Geçtiğimiz hafta oynanan Galatasaray-Beşiktaş karşılaşmasını ile birlikte Rıza Hoca'nın zor maçların olduğu bir dönemece gireceği ve bu dönemin de nasıl geçeceği merak ile beklenmekteydi.

Geçtiğimiz hafta oynanan Galatasaray-Beşiktaş karşılaşmasını ile birlikte Rıza Hoca'nın zor maçların olduğu bir dönemece gireceği ve bu dönemin de nasıl geçeceği merak ile beklenmekteydi. John Benjamin Toschack'ın görevinden ayrılmasıyla Beşiktaş Takımının başında Teknik Direktör olarak sahaya çıkan son yerli hoca Fuat Yaman'dan sonra camiadan yetişen Rıza Çalımbay yıllar sonra göreve gelen bir başka yerli antrenör olmuş ve geniş bir desteği de arkasına almıştı. Bu neden den ötürü girdiği zor dönemecin kendisine pek sıkıntı yaratmayacağı biliniyordu.

Yönetimin de, muhalefetin de aklı ve dikkati sahadaki sonuçlardan çok Fulya Projesinin sonuçlarındaydı ! Önceki dönemlerin Başkan adayı Nevzat Demir'in Yeniköy Kasabı diye nitelendirdiği Vincente del Bosque'nin gönderilmesi bile daha görevinin ilk günlerinde Rıza Hoca için sağlam bir referanstı. Ne de olsa "dünyanın en büyük hocasını getirdik hiçbir şey olmadı" denilebiliyordu ! Çok sevgili dostlar ise hep bir ağızdan "aman Rıza Hoca'ya destek olalım" diye gönülleri ile büyük çaba gösteriyorlardı. İşte oluşan bu güzel ortam Rıza Hoca'nın saha dışında yaptıkları ve konuştukları ile kaybolmaya başladı. Saha içindeki oyun şekli her ne kadar da bir büyük takıma yakışmayacak şekilde olsa da bu çok önemli değil idi . Uzun yıllardır liberolu veya liberosuz oyun formatlarında savunma hattında yüzde yüz adam adama oyun şekli dünyanın hiçbir yerinde kalmamıştı. Nasıl olsa yakın zamanda bu teknik problem düzeltilebilirdi. Gerçekten de Çin, Avusturalya, Kanada hatta Uganda da bile böyle bir futbol mantığı asla yoktu. Çok eskilerde ülkemizde "aman adamın saha dışına bile gitse peşinden git" şekli büyük takımlarda değil küçük takımlarda bile artık düşünülemezdi.

Netice de Rıza Hoca şu veya bu şekilde bu işten vazgeçmek zorunda kalacaktı.Aynı Fatih Terim Hocanın Popescu geldikten sonra modern futbolun gerektirdiği sisteme yaptığı dönüş gibi. Aynı Şenol Güneş'in 2002 Dünya Kupası karşılaşmalarında elenmek üzere iken çağdaş oyun planına döndüğü gibi. Dolayısıyla Rıza Hoca'da zaten bu anlayıştan sezon sonuna kadar vazgeçecekti. Neticede saha içindeki işleri yoluna koyması için zamanı boldu. Ancak kendisinden yakın zamanda hiçbir baskı ve başarı beklentisi olmamasına karşın kaybettiği ilk maç olan Galatasaray maçından sonra futbolcularına ve takımına karşı takındığı tavır hiç hoş değildi. Kendisine maç sonrası Ömer Güvenç'in Pancu'nun performansı ile ilgili soruda vermiş olduğu cevap " İşte asıl mesele o" demesi bir antrenöre yakışmıyordu. Yine maç sonrası CNN Türk'e konuk olduğu Santra programında Sanem Altan'ın Juanfran ile sorduğu soruya " ortada yok " tarzı ile yaklaşımı yine çirkindi. Halbuki geldiği ilk gün Juanfran'a "müthiş bir futbolcu böylesini görmedim" dediğini henüz hiç kimse unutmamıştı ! Nihayetinde tüm medya organlarında "ne yapalım elimdeki kadro bu transferi ben yapmadım" şekline dönüştürdüğü bir durumunun ortaya çıkması kendisi ve kendisine güvenen insanlar için gerçekten üzücü oldu.

Maçtan önceki Perşembe günü yaptığı basın toplantısında " sakat olup idmana çıkamayan oyuncuyu, oynatmama prensiplerinden bahsederken aynı basın toplantısında Koray'ın girip olup 4 gündür idmana çıkmadığını söyleyip arkasından Galatasaray maçında ilk onbirde sahaya çıkartması da kötü bir çelişki değil miydi ? Üstelik bir futbolcunun, gribal bir hastalıktan ötürü 4 gün idmana çıkamamasının getireceği sonucun , basit bir darbesel sakatlıktan dolayı idmana çıkmamasından çok daha fazla olumsuz etkileneceğini kendisinin , hatta sağlık ekibinin bilmesi gerekmez miydi ? Şimdi "ben göreve yeni geldim futbolcuları tanımam için zaman lazım" şeklinde sözler de çok yanlış bir durum oluşturmaktadır. Rıza Hoca C.Daum döneminde bu futbolcuların hocalığı yapmış ve tüm takımı çok iyi tanıyan içimizden biridir. Bu yola giren bir mantığında kendisine zarar vereceği aşikardır. Ayrıca şu anda Türkiye'den önümüzdeki sezonun transfer listesine aldığı eski takımlarındaki yerli oyuncuların, ilk mağlubiyet karşısında gereksiz bir kalabalık gibi söz ettiği elindeki kadroda oynayamayan Emre Aşık, Okan Buruk, Tayfun Korkut, Berkant, Ahmet Hassan, İbrahim Akın, Juanfran, Fatih Sonkaya'dan daha iyi standartlarda oyuncular mıdır ? Onu da düşünmek lazım dır ! Rıza Hoca'dan kısa vadede başarı adı altında hiçbir şey beklenmemektedir.Takımı kendi başına bıraksanız zaten 4. olacaktır. Ama Rıza Hoca'dan genç Türk antrenörleri, Beşiktaşlı sevenleri ve genç sporcular çok şey beklemektedirler. İnsanların şimdiden bizim mahallenin sevimli kasabını aramaya başladıkları acı bir gerçektir. Ama tüm başarısız saha sonuçlarına karşın kasap yakıştırması yapılan bu kişinin bir gün olsun, futbolcularına ve hiç kimseye kötü bir laf etmemesi de bu gerçeğin de asıl nedenidir ! Rıza Hoca'nın sadece bunu bile aklına getirmesi bazı şeyleri yoluna koyabilir . . .