Bugün 6 Mayıs. Bu ülkenin, üç fidanını darağacında* sallandırdığı gün.

Bugün 6 Mayıs. Bu ülkenin, üç fidanını darağacında* sallandırdığı gün. Hüseyin İnan, Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan, Anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçlamasıyla Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’nde başlayan yargılamalarından 9 ay sonra idam edildi. İkisi 25, biri 23 yaşındaydı. Öldürülüşlerinin üzerinden tam 39 yıl geçti. Tarih, sayfalarına katılan bu kara günü, değişmeyen hüznüyle saklamaya devam ediyor.

Hüseyin, Deniz ve Yusuf’un idam cezalarının infazı için gereken TBMM onayı 53 ret, 6 çekimser ve 238 kabul oyuyla gerçekleşti. CHP milletvekilleri ve bağımsız Mehmet Ali Aybar idama karşı oy kullanırken, idamlar için en büyük destek Süleyman Demirel liderliğindeki AP’den geldi. İdamdan yana kullandıkları oylar bir yana, Demirel, Deniz ve arkadaşlarının idam kararını veren mahkeme başkanı Ali Elverdi’yi AP’den, savcı Baki Tuğ’u da 12 Eylül’den sonra kurduğu DYP’den milletvekili seçtirerek meclise soktu. Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Nahit Menteşe, İsmet Sezgin gibi sağ kanattan isimler idamların gerçekleşmesi için o kadar istekliydiler ki, CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nden dönen karar üzerine yeniden toplanıp yeniden “idam” dediler. İdamlara karşı gösterilen yoğun tepkiye rağmen, 3 Mayıs 1972’de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay infaz kararını imzaladı. Karar resmi gazetede yayınlanır yayınlanmaz da üç fidanı ölüme götürecek olan darağaçları kuruldu. Üçü de, ailelerine bile haber verilmeden, 6 Mayıs 1972’de sabaha karşı idam edildi.

Tarihe geçen son sözleri, gelecek kuşaklar için neden ölüme gönderildiklerinin de kısa bir özeti oldu: Deniz Gezmiş: Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm - Leninizm'in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. Kahrolsun emperyalizm. Yaşasın işçiler, köylüler. Yusuf Aslan: Ben halkımın bağımsızlığı için bir defa ve şerefle ölüyorum. Fakat bizi asan sizler, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz! Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler! Kahrolsun Faşizmi! Hüseyin İnan: “Ben hiçbir şahsi çıkar gözetmeden, halkın mutluluğu için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım, bundan sonrada bu bayrağı Türkiye halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler ve köylüler, Kahrolsun Faşizm!”

Hüseyin, Deniz ve Yusuf, vasiyetlerinde Ankara Cebeci Mezarlığı’nda yatan arkadaşları Taylan Özgür’ün yanına defnedilmek istedilerse de, savcının talimatıyla Karşıyaka Mezarlığı’nda ve aralarına üçer mezar boşluk bırakılarak toprağa verildi. Boyunlarını kırdıkları gencecik fidanlar, yan yana yattıkları toprağın altında yeniden bir araya gelip de çoğalmasınlar diye…

Yaşananların kısa bir özetini sunmaktaki amacım, günü geldiği için yazılan basit bir hatırlatma değil sadece, bir vasiyeti yerine getirmek. “Çocukları düşünüyordum sık sık. Anlatılmaz bir sevgi, anlatılmaz bir özlem duyuyordum onlara, çocuklara. Bir de bütün bu olayları, bütün bu acıları, gelecek kuşakların hatırlamayacağını düşünüyorsun. Ya hatırlamazlarsa diye geçiriyorsun. Bütün bu acıları, bu sıkıntıları onlar için çektiğini çok iyi biliyorsun oysa. Bir kişi olduğunu, içine girdiğin bu çatışmanın, aslında o anda bir kişinin çatışması olduğunu ve bunun, bu büyük kavganın içinde önemsiz olduğunu, kocaman okyanusta bir damla olduğunu düşünüyorsun. İşte Vietnam. Bir yığın insan ölmüş orada. Vuruşan, ölen her yurtsever Vietnamlı, bir yığın acı, bir yığın sıkıntı çekmiş ve vuruşa vuruşa ölmüş... Ölen yığınla devrimci var orada. Ve gelecek kuşaklar, ne diyecek? ‘Beş yüz bin kişi öldü, falan’ diyecek. Böyle diyecek gelecek kuşaklar. Ve sen geçip gideceksin. Çektiğin bunca acının, acıların, gelecek kuşaklarca da bilinmesini istiyorsun. Bu duyguyu anlıyor musun?” Deniz Gezmiş**.

Bu yüzden yukarıdaki idam sevdalılarının adlarını ve onları bugün de var eden geleneği unutmuyoruz; çünkü devrimci mücadeleyi çocuklarımıza anlatma sırası bize geldi.

*Darağacında Üç Fidan-Nihat Behram

**Deniz Gezmiş Anlatıyor-Erdal Öz