunu da Musa Kart'ın kedi kafalı Erdoğan karikatürü için verilen mahkûmiyet kararından sonra yapmışlardı. Bir anlamda bile bile lades vaziyeti. Demokrasi belasına çizmişlerdi.

Herkes onları takdir ederken hısım akrabaları da yürekler ağızda perdesinden iç geçirmişlerdi:

-Valla başlarına bir bela gelecek bunların!

Sonrasını biliyorsunuz, bela 40 milyarlık bir protesto çekiyle birlikte Başbakanlıktan geldi.

Kendisi de bir zamanların "şiir okuma suçlusu" olarak düşünce özgürlüğü taklasına gelen Erdoğan, Musa'ya bir kedi için 5 milyar çekmişti, Penguen'e de aynı tarifeyi uygulayarak 5x8 eşittir 40 milyarlık bir dava takdim etmişti.

Penguen, "Tayyipler Alemi"nden sıyırdı.

Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi önceki gün gerekçeli kararını açıkladı.

Gerekçeli kararın aslında son derece "gerekçesiz" ifadelerle süslü olduğunu kabul etmeliyiz. Ayrıca günümüz "gerçekleriyle" de uzak yakın bir ilgisi yok.

Mahkeme "sanatçıları tazminat silahı ile susturulmuş bir toplumda" diyor:

-Fikir zenginliği olmaz!

Evet, doğru... Olmaz ama fikir zenginliği de karın doyurmaz. Önemli olan nakit ve gayrimenkul zenginliğidir.

Bakın akıl-fikir insanlarına...

Hangi birisinin altında son model otomobiller var?

Hakkında yıkım kararı çıkmış bir villaları bile olamıyor.

Toplumlar para ile kalkmıyor. Parası olan zıplıyor, olmayan dibe vuruyor.

Şimdi zıplama zamanı AKP Part'nin... İktidarda oldukları için önce onlar zıplayacaklar. Sonra sırasıyla sıra herkese gelecek... Ama bu yavaş yavaş olacak.

Hayır biz illa şimdi zıplamak istiyoruz diyenler çıkarsa, katsayı artışı falan gibi tuhaf taleplerle meydanları işgal ederlerse elbette onları da zıplatacak departmanlar devreye girer:

Tazyikli ve boyalı su, biber gazı, ses bombası, cop, tekme, tokat, yumruk, taş... Artık iktidar ne verdiyse!..

Demokrasi böyle gelişecek.

İktidara gelen ağzına geldiği gibi konuşacak, karşısında olanlar ise onları alkışlayacak. Alkış kesildiğinde sesleri de kesilecek. Direnen olursa, içeri atılacak. Bir ülkede muhalefetin makbulü, hayatına hapishane değmiş olanıdır.

İktidara gelenin temel göreviyse muhalefetin güç koşullarda pişmesini sağlamaktır. Bunun için fırsat buldukça enselerinde boza pişirmek gerekir.

AKP demokrasi mücadelesi verdiği için var gücüyle her düzeyde muhaliflerini pişirmekten yana büyük bir çaba harcıyor.

Mahkemeler ise Penguen Davası'nda olduğu gibi, "hukuk devleti", "ifade özgürlüğü" gibi bizim memlekette hiçbir zaman tam olarak yerleşmemiş ve yerleştirilmesi de mümkün olmayan kavramlar üzerinde paten yapıyorlar.

Erdoğan bu davalarda çok haklı. Kendisi dışarıda, istediğini söyleyebiliyor, o halde gönül rahatlığı içinde haykırabiliriz:

-Fikir zenginliğinin lüzumu yok!