Yazmak insanı geliştirir. Yeni ufuklar açar. Son tartışmaların ikili bir düzlemde kalması bu konuda fikri olan insanların elini taşın

Yazmak insanı geliştirir. Yeni ufuklar açar. Son tartışmaların ikili bir düzlemde kalması bu konuda fikri olan insanların elini taşın altına koymaktan kaçması olarak yorumlanabilir mi? (Murat Germen’in ve Özcan Yurdalan’ın gönderdiği metin hariç) Hiç olmazsa bu bir tek sorunun yanıtını bilmek hakkımız diye düşünüyorum. O yüzden şimdilik bu konuyu Özcan Yaman’ın Evrensel Gazetesi’nde yazdıklarına yanıt vererek kendi adıma noktalıyorum. Gelecek metinler olursa ileride tekrar yazarım. Ne demiş Özcan;
Ö. YAMAN; Fotoğrafta ‘sanat fotoğrafı’ tanımı bence yanlıştır. Fotoğraf ya vardır ( Kültürel birikim tarihsel ve toplumsal kalite kazanıp kazanmadığı) ya da yoktur ( biçimsel olarak var olması, içerik olarak yetersiz olması). Bu tanım burjuvazinin sanatsal olanı gerçeklikten ayırma tanımıdır ve burjuvazinin fotoğraf alanında sanat anlayışını anlatabilir. Bizler için böyle bir tanımlama olamaz. Yani fotoğraf ya vardır ya da yoktur. Varsa sanat da olabilir biçiminde yorumlanmalıdır diye düşünüyorum.
M. YAYKIN; Fotoğraf sanat amaçlı olarak da kullanılabilir cümlesiyle sık sık tekrara başvurulduğu için kısaltılmış ‘sanat fotoğrafı’ cımbızlanmıştır. Sözü geçen metnin başında sanat amaçlı olarak kullanılan fotoğraf tanımlaması yapılmıştır. Metnin başında kısaltılma yapıldığı vurgulanmıştır. Ayrıca Özcan tartışmayı ‘fotoğraf sanat değildir’ zeminine çekmeye çalışmaktadır. Tartışma belgesel fotoğraf üzerine idi. Daha üçüncü yazışmada başlangıç noktası unutulursa her seferinde anımsatmaktan ilerleyemeyeceğimizi düşünüyorum.
Belgesel Fotoğraf, Sosyal Belgesel Fotoğraf, Foto-röportaj, Deneysel Fotoğraf, Kurgu Fotoğrafı, Doğa Fotoğrafçılığı, Mimari Fotoğraf, Uzay fotoğrafçılığı, Tıp Fotoğrafçılığı, Sualtı Fotoğrafı, Anı Fotoğrafları vb. -ki bunların büyük bir kısmı belgesel fot. içine girer- dediğiniz zaman nasıl bir fotoğraftan bahsedildiğini anlarsınız. Benzer şekilde elektronik müzik, kavramsal sanat, müzikal tiyatro gibi. O zaman bu tanımlamaları yapmak da mı yanlıştır. Her şeyi bir tarafa bırakalım; İlk yazısındaki “Ben belgesel fotoğraf da sanat fotoğrafı olabilir diyorum. (her belgesel fotoğraf sanat eseridir demiyorum!) cümlesinde geçen ‘sanat fotoğrafı’ tanımlaması kendine ait değil mi? (Ben ne demek istediğini anlıyorum ama…) Şimdi ne yapacağız, cımbızlayıp lafazanlık mı yapacağız yoksa tartışmanın içeriğini bilimsel zeminlere mi çekeceğiz? Hangisini tercih edelim?
Ö. YAMAN; İdeolojik yaklaşımlar doğaldır ve her sınıf kendi açısından karşısındakini yok etmek için türlü yol ve yöntemleri kullanır. Aksi ise Murat’ın söylediği gibi “Fotoğraf sanat değildir” gibi bir anlayışa götürür.
M.YAYKIN; İşte yine aynı sorun. Son kez yazıyorum ki; “Belgesel fotoğraf sanat zeminine çekilmeye çalışılıyor” cümlesi ile “fotoğraf sanat değildir” cümlesinin arasında dağlar kadar fark vardır. İKİNCİ CÜMLENİN BANA AİT OLMADIĞINI defalarca yineledim. Ama artık bu yaklaşımın devam ettiği yazılara kimse kusura bakmasın ne yazık ki yanıt vermeyeceğim.
Ö. YAMAN; Şimdi gelelim ‘Belgesel fotoğraf’ üzerine görüşlere; Bu konuda ne kadar fotoğrafçı varsa o kadar da tanım var diyebiliriz. Fotoğraf doğası gereği belgeseldir.
M. YAYKIN; Sevgili Özcan’ın son cümlesi, baktığımız/gördüğümüz bütün fotoğrafları belgesel olarak nitelendireceğimiz anlamına mı geliyor? Bir metin okuduğunuzda onun şiir olduğunu anlarsınız. Ya da lirik bir metin dersiniz. Şiirsel bir dil kullanılmış dersiniz. Nedir bu yaklaşımı sağlayan, soruyorum. “Bu konuda ne kadar fotoğrafçı…” dediğin zaman fotoğrafla uğraşmayan insanlardan bahsetmiyorsun, sevgili Özcan. Belgesel dersin, deneysel bir çalışma dersin, dersin de dersin… Nasıl anlaşacağız o zaman, bunun bir yanıtı var mı?
Ö. YAMAN; Eleştirilerin ana noktası; nesnelliğin, gerçeğin fotoğraf olarak ortaya çıkışındaki, algılanmasındaki hakikiliği olabilir. Örneğin S. Salgado’nun her bir karesindeki estetiğin kimi arkadaşlara göre ‘yoksulluğun estetize edilmesi’ gibi değerlendirilmesi ve ret edilmesi.
M.YAYKIN; Salgado’nun kendi fotoğrafları için söylediklerini biliyoruz sanırım “Benim fotoğraflarımda istediğim, onların sanat nesneleri gibi görülmeleri değildir; onlar jurnalistik fotoğraflardır.”
Fotoğrafçı kendi çalışmalarını böyle tanımlıyorsa bu alçakgönüllülük değildir. Salgado’nun nasıl bir kaygısı vardır ki kendi fotoğraflarının sanat eseri olarak tanımlanmasını istemez? Bu cümlesinden ‘Jurnalistik Fotoğraflar sanat nesnesi olarak görülmemelidir’ sonucu çıkarılamaz mı? Salgado’nun fotoğrafları estetik olması nedeniyle eleştiriliyor, ret edildiği de nereden çıkıyor? Fotoğraflarının estetik olması nedeniyle sanat nesneleri gibi görülmelerini istemiyor. Kaygısı var, içerik güme gidecek diye korkuyor. Her estetik şey sanat değildir, diyorum. Belgesel Fotoğrafta öznel gerçeklik; nesnel gerçeklikle ya da tarihsel gerçeklikle sınanır.
Sosyal Belgesel Fotoğraflar için ise ‘anonim olmasında hiçbir sakınca yok’ diyebiliriz. Ama bedelini hep beraber ödemek kaydıyla. Birilerini öne atarak değil, eline sağlık çok iyi bir çalışma diyerek değil. Anonim olmasındaki engel budur. Tehdit risklerini karşılamak yürekliliğini gösteren fotoğrafçılar bu yüzden az.
Estetik kaygılar ön plana ‘fazlaca’ çıktığında okur açısından içeriğin önüne geçmesi gibi bir risk her zaman vardır. Duyguları okşar. Özdeşleşme ve katarsis sağlar. Asıl olan özdeşleşmemektir. Özdeşleşmenin en açık örnekleri propaganda fotoğraflarıdır. Alman halkı liderleriyle ve güçlü Alman ırkı imajıyla özdeşleştiğinde faşizm belası hortlamıştır.  (Bkz. Özdeşleşme üzerine bir deneme/ Fotoğraf İdeolojisi kitabı) Yoksulluk ve şiddet fotoğraflarının estetik yorumu değil, fotoğrafta görünen sosyal ve tarihsel gerçekliğin ne olduğu incelenmeli/öğrenilmeli diyorum. Güzel fotoğraf deyip geçilen ve içeriği dert edilmeyen/konuşulmayan o kadar sergi biliyorum ki. Kıssadan hisse; Denge.
Özcan’ın örnek gösterdiği son fotoğraftaki alan derinliği meselesine gelince; Hepimizin bildiği gibi çekim teknikleri makinenin becerisi. Bir yaratıcılık değil. Sanatsal bir dil hiç değil. Enikonu bir elin parmağıyla sınırlı sayıda tekniği öğrenirsin, anlamı güçlendirdiğine inanıyorsan birinden birini uygularsın. Çekim tekniklerinin öznel-nesnel gerçeklikle hiçbir ilgisi yoktur. Olsa olsa kişinin öznel beğenisidir.