Sosyal güvenlikte "reform" adı verilen felaket (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası-SSGSS) yaklaştıkça kıpırdanmalar...

Sosyal güvenlikte "reform" adı verilen felaket (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası-SSGSS) yaklaştıkça kıpırdanmalar, tepkiler ve protestolar artıyor. Türk-İş uzun bir bekleyişten sonra 15 Ocak Salı günü kimi kitlesel, kimi kapalı basın açıklamalarıyla sosyal güvenlik felaketine karşı sesini duyurdu!

DİSK, KESK, TTB ve TMMOB ile çeşitli toplumsal örgütlerin oluşturduğu "Herkese Sağlık ve Güvenlik Gelecek" platformu da aynı gün Ankara yürüyüşü başlattı. İstanbul'da Türk-İş tarafından Galatasaray'dan Taksim'e yapılan yürüyüşte de işçiler "Herkese Sağlık ve Güvenlik Gelecek" pankartı taşıdı. Yine Türkiye Kamu-Sen SSGSS'yi protesto etmek için bir saat işe geç gitme eylemi yaptı. Sosyal güvenlik felaketi konusunda sesi en cılız çıkan Hak-İş de aynı gün tasarıya karşı "hükümeti uyaran" bir açıklama yaptı.

Katılımın yetersizliğine ve parçalanmışlığa rağmen bu tablo sosyal güvenlik felaketine karşı hâlâ ortak ve kitlesel bir eylem imkânına işaret ediyor. Bütün çalışanlar için ciddi hak kayıpları doğuracak SSGSS karşısında sendikalar ve meslek örgütleri paramparça durumda. Öte yandan ayrı ayrı gösterilen tepkilere ise ciddi bir katılım sağlanamıyor.

İstanbul'daki Türk-İş yürüyüşünde en çok atılan slogan "Türk-İş uyuma işçilere sahip çık" şeklindeydi. Bu slogan sosyal güvenlik felaketi karşısında etkin bir tavır alamayan Türk-İş'e olan tepkinin ifadesiydi. Gerçekten de SSGSS'nin yaratacağı tahribatı ve sakıncaları raporlarla ortaya koyan Türk-İş, sıra bu bu felakete karşı tepki vermeye gelince suskun kaldı ve diğer emek örgütleri ile ortak eylemlere katılmak konusunda isteksiz davrandı.

Açık konuşmak gerekirse SSGSS karşısında toplumsal tepkinin yetersiz kalmasında ve AKP'nin bildiğini okumasında Türk-İş'in bu ataletinin payı büyüktür. Hemen söylemek gerekir ki bu tutum sadece son genel kurul sonrası oluşan yönetim veya Türk-İş merkezi ile sınırlı değildir. Türk-İş'e üye sendikalar da bu konuda suskun kalıyor. "Türk-İş yönetiminde AKP'liler var bu yüzden böyle oluyor" demek topu taca atmaktır.

Türk-İş tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Ülkenin en büyük emek örgütü olarak SSGSS karşısında büyük bir sınavla yüz yüzedir. Eğer bu sosyal güvenlik felaketi önlene-mezse bunun sorumlusu sadece AKP değil, yasaya karşı etkin bir tepki veremeyenler, tutum alamayanlar da -başta Türk-İş ve üye sendikalar olmak üzere- bu felaketin ortakları olacaktır.

Önemli olan Türk-İş ve üye sendikaların yöneticilerinin siyasi kimlikleri, AKP'li olup olmadıkları değil. Önemli olan SSGSS karşısında bir sendika lideri gibi davranıp davranma-yacaklarıdır. Onları bekleyen sorumluluk, siyasi mensubiyetleri ne olursa olsun kendileri seçenlerin, işçi sınıfının çıkarlarını korumaktır. O çıkarları çiğneyenler kim olursa olsun onlara karşı seslerini yükseltmektir.

Türk-İş'in İstanbul eyleminde AKP hükümetinin sosyal güvenlik ve özelleştirme politikalarına karşı ortaya çıkan büyük öfke de gösteriyor ki emek cephesinde tepkileri birleştirmek ve güçlü bir ses yükseltmek mümkündür. Hala iş işten geçmiş değildir. Ortak tutum almak ve kitlesel bir tepkiyi örgütlemek herkesin sorumluluğudur. Yaklaşan felaket karşısında emek örgütlerinin parçalanma lüksü yoktur. Sosyal güvenlik felaketine karşı Emek Platformunu ayağa kaldırmanın zamanı geldi de geçiyor. Türk-İş'e bu konuda kilit bir rol düşmektedir. Aksi halde SSGSS'nin sorumluluğu AKP kadar Türk-İş'in de omuzlarında olacaktır.

Yapılacak iş bellidir. Sendikaların kaynakları ve imkanları bu günler için vardır. Sendikal kadrolar bugünler için vardır. Bugün değilse ne zaman tepki konacak, ne zaman eylem yapılacak? Sendikalar güçlerini bugün göstermezse ne zaman gösterecek? Çok örnek var. Birkaç yıl önce Fransız hükümetinin İş Yasasını esnekleştirme girişimi karşısında sendikaların gösterdiği tepki ortada. Sendikaların büyük tepkisi sonucunda Fransız hükümeti yasayı iptal etti. AKP'ye de geri adım attırmak mümkündür. Yeter ki sendikalar biraz cesur olsun, yeter ki gücünün farkında olsun. Öyle uzağa gitmeye de gerek yok. Tek Gıda-İş üyesi Tekel işçilerinin sigara fabrikalarının özelleştirmesine karşı yürüttükleri cesur ve yaratıcı eylemler ortada. Tekel işçileri kadar cesur ve onlar kadar yaratıcı olmak yeter.

Cesaret, daha fazla cesaret!