DTP Genel Başkan Vekili Nurettin Demirtaş, önceki gün yapılan ve seçim sonuçları değerlendirilirken aynı zamanda olağanüstü kongre kararı alınan...

DTP Genel Başkan Vekili Nurettin Demirtaş, önceki gün yapılan ve seçim sonuçları değerlendirilirken aynı zamanda olağanüstü kongre kararı alınan parti meclisi toplantısına ara verildiğinde gazetecilerle sohbet sırasında kendilerini gözden geçirdiklerini ve partide bir dil ve söylem birliği oluşturmaya çalıştıklarını söylemiş. DTP içinde ve yakın çevresinde bu seçim sonuçlarını değerlendirme ve buradan yola çıkarak DTP'ye bir kez daha eleştiri-mihenk taşını sürtme işi seçimlerin hemen ertesinde başlamıştı aslında. Çünkü DTP, DEP-HADEP-DEHAP çizgisinin bir devamı olarak kabul edildiğinde; bu çizginin ilk kez tulum oy, insana "tulum" dedirtecek raddede oy almayan, alamayan partisi olmuştu ve bu haliyle handiyse bu çizgide bir kırılmayı ya da bir kırılmanın başladığını gösteriyordu.

DTP ve yakın çevresi, sonra Kürt entelijansiyası, bu durumu çok geniş bir yelpazede ele alıyor şu sıralar. Parti resmi görüşü, Türk partilerininkinden, mesela CHP'ninkinden farklı değil bu konuya ilişkin olarak. AKP'nin Kürt oylarında sağladığı artışın altında bu partinin hükümette olmanın olanaklarını kullanarak Kürt halkına yoksulluk üzerinden şantaj yapması ya da sadaka babında yardımlarla seçmenleri cezbetmesi, yoldan çıkarması yatıyordu partinin resmi ağızlardan yaptığı ilk değerlendirmede. Ama bu değerlendirme işini çok daha ilerilere, çok daha uç noktalara götürenler, Ortadoğu'nun başka toplumsal formasyonlarından örnekleme yapmaya kalkanlar da oluyor. Mesela artık DTP'nin El Fetih, AKP'nin Hamas olduğunu söyleyenler. Bu benzetmeye tam olarak katılmak mümkün olmasa da, DTP'nin "has-bel kader El Fetih"liğinde bir durmak gerekiyor.

Sahiden de bir çizginin devamı olarak ve bu çizginin kendisi uzunca bir dönem böyle olduğu için DTP aynı El Fetih gibi Kürt hareketinin siyasallaşmış en güçlü ve etkili sözcüsü ve etkeni; Kürtler için, Kürt nüfusun çok büyük bir parçası için bir çatı, siyasi bir çatı durumundaydı kuruluşundan bu yana. Fakat seçim sonuçları bunun artık böyle olmadığını, olmamaya başladığını gösteriyor.

Peki, AKP'ye giden oylar şimdiye kadar bu çatının altında, DEP-HADEP-DEHAP-DTP çatısı altında kimlik ve hak mücadelesi düzleminde bir araya gelmiş farklı siyasi tercih ve eğilimlerin dağılıyor olmasının bir sonucu muydu?

Kürt toplumunda üstyapısal kavramlarla, mesela din, mesela kimlik (tanımlayışı) gibi kavramlarla açıklanabilecek, adlandırılabilecek, birbirinden ayırt edilebilecek grup ve kesimler arasında bir yarılma mı gerçekleşiyordu?
Bunun pek böyle olmadığı ortada. Çünkü Nurettin Demir-taş'ın da şimdi ihtiyaç duyulduğunu söylediği o "dil ve söylem birliği"nin bu çizgide pek de belirleyici olmaması nedeniyle böyle rahatsızlıklar, uyuşmazlıklar ya da ayrışmalar pek olası değil DTP çatısının altında.

Öyleyse olan ne Kürt toplumunda?
Galiba Kürt toplumunda 12 Eylül'den sonra ilk kez tekrar bu kadar yaygın biçimde sınıfsal kimlikler etkinleşiyor, daha doğrusu sınıfsal tutum ve konumlanışlar harekete geçiyor. Yani Kürt hareketindeki adıyla "kurmançlaşma" yani halklaş-ma süreci yeniden ivme kazanmış durumda. Kürt halkı kendini kendi içinde yoksulluk, zenginlik, emek, sömürü gibi kavramlarla, iktisadi ölçüt ve tanımlarla yeniden ayrıştırıyor.

Kürt toplumundaki bu ayrışmayı, bu kendini yeniden tanımlayış ve konumlandırışı harekete geçiren Irak'ın Kuze-yi'ndeki Kürt Özerk Bölgesi'nde yaşanan gelişmeler ve yaşayan gelişme olmalı. Talabani'nin Irak Cumhurbaşkanı olmasının Türkiyeli Kürtler de dahil olmak üzere bütün bir Kürt halkında bir şekilde ve fazlaca da sorgulanmadan oluşturduğu "modern özgüven" bir yana, asıl oradaki iktisadi büyüme, en azından serpilme Kürt halkının bütün kesimlerinde kendisi için acil ve hemen şimdi refah ve zenginlik, ekonomik sorunlarına çözüm isteme eğilimini güçlendirdi. Bu özellikle Türkiye'deki Kürt nüfus için daha belirleyici bir ruh hali. Çünkü onların gözünün önünde Türk ve Kürt kişi ve şirketler Kürt Özerk Bölgesi'nden zenginleşiyor ve Kürt Özerk Bölgesi'ni zenginleştiriyor.

Yani Türkiyeli Kürtler orada iyi kötü bir Kürt modernleşmesini izlerken dikkatlerini daha çok bu serpilip zenginleşmeye veriyorlar.
İster bakışları oraya saplanıp kalsın, ister oradan feyz alarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki (geçici) iktisadi büyümeyi yakından izlemeye başlasınlar, bu, her durumda Kürt halkında üretim tarz ve süreçlerinden artık kendilerinin de nasiplenmesi talebini artırıyor.
İşte AKP tam da bu gelişen talep sayesinde oylarını artırdı Kürt toplumunda. Kürt toplumunun farklı katmanlarında.

Kürt Özerk Bölgesi'nde iş yapıp zenginleşen yeni veya kıdemli Türkiyeli Kürt burjuva ve kompradorları ve onların nüfuz alanında olan küçük ya da orta ölçekteki işletmeciler bir yandan kısa vadede sınırötesi operasyon konusunda istekli olmadığı kanaatinde olduğu için; diğer yandan ise uzun vadede kendisine Türkiye burjuvazisine eklemlenme, eşit sömürüye eşit kâr fırsatı verecek bir üstkimlik, bir "uyum süreci" olanağı sunduğu için AKP'ye yöneldiler.
Kürt yoksullarına gelince: İşte onların nezdinde AKP bir tür Hamas olabilir. Bir yandan dirlik, düzen ve istikrar, diğer yandan bir güvenlik, can güvenliği umudu. Ve elbette din üzerinden sağlanacak bir üstkimlik yine ve bu üstkimliğe yaslanıp dile getirilebilecek iktisadi talepler, hak istemleri.

İşte bu noktada DTP'nin aşırı sosyolojist ve reel politik dili yeterli olmuyor. Dil ve söylem birliği tam da Kürt halkın-daki bu altyapısal kavramlarla adlandırılabilecek gelişmeye çarptığında dağılıyor.

Kürt toplumunda, çarpık ya da doğru, sınıfsal bir bilinçlenme yaygınlaşırken, Türkiye Sosyalist Hareketi'nin de artık bu doğrultuda harekete geçmesi; bu insanları, Türkiyeli Kürtler'i çağıran sosyalist bir kurtuluş programını oluşturması ya da yeniden işleme alması, sosyalist devrim hedefti bir ortak kurtuluş söylemini yüksek sesle ve kimseyi beklemeden dillendirmesi gerekiyor.

Belki de DTP'liler son günlerde tam de bu gerekliliği gördükleri, nihayet saptadıkları için daha sık kendilerini bir sol parti olarak tanımlamaya, ifade etmeye, böylesi bir relans-man kampanyası sürdürmeye başladılar.