4yıl önce başlayan işgalin Irak'ı bu hale getireceğini aşağı yukarı tahmin ediyor ancak böylesine korkunç manzaraya yol açabileceğini düşünmüyorduk. 20 Mart 2003 tarihinde başlayan bombardımanı...

4yıl önce başlayan işgalin Irak'ı bu hale getireceğini aşağı yukarı tahmin ediyor ancak böylesine korkunç manzaraya yol açabileceğini düşünmüyorduk. 20 Mart 2003 tarihinde başlayan bombardımanı, Amerikan yönetimiyle birlikte işgalin dünya ve Türkiye'deki yandaşları hem küstah hem de vahşi bir açgözlülükle alkışlamışlardı. Gözlerini sadece "her türden çıkar" bürümüş, insanlıktan nasibini almamış işgal yandaşları artık eserleriyle "övünebilirler". 4 yıl sonra Irak'ın duruma bakıp hâlâ "demokrasi" nutukları atabiliyorlar mı, merak ediyoruz.

4 yılın sonunda Irak konusunda çoğu kez "sözün bittiği yer" noktasına geldik. İnsanlığın, vicdanların sorgulandığı olaylarla karşılaştık. Bir işgalin nelere yol açtığını; bölgedeki zemini kaydırarak yaşananların sadece Irak'la sınırlı kalmayacağını da biliyoruz.

Irak'ta bugün hâlâ kimse geleceği göremiyor. 4 yılda öldürülen insan sayısı belirsiz; ancak yarım milyon insan hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Ülkenin sadece alt yapısı değil, tüm yetişmiş insan malzemesi yok olmuş durumda.

ÖMER VE ALİ'LERE HAYAT HAKKI YOK

İşgalin körüklediği mezhep savaşları yüzyıllar sonra yeniden hortladı. Irak içinde 2 milyon sadece Sünni ve Şii oldukları için yaşadıkları yerleri terk etti. 2 milyon kişi ise Suriye, Ürdün, Türkiye gibi ülkelere kaçtı. 4 milyonluk bu sayı 1948'deki büyük Filistin sürgününden daha fazla. Kentler, mahalleler hatta sokaklar bölündü. Sünniler hem Amerikan işgaline karşı savaşıyor hem de bombalı saldırılarla birçok masum Şii'yi öldürüyor. Şiiler ise iktidarda olmanın gücü ve Irak ordusu, polisi görüntüsüyle Sünnileri kesiyor, işkence yapıyor. Osman, Ömer, Ali'lerin bu isimlerle yaşama şansı yok. Öyle ki artık Bağdat'ta herkes çifte kimlikle dolaşıyor. Önünüzü kimin kestiğine bağlı olarak kimlik gösteriliyor.

ABD ÇÖZÜMÜN DEĞİL SORUNUN PARÇASI

Orta Irak'ta Ramadi, Bakuba gibi kentlerin bazı bölgelerine El Kaideciler hâkim; şeriat kuraları uygulanıyor. Irak'ın yerli direnişçileri ise El Kaide'nin bu uygulamalarından rahatsızlar. Üniversitelerde öğretim üyesi kalmamış durumda, öldürülmeyenler ülkeyi terk ediyor. Özellikle kız öğrencilere yönelik saldırılar düzenleniyor; bunların arkasında Şiilerin "ölüm mangaları" var. Her ay en az 3 bin Iraklı farklı saldırılarda hayatını kaybediyor. Yani ülkede işgalin zemin oluşturduğu bir katliam yaşanıyor. Ülke fiilen üçe, Bağdat ikiye bölünmüş durumda.

Peki tüm bu manzara karşısında işgalciler ne yapıyor? Sorunun yanıtı kocaman bir hiç. Sanki sorunun kaynağı kendileri değişmişçesine Irak'a komşu ülkelerden çözüm bulmaları için yardım isteniyor. Atılan her adım Irak'ı kurtarmaktan çok işgali "kurtarmayı" amaçlıyor.

ABD'nin yaşanan katliamlara müdahale etme gücü ve niyeti yok. Ülkenin birçok kesimi direnişçilerin denetiminde, Bağdat'ta bazı mahallelere giremiyorlar. Örneğin, geçen ay Bağdat üzerinde özel koruma şirketi Blackwater'a ait bir helikopter Bağdat'ta düşürüldü. Amerikan askerleri hemen bölgeye operasyon düzenledi. Ancak helikopterde bulunan 5 özel güvenlik görevlisi kafalarından kurşunlanmış olarak bulundu. Ve tüm bunlar 1 saat sonra direnişçilerin web sitesinde yayınlandı. Bir hafta sonra ABD, Diyala eyaletinin başkenti Rama-di'nin kontrol altına alındığını açıkladı. Hemen ardından Ramadi'de belediye binasını basan direnişçiler, binayı hava uçurdu, belediye başkanını kaçırdı. Bu örnekler ABD'nin Irak'ta ne kadar acz içinde olduğunun küçük örnekleri. Yani Başkan Bush'un 8. Plan'ı daha şimdiden çökmüş durumda.

İŞGAL İŞGALCİYİ DE ÇÜRÜTÜR

Çöken sadece plan değil. İşgal ABD ordusunu da çürütüyor. Amerikan yönetiminin ipliğini pazara çıkaran gazetecilerden Seymour Hersh, "ABD ordusunun tarihin hiçbir döneminde bu kadar vahşi olmadığını" söylüyor. Aralarında 6 çocuğun da bulunduğu 24 kişinin öldürüldüğü Hadisa katliamının sorumlularından biri olan çavuş Frank Wuterich, "evlere önce el bombası attık. Sonra gidip arama yaptık. Çocuklar can çekişiyordu" diye ifade verirken askerlerin ne kadar vahşileştiği-ni ortaya koyuyor. Çavuş Wuterich "Biz ne gerekiyorsa onu yaptık. Bugün olsa yine tetiği düşünmeden çekerim" diye bitiriyor ifadesini. İşgal giderek herkesi, hepimizi kirletiyor.

IRAK'I ANLAMAK

NTV Yayınlarından çıkan William Polk'un "Irak'ı Anlamak" adlı önemli kitabındaki satırlar işgalin 4. yılında, Irak'ın geleceği üzerine önemli ipuçları veriyor. "Kavga sırasında edinilen ve ona dayanarak haklı gösterilen alışkanlıkları, barışın geri gelmesinden sonra bile bırakmak zordur. Irak uzun bir şiddet tarihinin çilesini çekmiş bir ülkedir; görece barış dönemlerinde dahi, yapıcı sivil düzeni çok az görmüştür. Bugün de yabancı istilacılara karşı bir mücadeleye; bizimle birlikte çalışmaya istekli olanlarla karşı çıkanlar arasında kavgaya boğulmuş durumdadır. Bu anlmada, olup bitenler Irak'ın geleceği için ve Amerikalıların Haçlı seferinin sürmesi halinde, büyük olasılıkla, diğer ülkeler için de şablon olabilir."