Dün iki acı ve önemli olayı anımsadı Türkiye. Unutmaya meyilli toplumumuz, "unutun" temposu tutulurken dört bir yandan; birinin 14. yıldönümü, birinin de ilk duruşması olduğu için...

Dün iki acı ve önemli olayı anımsadı Türkiye. Unutmaya meyilli toplumumuz, "unutun" temposu tutulurken dört bir yandan; birinin 14. yıldönümü, birinin de ilk duruşması olduğu için, Sivas'ı ve Hrant Dink'i anımsadı yeniden. Yıldönümü ve duruşma nedeniyle, biraz da mecburen anımsadı sanki.

Türkiye iki acı ve önemli olayı anımsarken, seçim meydanlarında da nutuklar atılıyordu. Memleketin iktidar ve iktidara aday partileri, vaatler konusunda mangalda kül bırakmazken, bu iki acı ve önemli olay konusunda ne diyorlar, biliyor muyuz? Biz biliyoruz da, kendileri biliyor mu?

Sivas, öyle Aleviler'in falan değil, insanım diyen herkesin bağrında bir ateş olarak yanmaya devam ediyor. Etmeli de, "büyük gazetenin büyük genel yayın yönetmeni" unutmamızı tavsiye eden yazılar yazmış olsa da... Etmeli de, Ma-dımak'ta kebap pişirmek için yakılan ateş söndürülene ve orası bir müze haline getirilene kadar. Sivas ve orada insanların diri diri yakılmasına yol açanlar bu memleketin en önemli toplumsal sorunlarından biridir. Ancak, seçimlere 3 haftadan az bir zaman kalmışken, iktidar talebiyle meydanlara çıkan partilerin, Sivas'ta altı ateş ve ölümle çizilen bu toplumsal sorun konusunda söyledikleri koca bir hiç!

Peki, ya Hrant Dink? Onun ölümü; Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkesi, Ermenisi'yle bu ülkenin tüm vatandaşlarının birlikte yaşama temellerine sıkılmış bir kurşun mu yalnızca? Onun ölümünün, '8o öncesinin karanlık cinayetlerinden Su-surluk'a, Susurluk'tan Şemdinli'ye ve cephaneliğe döndürülmüş gecekondulara uzanan bir boyutu yok mu? HayaPin, savcıya yazdığı mektupta, "Ama ortada kesin olan bir şey var ki, o da Emniyet içinde legal mi, illegal mi bilmiyorum, bir grup bizi kumanda etti. Bu aşikârdır... Şimdi soruyorum, eğer devlet görevinde kullanıldıy-sak bizim haklarımızı korumak devlete düşmez mi?" derken işaret ettiği nedir?

Şimdi, iktidara talep olanlara; "ben bu derin devlet derin millet kavramlarını anlayabilmiş değilim" diyen Hayal'in söylediklerinden ne anladıklarını sorsak, bir yanıtları olur mu? Meydanlarda iktidar isteyenlerin, Türkiye demokrasisinin bu en önemli yarasına neşter atma konusunda söyledikleri hiçbir şey yok!

Cumhuriyet mitinglerinde "çağlayan" kitleler, bugün seçim meydanına çıkanlara "birleşin" çağrısı yaparken; "NATO'ya, ABD'ye, AB'ye" hayır diye bağıyorlardı. Şimdi, birleştirdikleri partilerin NATO'ya, AB'ye ve ABD'ye ne kadar hayır dediklerini soruyorlardır herhalde!

Herkes memleketin bir numaralı sorunu olarak yoksulluk ve işsizliği gösteriyor. Bunlar, 5 yıla yaklaşan AKP iktidarı altında yaşanan sorunlardı. Yoksulluğa ve işsizliğe karşı AKP'nin çözümü "yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır" ifadesinde gizli. Ya diğer iktidar adayları? Onlar hangi kaynak ve programla bu sorunları aşacaklarını açıkladılar mı? Açıklamalarını duydunuz ve inandınız mı? Son bir yılda; kapkaçta yüzde 70, yankesicilikte yüzde 49, dolandırıcılıkta yüzde 68, gaspta yüzde 26, hırsızlıkta yüzde 52 oranında ortaya çıkan "suç patlaması" için kim polisiye tedbirler dışında birşey öneriyor? Meydanlarda bunları anlatıyorlar da ben mi duymuyorum?

Tarımımız can çekişiyor, suyumuz tükeniyor, göllerimiz, nehirlerimiz kuruyor... "Mazot 1YTL olacak", "Fındığa 8 YTL vereceğiz" dışında tarıma atılmış kimin bir can simidi var? Nasıl bir su politikası, nasıl bir çevre politikası var iktidar adaylarının? Anlatıyorlar da biz mi anlamıyoruz?

Anlatılanlardan anlıyoruz ki, iktidar adayı ağızlarda "terör ve güvenlik sorunu" olarak tanımlanan "Kürt sorunu" meydanların gündemini belirliyor. Peki, o konuda çözüm önerileri ne iktidar isteyenlerin? Yıllardır yaşananlardan, yitirilen onca candan sonra tartışmanın derinliği ortada. Liderler meydanlarda "ip atmaca, adam asmaca" oynuyorlar, en önemli soruna en kesin çözümü önermek adına.

Seçime üç haftadan az bir zaman kalmışken şunun şurasında, hala seçim havası yoksa memlekette, bu, biraz da, "ip atmaca, adam asmaca" oyunları yaraya merhem gibi görülmediğinden olsa gerek.