Yapımcısı "Türkiye" olan ve görsel efektleri dahil yapımın bütün aşamalarının yerli kaynaklarla gerçekleştirilmiş olan G.O.R.A. filmi acaba "iletişim emperyalizmi" açısından Türkiye'nin ürettiği "karşı yanıt" olarak değerlendirilebilir mi?

Yapımcısı "Türkiye" olan ve görsel efektleri dahil yapımın bütün aşamalarının yerli kaynaklarla gerçekleştirilmiş olan G.O.R.A. filmi acaba "iletişim emperyalizmi" açısından Türkiye'nin ürettiği "karşı yanıt" olarak değerlendirilebilir mi? Bu açıdan bakıldığında belki iki ayrı çözümleme düzeyinden söze etmek mümkün. Bunlardan birincisi filmin içeriksel çözümlemesinin yapılması; ikincisiyse Türkiye'deki sinema üretimi süreci açısından çözümlenmesi.

İkinci çözümleme düzeyinden yaklaşınca Türkiye'deki sinema sektörünün büyüklüğüne ve buradaki Hollywood payına bakmak gerekiyor. Son elde edilen bilgilere göre, Türkiye'de sinema biletlerinden yılda 120 Milyon ABD Doları düzeyinde gelir elde ediliyor. Eğer GORA filmi 4-5 milyon izleyiciye ulaşırsa, bu rakam 150 Milyon ABD Doları'na yaklaşabilirmiş. AFM Sinemaları yöneticilerinden Mehmet Altıokları 13 Kasım 2004'te Milliyet gazetesi ağ sayfasında yayımlanan açıklamasında Türkiye'de şu ana kadar seyirci rekoru kırılan en iyi 11 filmden 8'inin Türk filmi olduğuna dikkat çekiyor ve 10 yıl önce seyirci sayısında toplamdaki pazar payı yüzde 1-2'lerde olan Türk filmlerinin payının 2003'te yüzde 22-23'lere geldiğini, bu yıl sonunda GORA ile birlikte yüzde 40'lara yükselebileceğini de söylüyor.

 

Acaba Yeşilçam canlanıyor mu? Nasıl 10 yıl öncesi yüzde 1'den; GORA ile birlikte yüksek 40'lara yükselme umudu taşınabiliyor? İzleyebildiğim kadarıyla bunda bazı önemli etkenler var. Belki birincisi, çok izlenen televizyon dizilerinin veya bu dizilerdeki karakterleri/oyuncuları içeren filmlerin sinemada da çok izleyici çekmek için kullanılması. İkincisi Avrupa Birliği'nin, kendi deyimleriyle "Hollywood emperyalizmine" karşı uyguladığı stratejilerden olan "Eurimages" devlet yardımları Türkiye'ye yansıması Üçüncüsü, reklam filmleri sektöründe yer alan ve oralardaki teknikleri/altyapıyı, yaratıcılığı kullanan yönetmenlerin ortaya çıkması. GORA'nın yönetmeni Ömer Faruk Soral da aynı kökenden. Acaba Kültür Bakanlığı'nın bu süreçte katkısı oldu mu bilemiyorum.

Yukarıda anlatılan gelişmeler, Türkiye'de yerel bir dinamiğin harekete geçtiğini ve Hollywood egemenliğine yanıt üretilmeye başlandığına işaret ediyor. Ancak unutulmaması gereken bir nokta var. Bu filmlerin dağıtımcıları kimler? Çünkü büyük ölçüde pastayı elde edenler dağıtımcı firmalar oluyor. Bir de sinema gösterim salonları kimlerin elinde? Yabancıların mı, yerli yatırımcıların mı? Çünkü sinema sektöründe en önemli unsurdan ikisi dağıtım ve sinema salonları.

 

GORA bu açıdan bakıldığında, yerli bir üretimin de nasıl Hollywood'un ağına düştüğünün örneği olarak da görülebilir. Çünkü dağıtımcısı Warner Bros. Acaba gelirlerin ne kadarını Warner Bros ele geçirecek? ABD'de dağıtımcıların kendi finanse ettikleri yapımları için bu oran, bilet fiyatının yüzde 90'ına ulaşır. Başka yapımevlerinin filmlerinde en kötü durumda yüzde 50'sini alır. Acaba GORA için bu oran nedir? Üstelik film Türkiye yanında Avrupa'daki altı kadar ülkede de Warner Bros tarafından dağıtılıyor. Demekki, karşı yanıtın üretilmesi aynı zamanda dağıtım konusunda da düzenlemelerin yapılmasını gerektiriyor. Acaba bizim kültürü özendirme yasasında buna yönelik politika araçları yer alıyor mu? İncelemek gerek.