Türkiye, eşine az rastlanır bir siyasi sarsıntı sürecinden geçiyor. Seçimlere bir aydan biraz fazla zaman kaldı ama, olup olmayacağına dair kuşkular he

Türkiye, eşine az rastlanır bir siyasi sarsıntı sürecinden geçiyor. Seçimlere bir aydan biraz fazla zaman kaldı ama, olup olmayacağına dair kuşkular henüz giderilmiş değil. İktidar bloku içinde egemenlik mücadelesi, kendi sınırlarımız ötesine müdahale ihtimalini bile araçsallaştıracak kadar hararetlendi. Ama bir yandan da hayat sürüp gidiyor. Mahallelerde, işyerlerinde, kahvehanelerde, üniversitelerde... Makro politikalar daha çok ilgimizi çektiğinden, bir çoğumuz oralarda olup bitenlere dönüp bakamıyoruz. Belki küçük bir gazete haberi, bir an dikkatimizi çekiyor, sonra unutup gidiyoruz.

Dil Tarih Coğrafya Fakültesi öğrencilerinden birinin, geçtiğimiz günlerde BarışGirişi-mi mail grubuna gönderdiği bir mektup, siyasetin sokakta nasıl cereyan ettiğine dair fikir vermesi açısından önemliydi.

Mektubun altında ismi yoktu. Yaşadığı koşullar düşünüldüğünde ismini yazmasını beklemek zaten haksızlık olur. Ama, aynı okulun birkaç öğrencisi, mektubu kendileri yazmamakla birlikte, altına imzalarını koyacaklarını söyleyince, anlatılanlar konusunda kuşkuya yer kalmadı. Lafı uzatmayalım ve sözü genç arkadaşımıza bırakalım... (Yerimiz elvermediğinden biraz kısaltmak zorunda kaldım.)

"Ankara'da DTCF (Dil Tarih Coğrafya Fakültesi) öğrencileri birbirine girdi." Bu kadar basit, sıradan ve alışık olduğumuz bir haber. Ama meraklı biri olarak, ben aklıma takılan bazı soruları paylaşmak istiyorum.

Önce kendimi tanıtayım. 24 yaşında bir öğrenciyim. Bu yıl son sınıftayım. Ailem beni oldukça iyi yetiştirmeye çalıştı. Üniversitede hiçbir zaman siyasetin içinde olmadım. Ama tabii ki benim de kendime ait bir görüşüm vardı, ve bu konuda hep okuyarak bilgi sahibi olmaya çalıştım. Biraz sonra soracağım soruların daha anlaşılır olması için belirteyim, ailem genelde hep muhafazakâr bir görüşe yakındı diyebiliriz. Ben de öyle büyüdüm.

Olay şu; güya bizim okulda karşıt görüşlü öğrenciler arasında çatışma çıkıyor, polis olaylara müdahale ediyor ve okul 4 Haziran'a kadar tatil ediliyor.

Ben artık bu üniversiteden ve bu haberlerden bıktım! Fakat devlet, hüloimet ve basın bunları görmezden gelmekten ve yalan söylemekten bıkmadı! Olaylar bizzat gözümün önünde olduğu için, şimdi bir de benden dinleyin.

Evet, sabah saat 9.30 sıralarında, sınıfta sınav varken, içeride 30-35 kadar öğrenci ve hoca olmasına rağmen, "sağ görüşlü" diye tabir edilen faşist bir öğrenci sınıfa dalıyor. Ve elinde kocaman bir satırla, (yanlış duymadınız,

bildiğimiz satır) içeri dalarak bir öğrencinin üzerine saldırıyor. "Bu hayvan Kürt!" diye bağırarak, öğrencinin kafasına, omzuna ve yüzüne satırla vuruyor. Her yer kan içinde. Ardından komaya giren öğrenci hastaneye götürülmeye çalışılırken, polis geliyor. Panik içinde bağıran ve olayı protesto eden "solcu" öğrencileri gözaltına alıyor. (Tepki gösterenlerden biri bendim ve ben solcu falan değilim!)

Şimdi sorularım:

Soru i: Adına "sağ görüşlü" denen bu öğrenci, bu cesareti ve güveni nereden, kimlerden alıyor?

Soru 2: Onca güvenlik elemanının ve polisin cirit attığı bir mekâna, o kocaman satır nasıl giriyor? Üstelik okulun önü ve içi uzun süredir polis kaynadığı halde... (...)

Soru 4: Polisler olay yerine gelince, hepimizin gözü önünde, sağ görüşlü öğrencilerle birlikte hareket edip, sol görüşlü öğrencilere saldırdı. Neden? Polislerin siyasi bir görevi var da biz mi bilmiyoruz?

Soru 5: Ellerinde demir çubuklarla sağ görüşlü öğrenciler hâlâ saldırmaya devam ederken, polis neden onlara değil de, binada sınavda olan öğrencilerin üzerine ve bina içine biber gazı attı? (Saatlerce içeride mahsur kaldım.)

Soru 6: Olayla hiçbir ilgisi olmayan, ama herşeyi en yakından gören kantin çalışanları,

"saldıranlar bunlar" diye sağ görüşlü öğrencileri gösterince polisin şiddetine maruz kaldılar. Neden? (...)

Soru 9: Neden olayda bir tane bile sağ görüşlü öğrenci gözaltına alınmıyor? Evet şiddete hayır tabii ki.. Ama, saldıran korunurken, saldırıya uğrayanlar neden bir de devlet dayağı yemek zorundalar? (...)

Soru 11: Tüm bunlar sürekli olurken, basın neden "karşıt görüşlü öğrenciler birbirine girdi" şeklinde saçma sapan haberler veriyor? Bu olayda karşıt görüş var mıdır sizce? Ortada polis desteği ile yürütülen bir katliam varken, hangi görüş çatışmasından bahsediyorsunuz? Elinde satırla yürüyen bir yaratığın görüşü olabilir mi? (...)

Sorularım çok gıcık değil mi.. Farkındayım.. Ama artık patlamak zorunda hissediyorum bir yerlere... Her şeyden bıktım burada. Sürekli sağcılar adam satırlıyorlar. Polis onları koruyor. Solcular taşla karşılık veriyorlar. Polis onları dayaktan geçirip gözaltına alıyor. Ertesi gün geldiklerinde tanınmaz haldeler.. Bu okulda yaşam bundan ibaret. Ben buraya okumaya geldim. Sağcı ya da solcu olmak istemiyorum!...

Artık gerçekten bıktım bu yaşantıdan.. Bu lanet olası üniversiteden bir an önce kurtulmak için gün sayıyorum...