Bir hafta boyunca Dünya Şampiyonası'nı izledik. Maçların sonunda grubunu lider tamamlayan Türkiye, bu avantajı diğer grubun

Bir hafta boyunca Dünya Şampiyonası'nı izledik. Maçların sonunda grubunu lider tamamlayan Türkiye, bu avantajı diğer grubun dördüncüsüyle oynamak ödülü olarak aldı. Ve, rakibimiz Fransa oldu. Aslında, son güne kadar eşleşeceğimiz ülkenin Yeni Zelanda olacağını sanıyorduk. Fakat, Fransa son maçını Yeni Zelanda'ya karşı 12 sayıyla kaybedince D gurubunda işler değişti. Bu değişim öyle bir rüzgar estirdi ki, ince hesaplar peşinde koşarak İspanya ile karşı karşıya gelmemek için, spor etiğine aykırı bir davranış sergileyen Yunanistan’ın da ters köşe olmasını sağladı. Sonuçta da, çeyrek final öncesi, eşleşmeler Türkiye-Fransa, İspanya-Yunanistan şeklinde oluştu.
Ulusal takımımız grup maçlarında oldukça iyi göründü. Geçen hafta belirttiğim korkularımı sildi. Zaman zaman üstün bireysel  performansla takımı sırtlayan oyuncular ortaya çıksa da , basketbolun bir ekip oyunu olduğu unutulmadı. Ve, ara sıra zorlanmalara karşın, maç kaybetmeden, grup lideri olarak bir üst tura çıktık. Bu yazıyı hazırlarken Fransa maçı daha oynanmamıştı. Yayınlandığında ise, oynanmış olacak. Sanırım, aynı performans bu maçta da ortaya konabilirse, çeyrek ve yarı finaller pek hayal olmaz.
Şu ana kadar ki görüntü içinde bu takıma en azından yarı final oynamak yakışır.
Dilerim yanılmayız...
İki eleştiri:  1.Yayıncı kuruluş reklam uğruna molaları harcamaktadır. Ara sıra gösteri kızlarını da ekrana yansıtsa, TV izleyicileri için, salonlardaki coşku daha bir anlaşılır olur, kanısındayım.
2. Ülkenin Başbakanı maç izlemeye geldiğinde, kızlar gösteriye çıkarılmamış. Bu durum dünya kamu oyunda nasıl bir yankı bulmuştur, acaba?                   
 
AVRUPA ULUSLAR KUPASI BAŞLARKEN
 
Bu hafta Avrupa Uluslar Kupası grup elemeleri de başladı. Ulusal futbol takımımız, her ne kadar kolay bir grup olarak algılansa ya da öyle sunulmaya çalışılsa da, bana göre oldukça zor rakiplere düştü. Bu konuda Almanya için hiçbir yorum yapmaya gerek görmeden, diğer rakiplerimiz Belçika ve Avusturya’yı şöyle bir ele alalım:
Avusturya ile hatalı araştırma yapmadıysam, 13 maç oynamışız bunların 7'sini kazanmış, 6'sını kaybetmişiz. Yani denk bir tablo oluşturmuşuz. Bu 7 galibiyetin nerdeyse tamamı son on beş-yirmi yıllık döneme rastlamaktadır. Bu sürede bir çöküş içine giren Avusturya futbolu ki, bu çöküş neredeyse tüm Avrupa'da yaşanmıştır, son yıllarda yeniden ayağa kalkmak için yapılanmaya çalışmaktadır. Kısacası Avusturya'yı öyle kolay lokma sanmak biraz saflık olur kanısındayım.
Keza, Belçika içinde aynı şeyleri söylemek olası. Onlarla da oynadığımız maçların bir kısmını Belçika, bir kısmını da biz kazanmışız. Oynanan son maçın skoru ise 2-0 Belçika lehine olmuş.  
Futbolun, Avrupa'daki duraklama devri sırasında Belçika da bundan etkilenerek , uzun süre başarıya hasret kalmıştı. Fakat son yıllarda eski gücüne ulaşma çabası içinde uğraşı vermektedirler. Yine kısacası, Belçika öyle kolay yutulur bir lokma olarak görülmemelidir.
Velhasıl, futbol basınının bazı sözüm ona duayenleri, kamuoyunu, grubumuzun kolay olduğu safsatasıyla, hatalı yönlendirmekten vazgeçerlerse daha doğru bir yaklaşım sergilerler sanırım.