Şu menajerlik işine bir türlü aklım ermiyor. Bakıyoruz onlarca yüzlerce kişi “Ben futbolcu menajeriyim” diye ortalarda dolaşıp duruyor. Birçok oyuncunun transferi için çalmadıkları kapı kalmıyor...

Şu menajerlik işine bir türlü aklım ermiyor. Bakıyoruz onlarca yüzlerce kişi “Ben futbolcu menajeriyim” diye ortalarda dolaşıp duruyor. Birçok oyuncunun transferi için çalmadıkları kapı kalmıyor. Ortalığı bir sürü dedikodu ile bulandırmaktan geri durmuyorlar. Bir kısım spor basını da buna alet olunca üç kuruşluk transfer yüzlerce kuruşa çıkıyor. Milyon dolarlar da havalarda uçuşuyor. Aslında, şimdilerde doların papucu dama atıldı ama ağız alışkanlığı ile bu para birimini kullanıyoruz. Günümüzün gözdesi “avro”. Yerlisi de yabancısı da  varsa yoksa “avro” diyor başka bir şey demiyor. Bu arada  “Yeni Türk Lirası”nı telafuz eden bile yok. Bu kargaşa sırasında futbol kamuoyu da “dolar”  yerine  “avro”, “avro” yerine “dolar” ı kullanmayı benimsiyor. İki milyon avro’ya transfer olan bir oyuncunun bedelini iki milyon dolar olarak söyleyebiliyor. Bu basit algılama  hatanın YTL bazında çok büyük farklılıklar yarattığı gerçeği göz ardı ediliyor, ettiriliyor. Böylece Türkiye nin para birini bir anda  avro’ya dönüştürülebiliyor. Bu da birçok uyanık tüccarın işine geliyor. Son dönemlerde dikkat edin bir çok ürünün perakende satış fiyat etiketleri “avro” olarak yazılıyor. Yani bir dönem önce 200 dolar olan eder, şimdilerde 200 avro’ya dönüşmüş durumda. Bu da neredeyse YTL bazında bir misli fazla kazanç anlamına gelmektedir.

İşte aynı kurnazlığı profesyonel futbol piyasasında da görmekteyiz. Öyle sanıyorum ki, bunun altında da sözüm ona “menajerler” yatmaktadır. Böylece piyasa suni olarak şişirilmektedir. Asgari ücretin 500 YTl’lerde gezindiği bir ülkede milyonlarca döviz hiç çekinmeden harcanmaktadır. Ve, kimse de bunun hesabını sormamaktadır. Üstüne üstlük gerek kulüpler, gerekse de futbolcular için bir takım vergi muafiyetleri uygulanmaktadır. Bunca kayrılmaya karşın zaman zaman vergilerin daha da aşağılara çekilmesi için  konuşmalar sürmekte, ya tutarsa politikası uygulanmaktadır.

Bunların yanında tanık olduğum ve çok üzüldüğüm bir konuda şöyle oluşmuştu. Menajeri vasıtasıyla bir kulübe transfer olan bir antrenör, aynı menajerin tavsiye ettiği üç futbolcuyu da aynı takıma transfer ettirmişti. O futbolcuların takıma yararlı olup olmayacağı koca bir soru işaretiyken bu transferlerin yapılması  oldukça düşündürücüydü.

Tabii menajerler ücretlerini de peşin almaktadır. Velhasıl bu menejerlik müessesinin ne olduğunu, ne işler yaptığını bir türlü anlayamadım. Bu işin okulunun olup olmadığını, şayet yoksa bu kişilerin nasıl yetkilerle donanımlı olduğunu da bilemiyorum. Yoksa her önüne gelen ben menajerim diye ortaya çıkabiliyor mu? Öyleyse durum hiç de iç açıcı değildir demektir.

 Öyle sanıyorum ki; menajerlerin noter gibi, avukat gibi, bir şirket sahibi gibi yetki ve bilgilerle  donanımlı olması ve konusunda eğitim alması gerekmektedir. Bu iş Türkiye de nasıl uygulanıyor,  yürütülüyor ve denetleniyor bir açıklık yok. Şayet ahpap çavuş ilişkisiyle sürdürülüyorsa; bir düzenlemenin ve denetimin getirilmesi profesyonel sporun geleceği açısından önemli bir önkoşuldur.