Ligin bitmesiyle geçmişte yaşanan tüm olumsuzluklar rafa kalkmış görünüyor.

Ligin bitmesiyle geçmişte yaşanan tüm olumsuzluklar rafa kalkmış görünüyor.
Fazla değil daha birkaç hafta öncesine kadar futbolcusundan teknik adamına, teknik adamından yöneticisine kadar neredeyse herkes ağzına ne gelirse ortalığa döküyordu. Bu söylemler; karşıt kulüplerden, hakemlere hakemlerden federasyona, federasyondan futbol yorumcu ve yazarlarına  kadar uzanıp, suçlayıcı ve onur kırıcı boyutlara kadar vardığında kimse bunun farkında değildi. Tabi ki bu ortamda  kendi hatalarını göremeyecek kadar da körleşme sıkıntısı yaşandı.
Kısacası akıl, bilim ve sağduyu yitip gitti, yerine büyük bir kargaşa egemen oldu.
Ortalıkta, sanki hiçbir şey olmamış gibi sessizliğe bürünüverdi.
Bunun üzerine biz de, yine bize göre yapılan hatalara, profesyonel ligin holdingleri sayılabilecek üç İstanbul takımına bir göz atarak başlayalım dedik:
Biri şampiyon oldu. Diğeri Türkiye Kupasını kazanarak teselli buldu. Üçüncüsü ise; baştan sona hayal kırıklığı yaşadı ve yaşattı.
Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın birer kupa kazanmalarına karşın öyle huzurlu ve başarılı bir dönem geçirdiklerini de pek söyleyemeyiz. Özellikle Fenerbahçe; (özellikle diyorum çünkü, birincilik yapılan hataları ve yaşanan sıkıntıları unutturabilir) milyonlarca lira transfer ücreti harcayarak bir takım kurdu. Fakat, çok yüksek bedellerle alınan oyuncuların kalite dengelerini bir türlü tutturamadı. Takımın yarısından azı elit düzeyde futbolculardan oluşurken, büyük bir bölüm ise yetenek yetersizlikleri ile  tempoya ayak uyduramadı. Futbolcular bir kısmı sporcu disiplini ve yaşamından uzaklaşınca işler iyice çığırından çıktı.
Bu sorunlar üzerine birde  futbolcular arası çekişmeler ve yine bazı oyuncularla teknik direktör arasında ki anlaşmazlıklar, çözümü olanaksız noktalara varılmasına neden oldu.  Bu da sahaya başarısızlık olarak yansıdı. Sanki takım yeniçeri ocağına benzemeye başlamıştı.
Bu durum neredeyse ikinci yarının başına kadar sürdü.
İşler kötü gitmeye başlayınca, başkan ve yönetim kurulu bazı önlemler almaya başladı. Öncelikle primleri yükseltti. Ardından futbolculara gözdağı sayılabilecek uyarılar yaptı. Teknik direktör bir çok saplantısından ve bazı oyuncuları oynatma diretmesinden vazgeçti. Sistemi değiştirdi. Yönetim kurulu teknik direktör dayanışması sağlandı. “Kelle“ verilmedi. Kötülerin iyisi konumuna gelen Fenerbahçe, zor da olsa ligi önde bitirmeyi başardı.
Fakat bu sonuç, ligin ilk yarısında ortaya çıkan sorunların ve hataların hasır altı edilmesine neden olmamalıdır. Şayet, önümüzdeki yıl, yukarıda belirttiğimiz  aynı yöntem ve uygulama çözüm bulunmadan yinelenirse, her şeyin sil baştan yaşanması kaçınılmazdır. Böyle olunca da hem paraya hem de zamana yazık olmaktadır.
Dışımızdakilerle uğraşmadan önce kendi içimizi  doğru programlamalıyız.