Raşit Kaya, ODTÜ iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi’nin Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı görevi yanında Medya...

Raşit Kaya, ODTÜ iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi’nin Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı görevi yanında Medya ve Kültürel Çalışmalar Yükseklisans programını yürütüyor. “iktidar Yumağı: Medya, Sermaye, Devlet”, Kaya’nın yeni çıkan kitabının başlığı. Kitapta, dünyadaki ve Türkiye’deki medyanın durumu demokrasi ve kamusal yarar açısından bütüncül bir yaklaşımla ortaya konuluyor.
Raşit Kaya kitabın hedefini şöyle açıklıyor: “Türkiye’de medya alanında yapılan çalışmalar bakımından son yıllarda çok hızlı bir artış rahatça gözlemlenebilmektedir. Ne var ki akademik ilgi alanım ve üstlendiğim sorumluluklar nedeniyle sürekli muhatap olduğum sorular, bu artışa karşın alanda yeni çalışmalara yönelik yaygın bir talep olduğunu gösteriyor. Öğrencilerim, gazetecilik mesleğinin içindeki dostlarım, hatta medya alanında ders vermekte olan kimi meslektaşlarım medya alanındaki gelişmeleri, dönüşümleri kapsayıcı bir biçimde ele alan çalışmaların hâlâ yetersiz kaldığından giderek daha fazla yakınıyorlar. Elinizdeki kitap işte eksikliği duyulan böyle bir gereksinimin giderilmesine katkıda bulunmak umuduyla hazırlandı” (s.11).
• • •
Pek çok toplumsal kurumdan farklı olarak kitle iletişim araçları bir yandan topluma simgesel değerler sunarken, bu sunduğu değerler aslında ekonomik getiri sağlamaya yönelik bir yapı içinde ortaya çıkıyor. Kaya, bu ikili işlevi medyanın “melez yapısı” olarak irdeliyor. iletişim alanında yer almayan, o konuda eğitim görmemiş medya tüketicileri açısından bu tür kapsayıcı çalışmaların önemi büyük.
Alanı tanımayan medya tüketicileri genellikle gazeteciye özerklik tanımaya eğilimliler. Gazetececi doğruyu söyleyen, olanı biteni yazan kişiler olarak algılanıyor. Gerçekten de gazetecilerin böyle çalışabilmesiyse pek çok koşulun bir araya gelmesine bağlı.
• • •
Raşit Kaya, kitabında, medya sahipleriyle gazetecilerin ilişkisi açısından önemli bir konu olan “editoryal bağımsızlık” üzerinde de duruyor. Editoryal bağımsızlığın sağlanması, gazetecilik mesleğinin yerine getirilebilmesinde en önemli şartlardan biri. Bu ilkeye göre, medya yönetimiyle haberi yapanlar arasındaki ilişkide gazetecilerin belli bir özerkliğe sahip olması hakkı savunuluyor. Bu ilkeye titizlikle sahip çıkmaya çalışan bazı yabancı ülkelerdeki medya sahipleri, şirket ana sözleşmesine yönetimle içerik arasındaki iş süreçlerini birbirinden ayıran hükümler koyabiliyor. Bir başka yaklaşım da gazetecilere, editoryal bağımsızlığın çiğnendiği durumlarda tek yanlı tazminatlı istifa hakkının yasal olarak güvence altına alınması veya gazetecilere ayrıcalıklı şirket hisselerinin (simgesel ama işlevsel) verilmesi.
Yukarıda belirtilen yaklaşımların kullanımının pek yaygın olmadığı anlaşılıyor. Bu konuda Avrupa Birliği ve ABD’de gerçekleştirilen araştırmalara dayanan Kaya, Türkiye dahil, ülkelerin bütününde medya sahiplerinin medya içeriklerine müdahale ettiklerini ortaya koyuyor (s.307).
Ancak medya sahibinin, yani sermayenin müdahalesi, patronun doğrudan girişimi olarak anlaşılmamalı. Kaya şunları yazmış: “…Esasen, yazı işleri ile idari-mali işler ayrımının kurum yapılanmasında açıkça gösterilip yazı işleri yönetimine özerk davranma olanağı verecek hukuksal dayanaklar, güvenceler sağlanmadıkça, editoryal bağımsızlıktan bahsedilebilecek (fazla) bir zemin yoktur. … Yayın yönetmenini istediği gibi belirleyen; isteyince görevden alabilen bir patronun günlük işlere müdahale etmesine aslında istisnai  durumlar dışında neden de yoktur” (s.307-308).