Bedenlerinde herhangi bir yanık izi yoktu. Tek parçaydılar. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’e göre bu, ‘güzel bir

Bedenlerinde herhangi bir yanık izi yoktu. Tek parçaydılar. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’e göre bu, ‘güzel bir ölüm’dü. Hatta ölüm ne kadar güzel olursa acı da o kadar az çekiliyordu. Dinçer, “Patlamadan kaynaklanan şok, galeriye ve asansöre zarar vermiş. Yeraltında büyük tahribata neden olmuş. İlk 19-20 cesedimizde bahsettiğimiz türden herhangi bir şey yoktu. Güzel öldüler. O konuda ben, acı çekmediklerini ve fizik olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim” diyerek hayatlarını kaybeden işçilerin ailelerini ‘teselli’ etmişti! Evet öldüler! Ama merak etmeyin, babanız, kardeşiniz, oğlunuz, eşiniz çok güzel öldü! Acısız... Yani, buna da şükür!
Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Karadon Maden Ocağı’nda, 17 Mayıs’ta 30 işçinin ölümüyle sonuçlanan grizu faciasının ardından, “Bu mesleğin kaderinde ölüm var” diyen bir Başbakan’ın reyini alan bir Bakan’dan da böylesi bir teselli açıklaması beklenebilirdi zaten.
Yaşanan acı olayı kadere havale eden ve bu doğrultuda insanın acısını derinleştiren açıklamalardan sonra nihayet sıra gerçekleri konuşmaya geldi. Zonguldak’ta, TTK’ya ait Karadon Maden Ocağı’nda meydana gelen grizu patlamasıyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı inceleme raporunu tamamladı. Rapora göre asıl iş veren TTK yüzde 30, alt işveren Yapı-Tek firması yüzde 70 kusurlu bulundu. Madenci ölümünün ardında kaderin değil, ihmalin olduğu belgelendi.
Raporda vurgulanan eksikler: Sistemdeki hava kapıları güvenli değildi. Kullanılan elektrikli ekipmanların kablolarında ekler vardı ve gazlı ortamda kullanıma uygun değillerdi. Ocak içerisinde metan gazı oranı yüzde 1.5’i geçmesine rağmen kesiciler enerjiyi kesmedi. Düzenli olarak gaz ölçümleri yapılmadı ve ölçüm sonuçları Yapı- Tek tarafından düzenli olarak kayıt altına alınmadı. Metan gazı tehlikeli düzeye çıkmasına rağmen, gerekli ve yetkili kişilere haber verilmedi.
İşyerinde çalışan yetkili kişilere yeterli sayıda gaz ölçüm cihazı verilmedi. Yapı-Tek alt işveren şirketi işçilerine kurtarıcı maske vermedi; maskelerin kullanılması yönünde denetimler yapılmadı ve çalışanların sadece belirli bir kısmına maske kullanma eğitimi verildi. Asıl işveren TTK Karadon Müessese Müdürlüğü risk analizi yapmadı; alt işveren Yapı-Tek güvenlik dökümanı ve acil durum planı hazırlamadı. Yapı-Tek işçilerinden 23’ünün mesleki eğitim belgesi yoktu. (Bianet-30.07.10)
Rapor, işçilerin nasıl da güvenli olmayan bir iş ortamında çalıştırıldığını ve taşeronlaşmanın tehlikelerini gözler önüne serdi. 2004 yılında Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikle, daha önce sadece TTK tarafından yapılan galeri açma işleri taşeron firmalara verilmeye başlandı. Deneyimli TTK yerine, çoğu bu işlerde deneyimsiz olan taşeron firmaların galeri açmaya başlaması, kazalarda gözle görülür bir artışa neden oldu. Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre, 2003-2008 yılları arasında meydana gelen ölümlü iş kazalarında Türkiye, Hindistan ve Rusya’dan sonra dünya üçüncüsü! Türkiye’de sadece 2008’de 43 işçi meydana gelen kazalarda öldü. 2009’da bu sayı 92’ye ulaştı. 2010’un ilk 5 ayında ise 66 kişi hayatını kaybetti.
Açıkça görülüyor ki bu kazaların ardında kader değil taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma var; asıl işveren olan devletin, güvencesiz bırakılan işçileri taşeron firmaların deneyimsiz ellerine teslim etmesi var.
Bu kazaların ardında, hatanın yüzde 70’ini kendi seçtiği taşeron firmanın üzerine yıkarak, kendisine kestiği yüzde 30’luk hatayla yırtma gayretinde olan devlet var.
Bu kazalardan ‘güzel ölümler’ çıkmıyor. İşi kadere havale etmek, suç(lu)ların üzerini örtmüyor. Sorumluluklarından böylesi hamasi laflarla kurtulmaya çalışmak ‘koskoca devlet’e yakış(m)ıyor!