İstanbul Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi’nde 24 Kasım’da açılan

İstanbul Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi’nde 24 Kasım’da açılan Pablo Picasso’nun resim, heykel ve seramik sergisi 26 Mart 2006’ya kadar gezilebilecek.

Sergi düzenlemesi, organizasyon, müzenin fiziki koşulları bakımından Picasso sergisinin Avrupa’nı n ünlü müzelerinden hiçbir eksikliği bulunmuyor.

Geçenlerde Emre Aköz, bu sergi ile ilgili olarak çıkan haberlerde İspanyol sanatçı ve eserlerinden çok, bu sergiyi Türkiye’ye getiren Sabancı Holding’in "çabalarının" öne çıktığından yakındı.

Oysa basının ilgisi için yapılabileceklerin tümü yapılmadı.

Örneğin Picasso resmi denilince memlekette akla ilk gelen isim Kenan Evren’e ağız tadıyla bir açılış yaptırılmadı!

Hatırlanacağı üzere Kenan Paşa, Picasso’nun resim tekniğine olan "hayranlığını" ve "saygısını" tek çizgili tablolarından birinin önünde dile getirmişti:

"Bunu ben de yaparım!"

O tarihe kadar hiç kimse, Picasso ile bu kadar bütünleşememişti!

Sanatseverler, Picasso tabloları karşısından "Ne kadar güzel yapmış" diyerek ayrılıyorlardı. Evren sonradan Picasso ile "meslektaş" oldu.

Fikret Otyam’ın bir fotoğrafını sanatçıdan izin almaksızın tuvaline aktardığı için "1 Türk Lirası" manevi tazminat ödemek zorunda kaldı.

Resme gönül verenler Kenan Paşa hakkında, yaptığı resimler yüzünden bir dava açmadılar. O da önüne koyduğu tuvalleri boyamaya devam ediyor. Kimseye bir zararı dokunmuyor.

Ancak Evren’ın bu kadar "masum" olmayan icraatları da var tabii…

Onun, astığı astık kestiği kestik dönemleri çok gerilerde kalmasına karşın "izleri" hâlâ sürüyor. Paşa, çıkar kürsüye ağzına geleni söylerdi:

"Ne yapayım ben böyle aydını?!!"

Söylevin ardından "Aydınlar Dilekçesi Davası" açılırdı.

Askeri mahkemeler otomatiğe bağlanmış gibi düzenli olarak "idam cezaları" keserlerdi.

General Evren idam dosyaları ile idam sehpaları arasındaki mesafeye de kızardı:

"Asmayalım da besleyelim mi?"

Bunlar kamuoyu önünde olup bitenler…

Bir de Evren’in "görülmeyen günahları" var.

Onların bir bölümünü genç yönetmen Çağan Irmak, Babam ve Oğlum filminde "sinemanın sevap sayfalarına" iliştiriyor.

Eğer general Evren Çağan’ın filmini izlerse, Picasso’nun sergisindeki gibi "bunu ben de yaparı m" demek zorunda kalmayabilir. Okula gideceğ i ilk gün "ben babamı özledim" diyen 12 Eylül doğumlu küçük çocuğun etrafında halkalanan acıya bakıp iftihar edebilir:

"Ben bunu yaptım!.."