Geçen akşam değerli dostum Derya Sazak aradı. Aslında onunla gün

Geçen akşam değerli dostum Derya Sazak aradı.
Aslında onunla gün içinde “memleket meseleleri” üzerine birkaç kez konuştuğumuz oluyor.
Ancak bu kez, son derece hüzünlü ama bir o kadar da kararlı bir ses tonuyla konuştu.
Sevdiklerine “hain pusular kurulmuş” ve onları “vahşice kaybetmiş” ailelerle yaptığı toplantıyı anlatıyordu.
Faili meçhul cinayetlerde yakınlarını kaybedenlerin konuşmalarını heyecanla aktardı!.. Sazak, uzun zamandır yoğunlaştığı “faili bilinen cinayetlerin” gerçek faillerine ulaşmayı kendine vazgeçilmez hedef yaptı.
Büyük bir ciddiyetle bu konuların üzerine gidiyor.
Yaptığı araştırmaları paylaşıyoruz, bilgilerimi aktarmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
“Gerçek faillere ulaşmayı” topluma olan birinci görevimiz olarak algılıyorum!..
Zaman zaman ilginç sonuçlar da alıyoruz.
•••
Can Dündar’ın “Canlı Gaste” programında Nükhet İpekçi’nin babası Abdi İpekçi’nin kanlı gömleğine sarılarak yaptığı konuşma herkesi kendine getirmişti.
Sadece siyasilere ve bürokratlara değil, tüm vatandaşlara sesleniyordu.
Bir “mağdur” olarak değil, bir aydına yakışır kararlılıkta, “gerçek katillerin neden bulunmadığını” sorguluyordu...
Bir yerde Türkiye Cumhuriyeti'nden “haklı olarak” hesap soruyordu!
Hepimiz bu konuda “sorumluyduk!..”
Belki bazı “tetikçiler” yakandı.
Ama sorun çözüldü mü?..
Hangi yapı, hangi amaçla aydınları, yazarları, kısaca yurttaşlarımızı gözünü kırpmadan öldürdü!..
•••
En son Hrant Dink katliamı!..
Kimin öldüreceği,
Nasıl öldürüleceği,
Nerde öldürüleceği bilinmesine rağmen “katledilene” kadar beklemişlerdi!..
İhbar eden belli!..
İhbarı alan belli!..
Bir tek Hrant’ın haberi yok!..
Herkes Hrant’ın öldürüleceğini biliyor.
Kimse uyarmıyor!..
Üstelik bu kişiler, devletin ve de Emniyet İstihbaratının tek yetkilileri…
Askeri de, polisi de sanki, Hrant’ın öldürülmesini istiyor!.. Yasalara, asli görevlerine bakmadan, hiçbir sorumluluk hissetmeden ve de bir “insanın ölümünden vicdan azabı” duymadan “ölümünü” seyrediyorlar!..
•••
Her biri Türkiye’nin “yeri doldurulamayacak değeri” olan, ülke insanı için “bulunmaz şansı” kabul ettiğimiz aydınlar, yıllardır “kirli kafaların” kurduğu tuzaklarla katledildi!
Ama asla öldürülemediler!..
Çünkü unutulmadılar!..
Düşünceleri ve yaptıkları eskisinden daha da topluma “umut” veriyor!..
•••
Yurttaşına karşı düzenlenen her ölüm;
Hazırlanan yeni bir düzenin önemli kilit taşı!..
Her ölüm;
Ülkenin bağımsızlığını eline geçiren “derin ilişkili çetenin” gücünü devam ettiren bir unsur.
Her ölüm;
Demokrasi karşıtlarını güçlendiren,
Hukuku askıya alan,
Sosyal devleti dışlayan
Egemenliği halkın elinden alan,
Kaynaklarımızı sömüren güçlerin
İç ve dış egemenlerin “acımadan” yaptığı bir eylemdir!…
•••
Bunları yapanlar kim?..
İşte asıl sorulması gereken soru bu?!..
•••
Onları bulabilir miyiz?!..
Asıl yapılması gereken de bu!..
•••
“Toplumsal Belleğimizi” kullanırsak…
Bilgilerimizi bir yerde depolarsak,
Kararlı ve cesur davranırsak,
Üzerine gidenleri destekler dayanışma gösterirsek, failleri bulabiliriz!..
•••
Geçen hafta yapılan toplantıda tüm ailelerin TBMM’ye başvuracağını,
Bir “Meclis Araştırması” istenmesi kararı verilmiş!..
En doğru çözüm budur!..
Faili bilinen cinayetleri bulmak için Meclis’te “farklı ve anlamlı” bir komisyon kurulmalı!..
•••
Ancak şu bilinmeli;
“Meclis İç Tüzüğü’ne” göre “Araştırma Komisyonları’nın” “yaptırım gücü” yoktur!..
“Devlet ve ticari sırlara” ulaşması mümkün değildir.
Çağırdığınız kişiler gelmez!..
İstediğiniz belgeler gönderilmez!..
Gelenlerin istenilen konuda “tam ve gerçek” bilgi vermesi,
Gönderilen belgelerin “istenilen konuları” içermesi zor ihtimaldir!..
Buna rağmen bir “Meclis Araştırması” açılması gerekir…
Devletin kurumlarına,
Devletin bürokratlarına bu işi bırakmak doğru değil…
Zaten Sabahattin Ali’den bu yana 70 yıldır bu kanlı olaylar onlara bırakılmış, ancak gerçek failleri bulunmamıştır!..
•••
Yıllardır bu konuda çalışma yapan biri olarak “bulunamamamıştır!” demiyorum.
Vicdanımın sesi olarak “BULUN-MA-MIŞ-TIR!” diyorum. 
•••
1986’da devletin kendi verdiği bilgilerle 800 kişinin kayıp olduğunu TBMM'de ilk açıklayan kişiydim...
Bugün ise, Türkiye’de 17.547 faili meçhul cinayet dosyası olduğunu biliyorum.
Bu kadar fazla faili bilinmeyen cinayetin var olması ve hala çözülememesi, “hukuk devleti” olmadığımızın işaretidir!..
İstenilirse, failler ve arkasındaki gerçek katiller bulunabilir!..
Örnek mi istiyorsunuz! Bakın!..
Bir kısım meçhul cinayetlerin “failleri”, dönemin “olağanüstü yetkili” Başbakanlık Başmüfettişi Kutlu Savaş’ın hazırladığı “Susurluk Raporu’nda” tüm çıplaklığıyla açıklanıyor!..
•••
Demokratik bir ülke olmak için, “aydınlığın önderlerini” katleden gerçek katilleri ve amaçlarını ortaya çıkarmak gerekir!..
Bu konuda, TBMM’deki tüm partilerin ittifakla kabul ettiği, iç tüzükte “geçici ek maddelerle” kurulan ve “özel yetkilerin verildiği” bir komisyon ivedilikle çalışmaya başlamalıdır!.. İnanıyorum ki süresi uzatılmış, yetkilerle donatılmış bir komisyon, araştırmalarında toplumun desteği ve denetimiyle hayli “önemli sonuçlara” ulaşabilir!..
Türkiye, yüzüne çalınan “kara lekeden” kurtulabilmesi için beklemeden gerekeni yapmalıdır!..
Demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inanan bir ülkede yapılması gereken de budur!..
Gerisi “lâfı güzaftır!”