Dr.Samuel Johnson İngiltere'nin en önemli edebi şahsiyetlerinden biriydi. Şair, yazar, eleştirme

Dr.Samuel Johnson İngiltere'nin en önemli edebi şahsiyetlerinden biriydi. Şair, yazar, eleştirmendi ve yazın alanında daha başka sıfatları da vardı. 1709-1784 yılları arasında yaşadı. İtiraf edeyim, adını epey geç duydum. Mina Urgan o nefis "Bir Dinazorun Amlarf'nı yazmasaydı, Dr. Johnson'ta tanışmam daha da zaman alabilirdi. O kitaptaki bir cümle, Dr. Johnson'un o ünlü sözü, adını da çaktı hafızama, o sözle birlikte: "Vatanseverlik bir alçağın son sığınağıdır."

Tarih ve de bu memleket ne çok insan gördü, "vatansever" maskesiyle dolaşıp en alçakça işleri yapan. Boşuna değil o maskeyi takmaları. O kadar güçlü ki bazı kavramlar, pekçok kiri kolayca kapatabiliyor. Tarihin hemen bütün ünlü diktatörleri ve faşistleri birer "vatansever"di, mesala. Hitler'den tutun da Pinochet'ye, İdi Amin'den tutun da Bush'a kadar hepsi yaptıklarını "vatanseverlik" adına yaptılar, yapıyorlar.

Vatanseverlik öyle büyülü, güzel bir kavram ki, düşünüyorum, i70o'lerde Dr. Johnson'un ettiği lafı, ben bugün etmeye cesaret edemezdim. Onun yerine "milliyetçilik" derdim de, "vatanseverlik" demekte zorlanırdım.

Lakin, şu son günlerde yaşadıklarımız gösteriyor ki, siz sözcük kullanımında ne kadar dikkatli davranırsanız davranın, bazı kafaların bazı mesajları alması çok zor. Örneğin, 200 bine yakın insanın haykırdığı "Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeni'yiz" sloganı. O sloganın yüce ruhunu mesela, gel de anlat bazılarına, anla-tabilirsen. O sloganın kendini ezilenin, haksızlığa uğramış olanın, o an acı çekenin yerine koymaya ve bir empati yaratmaya dönük bir "insan" refleksi olduğunu gel de anlat, kendileri de bazen "Hepimiz Filistinli'yiz, Hepimiz Iraklı'yız" gibi sloganlar atabilmiş olanlara. Gel de anlat, yeri geldiğinde, Osmanlı'nın her dinden ve milletten insanı nasıl bir hoşgörü içinde birarada yaşattığı söylevleri çekenlere.

Zor, öyle zor ki! 200 bin insanın bir cenaze töreninde sergilediği insan refleksi, tam da biraz çoğaltmışken içimizdeki umudu, feribot kaçıran bir "vatanseverin tepkisiyle karşılaştık: "Vatansever Türk Fedaileri Örgütü" üyesi Nihat Acar. Sonra, Trabzon esnafı görevden alınan vali ve emniyet müdürlerine sahip çıktı. Elazığlılar "Ermeni" diye bağırdılar Malatyalılara stadyumda, "Ermeni"yi yine küfür olarak kullanıp. Malatyalılar "PKK dışarı" diye karşılık verdiler. Sonuç: 10 yaralı.

Trabzon'da, "Kafamıza sıksanız da... Hepimiz Ermeni'yiz demeyiz" pankartları açıldı. "Ayağa kalkmayan Ermeni olsun" diye coşturuldu taraftarlar. Samsun'da Agope Kilisesi Derneği taşlandı.

Hafta sonunda, ODTÜ Mezunlar Derne-ği'nin düzenlediği "Siyaset ve Mayfa" pane-lindeydik, Sn. Fikri Sağlar'la birlikte. İstatistik bilgiyi orada Sn. Sağlar'dan duydum: Türkiye insanının ortalama eğitimi 4,5 yılmış. Yani ilkokul 4. sınıf düzeyinde eğitim almış bir toplumda yaşıyoruz ve o eğitimin niteliği de göz önüne alınınca, "keşke daha az eğitimli ol-saymışız" demek de mümkün. Bu topluma "Vatan, millet, Sakarya" nutukları atanların karşısına, biz, "Hepimiz Ermeniyiz" diyerek çıkıyoruz. Anlamalarını bekliyoruz.

Zor, hem de öyle zor ki! Zor ama başka bir yolu da yok bunun. Sol adına, "Biraz da biz aynı dilden konuşsak", yani "Biraz biz 'vatan, millet, Sakarya' desek, "Biraz da biz milliyetçilik yapsak", "Milliyetçileri bu kadarda karşımıza almasak" şeklinde önerilerde bulunmanın, memleketin zehirli havasını dağıtmaya en küçük bir katkısı olmayacaktır.

Bakın, "Derin devlet var", "Yok diyemem" diyen başbakanlar bile, bütün güç ellerinde olmasına karşın, o "biraz da"lar yüzünden bir arpa boyu yol bile alamıyorlar. Derin namlulara hedef olmaktan kurtulamıyorlar.

Zor, hem de çok zor ama... Bu hamasete cepheden karşı çıkmaktan, bir arada yaşama tutkumuzu "Yasevyaterkef'cilere kurban etmeden özgürlüklerden ve demokrasiden taviz vermeyen bir çizgide ilerlemekten ve o çizgide ilerleyen herkesle daha bir omuz omuza, daha bir el ele durmaktan başka çare de yok.