Uğur’la Diyarbakır’da karşılaşıyor Arat. Sokak çocukları üzerine bir proje yürütürken. Yanına ürkek bir güvercinden daha ürkek yanaşan çocukla güç bela diyalog kuruyor. Eli yüzü üstü...

Uğur’la Diyarbakır’da karşılaşıyor Arat. Sokak çocukları üzerine bir proje yürütürken. Yanına ürkek bir güvercinden daha ürkek yanaşan çocukla güç bela diyalog kuruyor. Eli yüzü üstü başı kir pas içinde bir çocuk Uğur. Çöp topluyor. Çöp toplamak zor tabii. Ama daha zoru, daha kötüsü var...

“Okumak istesem beni okula yazdırır mısın?” diye soruyor Uğur. Bunun için orada Arat, ama hiç kolay değil. Bir odaya doluşmuş 10-15 kişilik aileler bu çocukların sokaklardan topladıkları ile geçiniyor. Onların okula gitmesi, o 10-15 kişilik hanelerin açlıklarına açlık katılması demek.

O açlık öyle birşey ki, “amcaların pislikleri”ne bile göz yumduruyor. “Amcalar pislik yapıyorlar” diyor Uğur. “Amcalar” sokakta çöp toplayan küçücük bir çocuğa pislik yapıyor. Pislik karşısında üç beş kuruş da veriyorlar, belli. O yüzden, “Ailen biliyor mu?” sorusuna, ailesini bağışlayıcı bir gülümsemeyle başını sallayarak yanıt veriyor Uğur.

Amcaların pisliğini nasıl da çaresizce geciktirmeye çalıştığı pantolununun fermuarını açmaya başladığında anlaşılıyor. “Fermuarın açıldığı yerden bir pantolon görünüyor. İkinci fermuarı açınca bir pantolon daha. Üst üste giyilmiş üç pantolun! Bir çocuk üst üste üç pantolon niye giyer?”

Memleketten biraz uzaktayım bu yazıyı yazarken. Ergenekon, AKP davası, Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Hadley’in ve İran Dışişleri Bakanı Mottaki’nin ziyaretleri de benden uzakta. Oysa, memleketim bunlarla yatıp kalkıyor. Bir taraftan yüzde 46.7 oy almış bir partinin kapatılması ve darbe dahil pek çok pis işe bulaşmış bir Ergenekon çetesi ile “demokrasimiz”i elden geçirirken, öte yandan bölgenin en güçlü devletlerinden biri olarak Suriye-İsrail barışından (!) sonra ABD ve İran arasında da arabuluculuk yapıyoruz!

AKP kapatılmazsa demokrasimizin başı göğe erecek. Herhalde böyle düşünenlerden bazıları, demokrasiyi dindarların özgürlüğünde görüp başörtüsünde arayanlar, Nedim Gürsel’in Allah’ın Kızları romanında büyük “günahlar” keşfediyorlar. Bir romanı cezalandırmaya çalışıyorlar. Demokrasimiz bir de böyle, sorgulanıp soruşturulan edebiyatımızla, elden geçiyor!

Uğur’un hikâyesi de bir romandan. Sevgili Özcan Karabulut’un “Amida, Eğer Sana Gelemezsem” romanından. “Gerçek gündemi” memleketin, gazete sayfaları ve televizyon ekranlarından çok kitapta boy gösteriyor. Ahh, bir de okuyan olsa o kitapları!

Evet, gerçek gündemi ülkenin... Diyarbakır’da üst üste üç pantolan giyerek, amcaların pisliğini olabildiğince geciktirmek için, çöp toplayan Uğur bir romanın kurgu kahramanı değil. Amcaların pisliğine kesmiş bir memlekette, gündelik hayatta içinde debelenip durduğumuz o pislikleri göremeden pek, böyyüüük meseleleri üzerine dünyanın ahkam kesip duruyoruz.

“Bir kadın günde kaç kişiyle ilişkiye girebilir?” diye sordu Helga geçen gün. Karımın bana sorduğu soruya bakın! Kem küm... Ama onun yanıtı net. Bir süredir değişik illerinde memleketin; Adana’da, Mersin’de, İzmir’de, İstanbul’da, Antalya’da “insan kaçakçılığı” ile ilgili bir araştırma yürütüyor. Sonra tanık olduğu insan hikâyelerini anlatıyor evde. Dinle dinleyebilirsen!

Genelev çalışanlarıyla ilgilenmeye “sürülmüş” idalist bir hekimin, deneyimli hemşireyle birlikte, nasıl da “insan” görüp, “insanca” davrandıklarını anlatıyor “hastaları”na. Hep olması gereken bir insanlık hali, amcaların pisliğinden geçilmeyen memlekette “şaşılası” duruyor, göz kamaştırıyor. O genç hekim soruyor, karımın bana aktardığı soruyu. Yanıtı da kendisi veriyor: Yaklaşık 80!

“Buna insan vücudu dayanmaz diyor” genç hekim, o vücutlar için elinden geleni yaparken.

İnsan eliyle kurulmuş bir düzende insan kaçakçılığı almış başını gidiyor. Pasaportlarına el konularak en korkunç koşullarda çalıştırılan insanlar, zengin vücutlara yamanmak için yoksul vücutlardan çalınan “parçalar”... Bu hengâmede 500 lira emekli maaşıyla ölmemeye çalışan yaşlılar... Ve onların hikâyeleri. Gerçek gündemi memleketin...

Uğur haklı: Amcalar pislik yapıyor!