Eylem yüklü bir haftayı kendi hesabıma meydanlarda tamamlayamadım ne yazık ki.. Hafta içinde, Akay Yokuşu/Kızılay eylemlerinden sonra...

Eylem yüklü bir haftayı kendi hesabıma meydanlarda tamamlayamadım ne yazık ki.. Hafta içinde, Akay Yokuşu/Kızılay eylemlerinden sonra pazar günkü Kadıköy mitingine daha önceden planlanmış Tunceli'deki bir anma nedeni ile katılamadım. Kadıköy Mitingi'nin de oldukça iyi geçmiş olması doğrusu epey moral verdi.

Tunceli öncesi Elazığ'da idim. Harput'ta aslına uygun restore edilmiş Gülsan/Harput Evi'ni gezdim. Evin merdiven çıkışına bir küp konmuş ve üzerine de Cınıvız Ali'nin Orcik Küpü diye bir etiket yapıştırılmış. Eskiden pestili (dut, kayısı, erik vs.) küplerde yapar ve saklar-larmış. İşte o küplerden biri idi bu. Doğal olarak o günden bu güne ne Orcik'te yapılan pestil ne de Cınıvız Ali kaldı. Finans-kapital zorbanın toz pembe gösterdiği, Erdoğan'ın refah ül-kesi(!) Türkiye aslında Cınıvız Ali'nin boş Orcik küpüne ne kadar da benziyor.

Bir yandan ülkenin geleceğini ipotek altına alan yasalar çıkartıp, diğer yandan Orcik'i kendilerine boş küpü halka sunma işini doğrusu bu arada iyi beceriyorlar.

A.Einstein ölmeden önce çocuklarını toplayıp mirasını paylaştırmış. Bunu yaparken de "Çocuklar elimden gelen maddi miras ancak bu kadar. Dünyanın gidişini değiştirecek işleri yapmama olanak sağlayan bir beynim var fakat ne yazık ki insan aklını çocuklarına miras bırakamıyor" demiş. Gerçekten de insan aklını miras bırakamaz ama yaşam biçimi ile düşüncelerini, mücadele azmini, geleceğe, gelecek güzel günlere olan inancını, iradesini çocuklarına miras bırakabilir. İşte bizlerin de elinden gelen ancak bu, bugün için.

Küresel kapitalizmin tahribatını giderecek, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğine yönelik saldırıları bertaraf edecek güçten yoksunuz. Geleceğe karşı mahcubuz ne yazık ki. Ancak güzel günlerin temelini atacak birikim ve inancımız var. Bu inanç, tüm geçmişe, popülist yaklaşım söylemlerinin ötesinde su kadar, toprak kadar, güneş kadar gerçektir. Ve bizler bu inançla, geçen yıl ı Mayıs'ta uzun yıllar sonra Taksim Meydanı'na çıkmıştık. Yine yıllar sonra, geçen hafta içinde Kızılay Meydanı'nda idik. Zorbanın ve ona biat etmiş AKP iktidarının gasp yasasına karşı direnç, alanlarda, meydanlarda, işyerlerinde kısacası hayatın her alanında sürüyor, sürecek.

Ve bu süreç içerisinde Hak-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen vb sendikaların zaten bu gasp işinin bir parçası olacağı bekleniyordu ve öyle de oldu.Yine teslimiyet bayrağını elinde taşıyan ve göstermelik bir adımdan sonra kabuğuna çekilen Türk-İş için de aynı beklenti mevcut idi. Bunun böyle olacağını zaten söylemiş idik. Nitekim Türk-İş TBMM'de yasa görüşülürken dinleyici locasında yer alıp 'kaş çatma eylemi' ile hükümete gözdağı vermiştir.

Gerçekte sağ politikaları benimseyen, solun, dolayısıyla emeğin karşısında olan sendikalardan bundan fazlasını beklemek de abes olurdu. Doğal olarak onlar Meclis'te ağustos dereleri gibi usul usul süzülürken her daim emekçinin yanında olan emek ve meslek örgütleri bahar dereleri gibi köpük köpük meydanlarda, alanlarda idi.

Diğer yandan bu gelişmeler karşısında hırstan köpürenler de var. Biracıların bir sözü vardır; "köpürmesi ne kolay dünyası bardak arpa suyuna" diye..

Gerçekten de bardak kadar dünyası ile Erdoğan da sola, sosyalistlere karşı bir hışım, bir köpürme gırla gitsin.. Zaten bu günlerde baskılarla sol muhalefete karşı 'kes sesi-nü'politikası uygulayanlarda dil dediğin Amerikan pabucu..

Gün gelir bedenlerini sevgisiz taşıyan bu bezirgan, tüccar zihniyetin de dili şişer.

Nihayetinde akrebin kuyruğu kendine kısmet bu böyle biline.

Yeter ki sosyalistler birbirlerinin kıyılarına uğramayı ihmal etmesinler. Ve hep birlikte alanlarda, barikatlarda, işliklerde hayatın her alanında mücadeleyi yükseltip, akrebin etrafında ateşi örsünler.