Evsizlerin toprak işgali bundan iki hafta kadar önce başlamıştı. Buenos Aires'in güney semtlerinden olan Villa Soldati'de

Evsizlerin toprak işgali bundan iki hafta kadar önce başlamıştı. Buenos Aires'in güney semtlerinden olan Villa Soldati'de çoğunluğu Bolivyalı ve Paraguaylı olan bin kadar göçmen Parque İndoamericano'yu işgal ettiler. Dertleri ev sorunlarına çare bulunmasıydı. Yoksa o park alanında derme çatma çadırlarda yaşamak daha önce yaşadıkları yerlere göre çok daha iyiydi. Daha önce yaşadıkları yerlerse Buenos Aires'in etrafındaki, baraka diye niteleyebileceğimiz, çöpten toplanan karton, teneke vb malzemelerden yapılmış, uzaktan bakınca en fazla kümesi andıran “yapı”lardı. (Buenos Aires'in etrafında bu mahallelerden 14 tane var ve buralarda yaklaşık 200.000 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Bu miktar şehirdeki nüfusun yüzde yedisine tekabül ediyor. Bunların çoğunluğunuda göçmenler oluşturuyor.) Buenos Aires'in üst sınıfları ise aşağı yukarı 250-300 metrekarelik dairelerinde, katta ve binalarda her türlü konforun eksik olmadığı bir hayatı kendilerine layık görmüşlerdi.

İşgal sırasında biri kadın dört kişi öldürüldü ateşli silahlarla. Büyük olasılıkla katiller Villa Soldati'nin “sakin”leriydi. İlk günden itibaren parkta kalanları taciz etmeye, onlara taş ve şişe atmaya başladılar. Dertleri ne hakla bu yoksul göçmenlerin o parkı işgal ettiğiydi. Bir an önce oradan ayrılmalarını istiyorlardı. Dağarcıklarında acaba bu insanlar çaresiz olabilirmi, Vali ya da Hükümet bu işe neden bir çözüm bulmaz gibi sorular yoktu. Bunun için önce saldırmayı ve öldürmeyi tercih ettiler. Bu işlerin içinde futbol holiganlarının olduğu tespit edildi. Ayrıca çeşitli faşist gruplar ilk günlerden itibaren internet sitelerinde yabancılara karşı şiddete başvurulması çağrısında bulundular.

Hükümet ve vali ise bu iki haftayı birbirini şuçlayarak geçirdiler. Önce bir yetki belirsizliği meselesi doğdu. Bu alan kimin hükmündeydi. Valininmi, ulusal hükümetinmi? Vali sağcı Macri “herşeyi bildiğini sanan bir Buenos Aires'linin güveniyle rahatça”(Cortazar) yoksulların halini dert etmiyordu. Bir an önce asker ya da polis marifetiyle oranın boşaltılmasını, göçmenlerinde nereye giderlerse gitmelerini söylüyordu. Açık olan, onlara Buenos Aires sınırlarında yaşam hakkı tanımayan tutumuydu. Fakat bunu isteyen valinin elinde yeterli polis gücü olmadığı için hükümete muhtaçtı. Ayrıca göçmen karşıtı açıklamalar ve göçmenlik yasasını onaylamadığını belirten beyanaatlarda bulundu. Artık mülkün bekçisi sınıf ayrımcılığından sonra biraz da ırkçılık olacak burada anlaşılan.

Hükümetse bu soruna sosyal bir çözüm bulma yanlısıydı. Ama onlarda olan saldırıları izlemekten başka bir şey yapmadı. Bunca zaman Cristina'nın gelecek seçimlerde muhtemel rakiplerinden olabilecek Vali Macri'yle yapılan ağız dalaşıyla geçti. Ancak dördüncü kişi öldürüldükten sonra akıllarına biz ne halt karıştırıyoruz demek geldi. Ve çevre sakinleriyle işgalciler arasına polis, jandarma, ve deniz kuvvetlerinden ne buldularsa yığdılar. Göçmenlerde boş durmadılar, arada işgal edilen park ve alan sayısı da artı.

Geçtiğimiz salı günüyse nihayet Vali Macri, Hükümetle bir araya gelmeyi kabul ederek. En azından şimdilik bir çözüm gibi gözüken adımı attılar. Vaadlere göre ev sahibi olmak isteyen göçmenlere banka kredisi ve finansal destek sağlanacak, ayrıca konut alanı tahsis edecek. Ulusal hükümet evlerin yapımında ek olarak para yardımı yapacak. Bunun için göçmenlerin iki yıldır, Buenos Aires'te ikamet ettiklerini kanıtlamaları ve legal oturum hakkına sahip olduklarını göstermeleri şartı getiriliyor. Olayın bu kısmı bana bir sürü olanaktan yoksun bu insanların işini yokuşa sürmek gibi geldi. Çünkü belki çoğu hiçbir şeyi kanıtlayamayacak, iki yıldır burada yaşamayanlar ne olacak?, evsizlik problemi bir de sadece göçmenlerin sorunu değil. Arjantin'in de yoksulu çok. Bu arada, eklemekte yarar Peronist hükümet bütün bu olayların çıkış sebebi örgütleyici olarak, yine Peronist Partiden olan yine başkan adayı, geçmiş başkanlardan Duhalde'yi suçladı. Seçim öncesi istikrarsızlık yaratıp,kitlelerde “otorite ihtiyacı”nı açığa çıkarıp, başkanlık seçimini böylelikle kazanmayı hedeflediğini dile getirdiler. Bu yabana atılacak bir olasılık değil, fakat, asıl mesele eşşek ölüsü gibi ortada duruyor. Hükümet burada biraz sanırım göz bağcılık yapmayı tercih etti sadece. Daha kapsamlı bir çözüm tasarlanmak zorunda.Yoksa ister istemez dünyanın her yerinde olduğu gibi ezilenler zenginlere paylaşmayı yavaş yavaşta olsa öğretecektir.

Not: Geçtiğimiz hafta La Plata federal mahkemesi Ağustos 1977 de işledikleri çocuk çalma suçundan dolayı iki ordu mensubuna 10 ar yıl hapis cezası verdi. Omar Alonso ve eski donanma komutanı Juan Carlos Hertzber cunta döneminde ki filleri nedeniyle cezaevine gönderildi. Burada ve Brezilya'da cezalandırmalar ve yeni mahkemeler cunta dönemiyle hesaplaşma sürecinin bir parçası olarak devam ediyor. Geçmişle hesaplaşma meselesinde politik iradenin beyanlarından öte eylemlerinin ne derece kararlılıkta olup olmamasının önemini bir kez daha görüyoruz. Yoksa yalancı pehlivan gibi esip gürleyip, arada ağlamayıda ihmal etmeyen, iş hesaplaşmaya gelince “mış gibi” yapmayı, halının altına süpürmeyi adet edinen bir politik akıl olsa olsa kendi ahmaklığına doymaz. Sizin niyetiniz yoksa hayat ister istemez öcalanlarını doğuracaktır....