Eşimin Türkçesi mükemmeldir. Ömrünün ilk yarısı Almanya’da, ikinci yarısı...


 Eşimin Türkçesi mükemmeldir. Ömrünün ilk yarısı Almanya’da, ikinci yarısı da burada geçti, tabii. Nasıl becerdiyse; ne benim Niksar aksanımı kaptı, ne de Alman aksanından bir eser kaldı dilinde. Bütçe görüşmeleri sayesinde öğrendim ki, argomuza da bayağı hâkim.

 Başbakan, “İddiasını ispatlayamayan… Oraya işte ben üç tane nokta koyuyorum” deyiverdi ya. Bir “Aaaaa!” nidası çıkıverdi, Helga’nın ağzından. Böyle durumlarda, eleştiri eşimden bile gelse, yabancılara karşı “Türklüğü savunma” güdüsüyle hareket ederim ben. Helga’ya da sert çıktım. “Senin niyetin bozuk” dedim. “Başbakan ağzını bozmadı ki, üç nokta koydu oraya. Sen boşluğu ayıp sözcükle dolduruyorsan, o ne yapsın!”

 Tam bu üç nokta işi unutulmuştu ki, dün sabah radyoda ana muhalefet liderimizin sesiyle uyandık: “O üç nokta, Başbakan’ın yakasında yerini almıştır. Onu, uygun görüyorsa, yakasından alır, daha uygun bir yerine koyabilir.” Uyur uyanık peş peşe birkaç “Aaaaaaa, a aaaaa!” patlattı bizimki. Vay efendim, bir lider nasıl böyle bir şey söylermiş? “Yahu, ne söyledi ki?” falan dediysem de, işin içinden çıkamadım.

 Baktım olacak gibi değil, “İyi oluyor, iyi” dedim. “2006’da daha iyi olacak. Yıllardır 12 Eylül’ün üzerimize serptiği ölü toprağından yakınmı yor muyuz? Bak, 2005 sonu itibariyle, o toprak liderlerden başlayarak üzerimizden kalkıyor. Politize oluyoruz. Bizde politizasyon böyle olur. NTV’deki Halkın Sesi programını dinle bir. Bugünlerde vatandaş öyle birbirine girdi ki! Kimi iktidara ağzına geleni söylüyor, kimi muhalefete. Üzerimizdeki ölü toprağı kalkıyor. İyi olacak, iyi!”

 Bu söylediklerime gerçekten inanıyorum. Yarın yeni bir yıl başlıyor. Yeni yıla girerken umutsuz olmanı n alemi yok. 2005’e bir bakın, içimizdeki umudu yeşertecek ne çok örnek bulacaksınız. ABD Irak’a “ha girdi ha girecek” diye tartıştığımız günlerde, Washington’daki kovboyların bellerindeki tabancalarla bütün dünyayı sus pus edeceklerinden korkuyorduk. Ne oldu? Şimdi kovboylar kıvranıp duruyorlar, böbrek sancısı çeker gibi. Irak’ı yüzlerine gözlerine bulaştırdılar, yalanları tek tek ortaya çıktı, başka yerlere demokrasi getireceğiz derken kendi vatandaşları nın sahip olduğu demokrasiyi güme götürdüler. 2006’ya girerken kovboyun façası iyice çizildi. İyi olacak, iyi…

 Hele şu arka bahçeye bir bakın. En son Bolivya’da Morales… Peş peşe sosyalistler iktidar oluyor. Olmakla kalmıyor; oldukları yerlerde neo-liberal politikalar dışında çözümler geliştiriyorlar. İşte Hugo Chavez yönetimindeki Venezüella… 2005’te devlet harcamaları ve yoksullar için ayrılan fonlar artırılırken ekonomi de yüzde 9.4 büyümüş!

 Sadece dışarıda değil, içerde de iyi şeyler oluyor. Yarından itibaren cebimizde bol sıfırlı para kalmayacak. 2005’te hepimiz sahte milyonerlikten kurtulduk. Fena mı oldu? Hele şu az sıfırlı paramıza biraz daha alışalım, çarşı pazar hesabı nı daha bir kolay yapacağız.

 301 tartışmalarına, Pamuk’un yargılanmasına, Lagendijk’ın sorgulanmasına bakmayın siz. Bakın da, kötüye yormayın. İyi şeyler bunlar. Hem Baskın Hoca da “Bu memleketi ‘muhbir vatandaşlar’ kurtaracak” demedi mi? İşte buraya yazıyorum: Pamuk’u yargılaya yargılaya, Lagendijk’i sorgulaya sorgulaya 2006’da inşallah 301’den de kurtulacağız. Müjde Van’dan geldi bile; Rektör Aşkın 75 günlük tutukluluktan sonra tahliye oldu. İyi olacak, iyi…

 2005 biterken Kapıkule rezaletine neşter atıldı. Kimi sanat eserleri türlü türlü organizasyon ve reklamla başarıya koşarken, sessiz sedasız bir film, “Babam ve Oğlum” pazar ilişkilerine mahkûm olmadan da başarılı olunabileceğini kanıtladı. Daha ne olsun!

 Bunlarla yetinmeyenlere, dünkü Hürriyet’in birinci sayfasına bakmalarını tavsiye ederim. Samsun Mecidiye’deki bir mağazanın açıkta sattığı kırmızı iç çamaşırlarına öyle bir ilgi var ki. Fotoğraf; yaşlı başlı, başörtülü teyzeleri kırmızı külot ve sütyen alırken gösteriyor. Yeni yılda giyip uğurlanacaklar! Manzara öyle gülünüp geçilecek gibi değil; “hem içten içe kızarıyor hem de modernleşiyoruz” diye düşünün siz. İyi olacak, iyi… 2006 daha iyi olacak!

 Mutlu yıllar!