Başbakan "masum" bir açıklama ile; "üniversitede bulunan mağdur kızlarımız için bu düzenlemeyi yapıyoruz" diyor!..

Başbakan "masum" bir açıklama ile; "üniversitede bulunan mağdur kızlarımız için bu düzenlemeyi yapıyoruz" diyor!.. Bu sözlerin söylediği sırada yüz ifadesine bakıldığında tam bir "riya" gülümsemesi görülüyor... Oysa Kendi seçtiği milletvekilleri, meydanlardaki partilileri ve TV'lerde konuşan yandaşları "gerçek" amaçlarını peşi sıra açıklamaktan çekinmiyorlar. Hedef; "Kamunun her yerinde türbanı serbest bırakmak!.."

"Cumhurbaşkanı,Başbakan, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Merkez Bankası Başkanının eşleri türbanlı. Zaten, 'bu kamu görevi'sırasında eşler türbanlı yer alıyor. Niçin direniyorsunuz" diyorlar!.

Oynanan oyun belli... Bugün ülkemizde; "Açlık sınırında bulunanların sayısının" 15 milyona, "DİE'nin raporuna göre "yoksulluk" içinde olanların sayısının da "13 milyona" ulaştığı bilinirken, hükümetin ilk işinin türbanlı kızları kurtarmak olması bu ülkeye yapılan en büyük saygısızlık olarak alınmalı!.

Yani Başbakan, ülkenin en önemli sorunlarını bir kenara itip "taban olarak kullandığı" birkaç bin kızın türbanını kurtarma çabasında gibi... Gerçek bu değil. Aslında Başbakan "yaşam biçimimizi değiştirmek" amacında... Adeta, yurttaşları ile dalga geçerek... Hem de pervasızca!... Laik demokratik Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkesini yok ediyor.

Bunu büyük bir vurdumduymazlıkla yaptığını görüyoruz. Kullandığı üsluba bakınca şu akla geliyor; cahil cesaretinden öte bir şey bu!.. Bu, "dış güçlerin" bunlara verdiği akıl, destek ve korumanın had safhada olduğunu gösteriyor!..
•••
Öncelikle şu oyuna gelmememiz gerekir. BAŞÖRTÜSÜ ile TÜRBAN ayrı şeyler. Başörtüsü bizim "geleneksel kıyafetimiz." Dini ve siyasi bir "simge" değil. Ve Başörtüsünü engelleyen bu ülkede yasal hiçbir düzenleme yok. Türban ise; "cihat" çağrısında, İslam Devleti olma savaşında olan kadınların "üniformasıdır." Türbanın "siyasi bir simge" olduğu nihayet, Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı.

•••
BOP yolculuğunda AKP birden, "İslam Devletine" dönüşüm çabalarını hızlandırdı. "Aciliyetin" arkasında MHP'nin verdiği destek yatıyor. MHP'nin, 12 Eylül öncesi vurarak, öldürerek destek verdiği güçlerin sonunda "darbe" yaptığını, demokrasiyi askıya aldığını ve hukuk devletini yok ettiğini biliyoruz!... Cumhurbaşkanını seçti-rip.referandumda destek verdikten sonra MHP şimdi, temel ilke olan "Laikliğin" katledilmesine de vesile oluyor!..

•••
Bu gelişmelere karşı TBMM tok bir ses muhalefet yapıyor. CHP Grup Başkan Vekili Hakkı Süha Okay eski Ankara Barosu başkanıydı. Baro da çok önemli işler yaptı. Evrensel hukuka dayalı devletin varlığı için mücadele etti.

CHP Ankara İl Başkanlığındaki başarısı bu dönem Meclis'e girmesini sağlamış. Son zamanda sürekli ve dikkatle Türban konusunda açıklamalar yapıyor. Laik Cumhuriyete sahip çıkan demeçler veriyor. Meydanı boş bulan AKP'nin karşısında şimdilik direnen "kişilerden biri" olarak kabul ediliyor... Okay, son destekten sonra MHP'nin adının değişmesi gerektiğini de savunuyor. MHP adı artık "Ümmet Partisidir." diyor. Engin hukuk bilgisine dayanarak bazı açıklamalarda bulunuyor.

"AKP'nin yapmaya çalıştığı Anayasa değişiklikleri, bırakın AİHM de alınan uluslararası kararları, bugünkü anayasamıza da aykırı." Hakkı Süha Okay, şayet bu değişiklikler gerçekleşirse, CHP olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklarını söylüyor... Okay, Anayasa Mahkemesinin 1989 ve 1991 tarihlerinde vermiş olduğu "Laiklik, Türban ve kamu" ile ilişkili kararlarının, yapılmak istenen değişikliklere müsaade etmeyeceğini düşünüyor.

Ayrıca bu değişiklikler, içerik yönünden olduğu kadar şekil açısından da anayasaya aykırı olduğunu belirtiyor. Ve ekliyor; Anayasa, her ne kadar madde değişikliklerine izin verse de "değiştirilmez maddelerinin" korunması açısından bazı teminatlara da sahip. Bu güvenceler varken, "dolaylı olarak değiştirilemez" olan maddeleri "by pass" edecek önerilere müsaade edilemez...

•••
Anayasa değişikliği ile Türkiye çok zor ve tehlikeli bir serüvene sürükleniyor. Bu aşamada "Demokrasiyi özümseyenler", siyasi partilerden, STÖ ve kanaat önderlerinden çok şey bekliyor. Meclis'te "Umut duyulan" partilerden biri de CHP.

CHP'nin söyleyeceği sözler, göstereceği direnç.uygulayacağı eylem planı çok önem taşıyor. CHP'li milletvekilleri bir gerçeğin bilincinde olmalı!. Sadece, Meclis'te "atılan nutuklarla" durum geçiştirilemez. Şimdi halka gitme zamanı. Şimdi eylem zamanı!.. Toplumsal muhalefet kendine "siyasi bir öncü" arıyor!.