Aşağıdaki fotoğraftaki delikanlının gözlerine dikkat ettiniz mi?Yüz ifadesi size neyi hatırlatıyor?...

Aşağıdaki fotoğraftaki delikanlının gözlerine dikkat ettiniz mi?
Yüz ifadesi size neyi hatırlatıyor?
Hangi duygudur, onu, o kadar polis arasında mağrur kılan?
Hangi inanç böylesine vakurlaştırır genç bir insanı?
Neden Deniz olmuştur ismi?
Denizleri güçlü kılan nedir?

Şimdi Amerikalılar nasıl bir not düşecek kara kaplı kitaplarına?
Başkan yardımcılarının Türkiye ziyaretine üç delikanlının itiraz ettiğini ancak güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirildiğini mi?
Denizleri etkisiz hale getirmenin mümkün olmadığını bile bile böyle yazacaklar.
Ciddiye alınacak bir durum olmadığı da eklenecektir yazının sonuna.
Öyle yazmadılar mı daha önce?

Hep üstten, alaycı bakmadılar mı, hep ukala olmadılar mı?
“Türk solunun efsanesiydi” Dolmabahçe’den 6. Filo askerlerinin denize dökülmesi.
Ama onlar ‘ufak tefek, önemsiz bir olay’ olarak geçtiler kayıtlarına.
68 kuşağının antiemperyalist yönünün simgesini, ‘nahoş’ bir olay olarak değerlendirdiler.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın kara kaplı defterine, Commer’in arabasının yakılması da aynı hafifseme yoluyla geçmiş olabilir mi, neden olmasın.
Bir Ortadoğu ülkesinde, Türkiye’de, ülkenin bir üniversitesinde, üç beş kendini bilmezin, ileri karakol amirinin aracını yakmaya yeltenmesidir, onlara göre olan biten.
Dünyanın jandarmalığına soyunmak kolay mı? Ne büyükelçi sıkıntısı çekilir, ne asker, ne de araç…

Mutlak hâkimiyeti devam ettiği sürece bir önemi var mıdır, insanların. Olmadığı açık değil mi? Kaç askerlerini kaybettiler Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta?
Bunu bilmeyecek kadar saf mıyız? Biliyoruz elbet; bir önemi bulunmaz ne bir protesto gösterisinin, ne askerlerinin denize dökülmesinin, ne de açıkçası zincirin kopan halkasının.
Yerine yeni bir halka eklemek zor değildir; başka paralı askerler bulunması da. Başka büyükelçi atanır, başka zırhlı araçlar üretilir. Bizim kan ter içinde, hayatımız pahasına var etmeye çalıştığımız antiemperyalizm resmi kayıtlara, “kimi istenmeyen olaylar” olarak geçer.

Varsın öyle olsun. Mevzu, haydut devletin neyi nasıl algıladığı değil, solculuğumuza halel gelmemesi, bu topraklarda antiemperyalist hassasiyetin, bizzat bu payeyi hak edenler tarafından korunmasıdır. Yani ‘Deniz olunması’, Deniz olmaktan imtina edilmemesi, Denizlerin unutturulmamasıdır.
Sol, bu noktada kırılacaksa, kırılmalıdır. Saflarda yeni bir harmanlanma yaşanacaksa, yaşanmalıdır.

Dolmabahçe bizim için bir simgedir; onlar için ne olduğuyla ilgilenmiyoruz.
Dolmabahçe bizim için hâlâ efsanedir. Tıpkı o gün, Ankara’nın orta yerinde, başbakanlığın önünde, yüzlerce polisin, panzerin arasında Deniz’in, Onur’un, Önder’in “Kahrolsun Amerika” diye bağırması gibi. Bu yazının yazıldığı gün Deniz’in, ODTÜ’de, Mahirlerin anması ile ilgili pankart asarken gözaltına alındığına ilişkin bir haber düştü ÖDP iletişim’e. Uzun söze gerek yoktur; durum bundan ibarettir. Yazıyı burada kesiyorum. Sözcüklerle değil, Deniz’in yüzüyle baş başa kalmak için.