Türkiye’de bugün on binlerce Rusya ve öteki eski Sovyet cumhuriyetleri yurttaşı yaşıyor.

Sevgili Hakan,

Türkiye’de bugün on binlerce Rusya ve öteki eski Sovyet cumhuriyetleri yurttaşı yaşıyor. Ben de bunlardan biri olduğum için şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bizim için bazen en gülünç, bazen de en acı şeylerden biri, bazı Türkler’in pek bilmedikleri halde bizim ülkelerimizle ilgili ileri geri yorum yapmalarıdır. Bazen tarihî önyargıları, bazen de sadece bilgisizliği ve yüzeyselliği yansıtan bu tür yorumları, ne yazık ki en çok gazetecilerden duyuyor ve okuyoruz.

Son yıllarda Türkiye ile Rusya birbirlerine çok yakınlaştı. Bunda 20–25 yıldır işadamlarının, son yıllarda da devlet adamlarının büyük payı var. Kültürel ilişkiler geliştikçe sanatçılar da bu işe kendi katkısını yapıyor. Onun dışında gelişen turizme bağlı olarak insanlar birbirlerinin ülkesine gidiyor, insanî ilişkiler güçleniyor. Ne var ki gazeteciler (hem Türk, hem de Rus gazeteciler) iki ülkenin yakınlaşması konusuna şaşılacak kadar uzak…

Bunun nedenini tam bilemiyorum; belki hâlâ stereotiplerin, belki de birbirinin ülkesini sevmeyen lobilerin etkisi altındalar ya da sadece işlerini yüzeysel gayretlerle yapmaya fazlasıyla alıştılar…

*      *      *

Örneğin, ben yıllardır Rusya’ya birkaç günlük geziler yapıp da “Ruslar böyleDİR, Rusya şöyleDİR” diye her şeyi hemencecik öğrenmiş, kesin ifadelerle yazılar yazan gazetecilerden usandım.

“Son zamanlarda bu yüzeysel yazı ve yorumlar azaldı mı ne?” derken, Aktüel’in son sayısında yayımlanan “Vizesiz Moskova'da hayatta kalma rehberi”ni gördüm ve allak bullak oldum. Ne yazı Tanrım! Neredeyse her satırı bir facia!

Derginin muhabiri belli ki oldukça kısa bir inceleme sonrası bir şeyler yazmış, bir de Rusya’da yaşayan bazı Türkler’den birkaç cümle eklemiş. Sonunda ‘ilgi uyandıracak’, ‘çok tutacak’ bir ‘bomba araştırma’ ortaya çıkarmış (‘Bomba gibi araştırma’, onların kendilerinin iddiası).

İzninizle şu ‘bomba’ya yakından bir bakalım.

*      *      *

“Moskova’ya ayak bastığınızda (…) hava limanından merkeze gitmek için boşuna taksi aramayın, bulamazsınız.”

Allah Allah, oradaki onca taksi şirketini ve taksiciyi görmemek için nasıl bakmak gerekiyor acaba?

“Önünüze çıkan herhangi bir araca elinizle işaret ettiğinizde hemen duracaktır. (...) Trafik genellikle çok yoğun, hem de yollar gidiş dönüş sekizer şerit olmasına rağmen.”

İşareti ‘elimizle’ vermemiz gerektiği uyarısı önemli gerçekten. Herkesin mutlaka önünüzde duracağı kanısı ve sekizer şerit konusundaki iddianın belirsizliği de bir harika!

“Saatlerce aynı noktada beklediğiniz için siz sinir krizi geçirirken şoförünüz ise son derece sakin görünecektir, çünkü halk SSCB döneminden kalma bir disiplin ile her türlü kuyrukta beklemeye alışkın. Ancak trafikte arıza çıkaranlar da var. Azeriler, Ermeniler ve Çeçenler beklemeyi pek sevmiyor…”

Gerçekten bu gözlemlere yorum yapmak bile çok zor. Oysa Ruslar bazen trafikte o kadar sabırsız ve küfürbazdır ki! Bu arada ‘trafikte arıza yapan halklar’ araştırmasında kaç denek kullanıldı acaba?

“Rus erkeği çok fazla içiyor ve sadakatsiz. Ancak hoş tarafları da var, örneğin bir kadınla buluşacağı zaman mutlaka elinde çiçeğiyle gidiyor.”

‘Rehber’ adı verilen yazının, bir kadının elinden çıktığı belli olan en duygulu ve etkileyici satırları bu olsa gerek…

*      *      *

“Dikkat! Dayak yiyebilirsiniz! (Ruslar …) yanlarında eşleri ya da sevgilileri bile olsa başkalarıyla dans edebiliyor. (…) Ama bu, Türk erkeğinin Moskova kulüplerine akıp cüretkâr teklifler yapabileceği, Rus kadınlarına iltifatlar yağdırabileceği anlamına gelmiyor. Bu şekilde davranıp Rus erkeklerden dayak yiyen Türk sayısı oldukça fazla.”

Bu sayıyı açıklayabilir misiniz lütfen? Bu arada gözleminiz müthiş!

“Bir de oligarklar var. SSCB dağıldıktan sonra 90’ların başındaki özelleştirmeler sırasında kurnaz davranarak zengin olmuş sonradan görmelere oligark deniyor.”

Daha dünyada hiç kimse, Rusya’daki oligarkları böyle ‘ustaca’ tanımlayamadı! Bravo!

“Moskova’da her 100 metrede bir eczaneye rastlayabilirsiniz. (…) Çünkü Ruslar vitamin haplarıyla yaşıyor. Nedeni de havanın soğuk, sebze meyvenin az ve pahalı olması.”

Yine korkunç bir analiz! 100 metrede bir! Vitamin hapları! Geçenlerde Rus gazetecileri, eczane sayısının artması ile izinsiz satılan ilaç ve uyuşturucular arasında bağ kurmak için haftalar süren incelemeler yaptı. Keskin zekâlı bir Türk gazetecisine sormayı akıl edemediklerinden olsa gerek...

*      *      *

“Rusların vazgeçilmez yiyeceği krep. Hatta gece kulüpten çıktıktan sonra biz nasıl işkembe çorbası içiyorsak onlar da krep yiyor.”

Çok ilginç! Acaba Moskova derken aynı kentten mi bahsediyoruz?

“Size bir de güzel bir et lokantası önerelim: El Gaucho!”

‘Bir de’ bu kıyağı yaptınız, sağ olun, ama pardon, “Vizesiz Moskova'da hayatta kalma rehberi”nde neden tek bir restoranın adı geçiyor? Orada karnınız iyi doydu ve mutlu oldunuz ondan mı, yoksa ‘gizli’ reklam mı? Üstelik Rus değil, Arjantin restoranı…

“Rusya’da sokağa çıkarken pasaportunuzu yanınıza almayı unutmayın, aksi takdirde başınıza büyük dert açarsınız; polis sizi derhâl merkeze götürür.”

Yani… Yazılan doğru olabilir, ama kullanılan üslup (“polis sizi derhâl merkeze götürür”) beni gülmekten yerlere yatırıyor.

“Derdinizi İngilizce anlatmaya çalışarak kendinizi boşuna yormayın, kimse bu dili bilmiyor. Zaten şehirdeki Azeriler, Özbekler, Tacikler, Ahıska Türkleri, Gürcüler ve Ermenilerin bir bölümü gayet iyi Türkçe konuşuyor.”

Alın size süper bir analiz daha! “Tacikler, Gürcüler ve Ermeniler’in bir bölümü” nasıl Türkçe konuşuyor acaba, karıştırdığınız bir şeyler olmasın? Bu arada son 10–15 yılda Rusya’da İngilizce eğitiminin oldukça yaygınlaştığı konusunda hiçbir şey duymadınız mı?

“Bir Rus’a asla ‘kazyol’ (keçi) demeyin, büyük hakaret. Söylenmeyecek diğer iki sözcük de ‘manyak’ ve ‘durak’. Manyak bildiğiniz anlamda. Durak da deli demek. Eğer bu sözleri bir tartışma sırasında söylerseniz dayak yersiniz.”

Türkler’in diskoda ve sokakta dayak yememesi konusunda gösterilen özen göz yaşartıcı. Ama affedersiniz, tutup bir Türk’e “keçi” derseniz o size teşekkür mü eder? Bu arada “durak” kelimesi deli değil, aptal demek. Hiç olmazsa Rusça-Türkçe bir sözlük bulsaydınız...

*      *      *

 “(Ruslar’ın) belli başlı yemekleri: ‘Sup Si’ ve ‘Sup Bors’ adlı çorbalar, ‘Grechka’ (arpa pilavı), ‘Salat Olivye’ (salata) ve ‘Rassolnik’ (turşulu sulu yemek).”

Aman Tanrım! ‘Sup’ çorba demektir zaten. Çorba ve yemeklerin isimleri de yanlış yazılmış ve isabetsiz açıklanmış. Arpa pilavı ve karabuğdayı karşılaştıran bir bilimsel tez araştıracağım sizin için... Bu arada verdiğiniz “Moskova’nın en popüler kulüpleri” listesinde isimleri yanlış yazılanlar ve kapananlar bile var…

“İstatistiklere göre Rusya’da her üç dakikada bir kadın dayaktan ölüyor.”

İstatistikler her 40 dakikada bir diye açıklandı, ama siz daha iyi bilirsiniz mutlaka!..

“Ruslar birbirlerine çok güvenmiyor. Her dairenin iki giriş kapısı var. Evlerin hepsi eşyalı olarak kiralanıyor. Burada erkek ve kadın o kadar eşit ki sokakta kadınla erkeğin kıyasıya tekme tokat dövüştüğünü bile görebilirsiniz.”

Neresini düzeltsek? Birbirine güvenmeme, boş ev kiralanmadığı, hele hele eşitliğin kanıtı olarak kadın-erkek dövüşü... Diyecek sözüm yok! Pes!

“Rus erkekleri kadına ilgi göstermez.”

Dedim ya, pes! Bir daha Rusya yorumu yapmayacağım!..

“Rusya’da (...) anneler çocuklarını bağrına basmaz, aralarındaki ilişki resmîdir.”

Yukarıda pes dediğim için buna da diyeceğim bir şey kalmadı artık.

*      *      *

Ne diyeyim, Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’de daha kaba propagandalar olduğunu duymuştum: “Rusya’ya gidin, istediğiniz bir eve girin, girişte asılı bir şapka varsa evin erkeği evde demektir, eğer yoksa siz kendi şapkanızı asın ve içerdeki kadına kolayca sahip olun…”

Bu tür örneklere kıyasla, günümüzdeki ‘hayatta kalma rehberleri’ çok daha pozitif ve katlanılabilir yazılar tabii.

Sağlıcakla kal.

Nataşa