Biz deyişim lafın gelişi. Biz kimiz, kaç kişiyiz ki? Azınlığız, bu belli! Nezvat Çelik'in dediği gibi: "Çok olmadığımız kesin / Çok olan tarafta değiliz / Türkiye'de Kürt olacağız / Kürtlerde Ermeni / Ermenilerde Süryani / Gidip Almanya'da Türk olacağız

Biz deyişim lafın gelişi. Biz kimiz, kaç kişiyiz ki? Azınlığız, bu belli! Nezvat Çelik'in dediği gibi: "Çok olmadığımız kesin / Çok olan tarafta değiliz / Türkiye'de Kürt olacağız / Kürtlerde Ermeni / Ermenilerde Süryani / Gidip Almanya'da Türk olacağız/ Hollanda'da Surinamlı / Fransa'da Cezayirli / İran'da Azeri / Amerika'da zifiri zenci olacağız / Çoğalan zencide mutlaka Kızılderili, / İsrail'de Filistinli / Köpeğin karşısında kedi / Kedinin karşısında kuş olacağız / Kuşun karşısında börtü böcek / Hakemler hep karşı tarafı tutacak / Ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı / Çiçeklerden kamelya olacağız / Az kolumuzun tarafında / Solda olacağız".

Böyle az olmak, vicdan olmak demek. Biz, imkansız gibi görünen düşlerin peşinde olmaktan vazgeçmeyeceğiz hiç. Ama, "mümkün olanı" istemek de gerek. Bir de "çoğalmak" gibi bir derdimiz olmalı mutlaka, çünkü çoğa-lamazsanız "mümkün olan"lar da "imkânsız" olarak kalıyor hep.

Şimdi, meydanlar çoğaldı. Aydınları ve solcuları Türkiye'nin, biraz metropollerden ve hatta sadece Beyoğlu'ndan baktıkları için memlekete; taşrada gündelik hayatların nasıl bir dinci-milli-yetçi kuşatma içinde olduğunu ve biraz nefes almak isteyenlerin çekilip "Atatürkçü" derneklerde direnmeye çalıştıklarını pek göremiyorlar sanki. Kürsüyle meydanı kolay eşitliyorlar.

Peki, meydanlardaki çoğunluklar? Neyi istemediklerini biliyorlar da, ne istedikleri belli mi? Kürsüden NATO'ya, IMF'ye, AB'ye karşı sesler yükseliyor, "birleşin" çağrıları yapılıyor da, o birleşince oy verilcek partilerden hangisi NATO'ya, IMF'ye, AB'ye karşı? Bunu soran var mı? CHP ve DSP, iktidarlarında, bu örgütlere karşı tek laf etmek bir yana, onlarla kucak kucağa değil miydi?

Ya meydanlardaki kimi profesörlerin "Önce laiklik, sonra demokrasi" sözlerine ne demeli? O profesörlerin "cumhuriyef'i "özgürlük, eşitlik ve kardeşlik" ideallerine ne kadar yakın acaba? Meydanlarda bu soruların yanıtları yok. Dahası, bunlar sorulmuyor da. Korku aklı esir alıyor ve Türkiye'de korkuya esir edilmiş akıllarla çözüm aranıyor sorunlara. Tarihten biliyoruz; yalnız korkuyla bir şeylere hayır denilince, oradan çıkartılan evetler korkulan şeylerden daha korkunç olabiliyor!

Benzer korkular, Fransa'da mesela, Sar-kozy'i iktidar ediyor. Sarkozyler mi istiyor bizim meydanlar? Ne istemedikleri belli biraz, hatta "şeriata ve darbeye hayır" diyenler de var, ama asıl ne istiyorlar?

Sandık iki adım ötede ya şimdi, artık "ne istiyoruz"u netleştirmenin zamanıdır.

Ben mesela; öncelikle bütün korkularından arınmış bir Türkiye istiyorum, korkusuz düşünebilen, düşündüğü her şeyi özgürce söyleyebilen bir Türkiye...

"Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesine sözde değil özde bağlı, emperyalist merkezler peşinde Ortadoğu seferlerine hazırlanmayan; bayrağa sarılı tabutların olmadığı; Kürt-Türk, dindar-dinsiz her vatandaşın gönlünce ve bir arada yaşayabileceği bir Türkiye...

Bugünden yarına yok edilemese de yoksulluk, o yoksullukla başetmeyi deniz fenerleriy-le "sadaka dağıtmak", bu dağıtımlarla "müteşekkir" ve "bağımlı" kitleler yaratmak saymayan, daha saygın ve üretken "dayanışma ağları" kurabilmiş bir Türkiye...

12 Eylül Anayasası'ndan kurtulmuş; yüzde ıo'luk barajlara takılmayan; Susurluk'ta ve Şemdinli'de ucunu tuttuğu ipin sonuna kadar gidebilen bir demokrasi; muhalefette özrgür-lükçü kesilip iktidarda baraj savunucusu partilere "Siz nasıl demokratsınız?" diye soracak vatandaşlar istiyorum.

Varlıklarını özelleştirme furyalarında mirasyedi gibi savurmayan; daha çok üreten ve ürettiğini daha adil bölüşen; atamaların başörtüsüne değil işbilirliğe göre yapıldığı; oruç tutmuyor diye insanların dövülmediği; Ermeni diye öldürülüp, misyonersin diye boğazlanmadığı bir Türkiye istiyorum.

Kadınları meydana çıkınca anımsamayan ve vitrin süsü gibi kullanmayan; çevreye duyarlı; demokrasiyi önce kendi içinde gerçekleştirmiş partiler istiyorum.

Ben, artık, meydanlarda ne istediğini söyleyen çoğunluklar ve ne yapacağını açıklayan siyasiler görmek istiyorum.