8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü yıllardı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü yıllardır ülkemizde de kutlarız. Ben de bu günlerde birçok yerde düzenlenen toplantılarda o günün anlamını yansıtan konuşmalar yapmış, ülkemizde kadınların toplumun her kesiminde eşit haklara sahip olabilmek için varlığını göstermek zorunda olduğunu vurgulamıştım. Hala da öyle olması gerektiğini düşünüyorum. O günlerden bugüne bakınca geldiğimiz durumun olması gereken yerde olmadığını görüyorum. Belki de çabalarımız yetersiz kalıyor. Çünkü sorunların çözüm yeri olan parlamentomuza bakınca hala erkek egemen bir yapının varlığını görüyoruz. Parlamentodaki kadın milletvekillerimizin sayısının az olması bir yana varolanların da yeterli etkiyi göstermediğini değil, gösteremediğini söylemek mümkün. Parlamento aşamasına kadar yapamadığımız şeyler var.
Her 8 Mart'ta kadına yönelik eşitsizliklerin gündeme getirilip tartışılması yerine, bu eşitliliği sağlayabilmek için varlık gösterebilmenin zeminini sağlamak tabii ki, yalnızca parlamentoda olmak ile çözülmüyor. İşe kadını parlamentoya taşıyacak yapıların, örneğin kadın kuruluşlarının, siyasi partilerin daha ortak çalışma alanları yaratmak, yani güçbirliği içinde olmaları ile başlamak gerekli. Belki de erkeğin eğitiminden.
Yalnız ülkemizde değil, dünyanın birçok ülkesinde kadına karşı şiddet, haksızlık ve ayrımcılık tartışılmakta. Bu gelişmiş ya da gelişmekte olan birçok ülkenin sorunu. Her ülke kendi toplum yapısına göre önlemler alırken dünya genelinde de bir şeyler yapma çabası var.
Ülkemizde de kadın kuruluşları dünya genelindeki tartışmalarda ülkemize özgü sorunları dile getirmek için çabalar harcıyorlar. Ama bu bir türlü parlamentoya yansımıyor.
Siyasette olmayan kadın, çalışma yaşamında var ama, nasıl var? Bir örnek ile sorunun temelinin nerelerde başladığını görelim. DİE'nin verilerine göre son bir yılda kadın işgücü piyasasında yer alan kadın sayısı 582 binden 483 bine düşmüş. Yani kadın giderek çalışma hayatından çekiliyor ve evini tercih ediyormuş. Aslında bu sayılar kayıtlı veriler üzerinden dikkate alındığında doğru olabilir. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'de diyor ki "İstihdamın % 53'ü kayıtdışı. 4 milyon 98 bin ücretsiz aile işçisinin de % 96.5'i kayıt dışında çalışıyor". Sayın Çelebi'nin önemle üstünde durduğu noktalardan birisi de kayıt dışının büyük oranını özellikle tekstil sektöründe çalışan kadın işçilerin oluşturduğu. Tekstil sektöründe çalışanları çok önemsemek gerekir. Ülke genelindeki 2.5 milyon tekstil işçisinin 800 bini İstanbul'da. Yani göç alan en büyük kentimiz. Kente göç eden ailelerin üyeleri ve özellikle kadınlar tekstilde çalışıyor. Hiçbir sosyal güvenceleri olmadan. Hadi bakalım 8 Mart'ta gelin de çıkın bu işin içinden.
Kadının toplum içinde hak ettiği yeri bulabilmesi için önce ekonomik sorunlarımızı çözmemiz gerekir. İşin temeli budur. Toplumun gelişmesi, sorunlarının çözülmesi ekonomi ile bağlıdır. Bunu sizlere yeni bir fikir olarak söylemiyorum. Bu yadsınamaz bir doğru.
İşte bu nedenle ben bu 8 Mart'ı SEKA'lı kadınlara armağan ediyorum. Ailesinin geleceğini yokeden bir karara karşı direnen SEKA'lı kadınlara, TEKEL işçisi kadınlara teşekkür ediyorum.